20 Kasım 2014

hem ağlarım hem giderim

bulunduğum birimde her yıl bu dönemler bir çalışma yapılır. ölü sezon fiyatları değerlendirilerek oteller tercih edilir bunun için. herkes bulunmak ister bu çalışmalarda çünkü maddi olarak külfeti olmadığı gibi bazı eğitimler verilir. hem işinizi yaparsınız hem de kısa süreliğine de olsa bir hava değişimi alırsınız, sosyalleşme imkanınız olur. 

amirlerime bu sene gelemem seneye listenin başına beni yazın diyerek, her sene gitme isteğimi kalma isteğime denkleştirerek uzaktan baktım bu eğitimlere. anneydim çocuklarım küçüktü, okuldu, kreşti, yemekti, ulaşımdı. eşimin tek başına başa çıkamayacağı durumlardı.

bu sene iki okullu çocuğun annesi olarak bir haftalığına onları babalarına ve babannelerine emanet edip, gidiyorum. çocuklarını yakınlarına bırakıp bir kaç günlüğüne tatile giden, dışarı çıkan insanlara hep özenmişimdir. çoğu zaman hayalini kurmuşumdur eşimle baş başa iki günlük kaçamakların. önemli olan çocuklarını güvenilir ellere bırakabilmek ve vicdanen rahat olabilmek...

anne olmak hep ikilemde kalmak sanırım. tüm şartları sağlasan da gözünün arkada kalması, acaba kendime zehir edecek miyim endişesi ve şimdiden kendini yalnız hissetmek... çocuklarla yapacağın telefon görüşmelerini merak etmek, üstü-başı-ödevi-yemeği biraz eksik olsun bir hafta derken içinin içini yemesi...

anne olmak beynini ve yüreğini dolduran sorumluluklarla ve koşulsuz-sonsuz sevgiyle yaşarken; benliğini-kendini unutmamaya çalışmak...

anne olmak hem onlar büyüsün istemek, hem de onlar kucağına alamayacağın kadar büyüdüğünde bebekliklerini özlemek...

anne olmak muhteşem !











not: görseller pascal campion. beni pascal campion' la tanıştıran deli anne'ye teşekkürler...

11 Kasım 2014

nefes

belgesel izlemeyi çok seven eren' le sık sık insanların atalarının da bir zamanlar doğal yaşam sürdüğünü, avlandıklarını, mağaralarda yaşadıklarını konuşuruz... neden tüm hayvanlar doğal yaşamda kalmaya devam ederken, insanoğlu beton binalara, elektrik yüklü avmlere kendini hapsetmiş merak ederiz... çünkü kendimizi en çok açık havada, çayırda, çimende, su kenarlarında mutlu hissederiz. 
hayvanlara, gökyüzüne, açan tomurcuklara bakarken mutlu oluruz en çok, 
 ve açık havada oynarken...
bu yüzden en sevdiğimiz mevsimdir yaz ve ilkbahar... sonbaharda hayalini kurmaya başladığımız düşlerimize biran önce kar yağsın, yeni yıl gelsin ve en nihayet gök kuşağı bezensin isteriz. 
bu koca kış böyle geçer mi, ödev yaparak, çalışarak, kapalı mekanlarda, dar nefeslerle... 

neyse ki çocuğuz. hayata karşı aceleci olsak da, büyüklerden daha iyi biliyoruz nasıl eğleneceğimizi... kış uzun ama biz yine de keyifliyiz ve fırsatını bulur bulmaz, koşuyoruz kırlara, bahçelere...