21 Nisan 2024

Kadınlar, Filler ve Saireler

KADINLAR, FİLLER VE SAİRELER - ANKARA DT Büyük Oyunu
1 Perde - 95 dakika - Yazan Yunus Emre Gümüş - Yöneten Sibel Erdenk
OYUNCULAR:
1. Kadın Neyra Kayabaşı
2. Kadın Filiz Demiralp
3. Kadın Gül Öz
4. Kadın Gizem Koçer - Dış Ses Boğaçhan Sözmen
OYUNUN KONUSU:  Büyük bir şehirdeki sıradan bir apartmanda birbirine komşu olan üç kadının trajikomik hikâyesi. Bir tarafta evlilik hazırlıkları yaparken on iki yıllık sevgilisi tarafından terkedilen bir kadının hayata tutunma çabası, diğer tarafta hayatı boyunca başkalarının mutluluğu için kendini ihmal etmiş bir kadının rahmi alınmadan önce son bir gayretle çocuk sahibi olma arzusu, öteki tarafta günübirlik ilişkilerden kurtulmaya çalışırken her sabah dipsiz bir yalnızlığa uyanan başka bir kadının beyaz atlı prensini bulma hayalleri…
Yan yana dairelerde birbirlerinden habersiz benzer dertlerle boğuşan üç yalnız, kentli kadının aileleriyle, arkadaşlarıyla, erkeklerle, hayatla ve dahi kendileriyle baş etme maceralarının tüm karanlığına rağmen eğlenceli hikayesi.
Birbirine tutunmazsa düşecek bu kadınların fillerle ilgisini anlayabilmek için hikâyelerine daha yakından bakmak gerekecek…
Kadınlar, Filler ve Saireler' i 13 Mart 2024' de Küçük Tiyatro' da izledim. Biri anlatıcı, dört kadın oyuncu tarafından sahnelenen şehirli kadınların hayatlarını mizahi, danslı ve müzikli bir anlatı ile bize gösteren tek perdelik doksan beş dakika süren bir oyun. Oyun süre anlamında biraz zorlayıcı görünse de, akışın dinamizmi, konunun kadın erkek ilişkilerini ele alan ilgi çekici yönü, eğlenceli kostümler ve bir de muhteşem oyunculuklar eklenince rahatsız edici olmaktan çıkmış. 
Senaryoda kadının adı yok. 1, 2 ve 3 olarak isimlendirilmiş:
1. Kadın Neyra Kayabaşı; 25 yaşında, sosyal medya uygulamalarını kullanarak ya da şehrin barlarında dolaşarak hayatının beyaz atlı prensini yani evleneceği erkeği arıyor. Ancak her defasında hayal kırıklığına uğruyor, hep yalnız uyanıyor. Oyunculuk performansı harikaydı.
2. Kadın Filiz Demiralp; 30 yaşında, on iki yıldır bir erkekle beraber. Evlilik hayatının tüm pasını biriktirmelerine rağmen bir türlü evlilik teklifi almıyor. Genç yaşta girip yıllarca emek verdiği ilişkide adam onu terk edip bir başka kadınla evlenince depresyona girip intihar etmeye karar veriyor. Oyunculuk performansı muhteşemdi.
3. Kadın Gül Öz 35 yaşında, Çevreci bir aktivist olan 3. kadın rahim kanseri olduğunu öğrenince son şansını büyük bir genetik yatırım yapıp dünyaya bir çocuk getirerek kullanmak istiyor. Bunun için ise doğru spermi bulma arayışında. Oyuncuk performansı çok parlaktı.
Aynı apartmanda yaşayan bu üç kadının ortak noktaları ise hayatlarının erkeğini aramalarıydı.
Yunus Emre Gümüş tarafından kaleme alınan, modern zamanda kadınların toplumsal yaşayış ve sorunlarına mizahi bir üslup ile eğilen ancak eril bakış açısı ile harmanlandığı için sanırım, rahatsız edici bulduğum bir metin olduğunu söylemek isterim. Kadınların içlerindeki yaratıcı potansiyeli göz ardı eden, onları bağımlı aciz gösteren, hayattaki tek sorunlarının ve varoluş amaçlarının evlenip çocuk yapmaya indirgendiği bakış açısını kendime yakın bulmuyorum. Toplumumuzun ancak kadının her anlamda kendi kendine yetebilen, yalnız başına ayakta durabilen, çevresine entelektüel, bilimsel, ekonomik katkı sağlayabilen güçlü modeller olduğunda iyileşebileceği görüşündeyim. 
Metin konusunda bazı eleştirilerim olsa da oyun Sibel Erdenk rejisinde; oyunculuklar, kostümler, şarkılar, danslar, içerdiği komedi unsurları ile bütünsel olarak başarılıydı. Tüm ekibi tebrik ediyoruz.

Unutmayın filler, dünyanın en duygusal hayvanlarıdır :) 
Gidelim, izleyelim, düşünelim, tartışalım.
Alkışı bol olsun, tiyatro en sevdiğim... 

8 Nisan 2024

Bir Ruhun Hikayesi

BİR RUHUN HİKAYESİ - İSTANBUL DT Büyük Oyunu
1 Perde - 1 saat 5 dakika
Yazan Ingmar Bergman
Uyarlayan Bénédicte Acolas
Çeviren İpek Özgüven
Yöneten Serap Eyüboğlu
OYUNCULAR:
Viktoria Zeynep Erkekli
OYUNUN KONUSU : Ingmar Bergman’ın sinema filmi için yazdığı aynı adlı eserinden uyarlanan monolog oyun, kadının hayatta varoluş hesaplaşmasını anlatıyor.
“Neden her şey karmakarışık bir hale geldi?”
“Hiç durmadan konuşuyorum ve insanlar susuyor ve sırtlarını dönüp gidiyorlar. Hayır, yakınmayacağım. Şu dünyada yakınmak için hiçbir sebebim yok. Zor olan tabii ki düşüncelerim ve hayallerimle doldurduğum bir boşlukta yaşamam.”
Gerçeklerden kaçıp hayallerine sığınan ve hayallerinden uyanıp gerçeğine düşen Viktoria, artık karmaşık bir hale gelen anılarındaki; acılarını, mutluluklarını, kayıplarını, ayrılıklarını, mutsuz evliliğini, ailesini ve çocukluğunu ruhunda gizlediği hikayeleri ile anlatırken hayal ve hayat arasında zihninde yolculuk yapar.

Oyunu İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun Ankara turnesinde 9 Mart 2024 Cumartesi günü İrfan Şahinbaş Sahnesinde izleme şansı buldum. Koltuğum ön sıralardaydı ve bir saat süresinde her türlü duyguyu iliklerime dek hissettim. Acı, korku, tedirginlik, gurur, öfke, sevinç... Duygudan duyguya hızlı geçişler hem çok etkileyici hem de biraz yorucuydu. Ancak unutulmayacak olağanüstü bir teatral deneyim yaşadığımı düşünüyorum.
Tek kişilik oyunları seviyorum. Zeynep Erkekli' yi sahnede ilk kez izledim. Performansından, oyunculuğundan, yeteneğinden, ustalığından çok etkilendim. Kendisi aynı zamanda Altan Erkekli' nin kuzeniymiş:)

Ingmar Bergman bu eseri sinema filmi için yazmış, daha sonra uyarlanarak  monolog bir oyun metni haline gelmiş. Metin, bir piskoposun kızı olarak doğan Victoria' nın, çok başarılı eşinin gölgesinde geçirdiği bir hayatı, kocasının ani ölümü ile dengesini yitiren ruh halini, kendi hezeyanlarından ve kendi ağzından bir akıl hastanesinin arka odasından bizlere ulaştırıyor. 
Biz Victoria' nın geçmişini, dostlarını, hizmetçisi Anna' yı, ailesini, annesini, babasını, kocasını hatta çok daha fazlasını hayal kırıklıklarını, alttan almalarını, kötü giden evliliğini, eşini önce çok yüceltip, ölümü ile yaşadığı hesaplaşmayı, çocukluk travmalarını kısacası varoluş sancılarının tamamını kendisinden öğreniyoruz.  

Çok zor bir oyunculuk, her yönü ile çok ağır bir metin. Gerçekler ile hayaller bazen Victoria' nın zihninde dahi karışıyor. 
Dekor dairesel bir merdiven bazen onun evi bazen hapishanesi oluyor. Kostümü sade beyaz bir gecelik. Oyunu ışık, kostüm, dekor anlamında da oldukça başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Süre olarak yüksek duygu yoğunluğu içerdiği için bir saat oldukça makul. 

Çok başarılı olağanüstü bir performans, izleyicinin onunla gülüp onunla ağladığı, duyguların sahne ile koltuklar arasında gidip geldiği çok etkileyici bir ustalık izledik. İstanbul Devlet Tiyatrosu yiye şaşırtmadı. İzleme şansı bulanlar çok şanslı... 

Ayakta alkışlıyoruz:)
İyi ki tiyatro var...