24 Eylül 2012

dino excavation kit

eren' in dinozor sempatisi dur durak tanımıyor. en son doğum günü hediyesi olarak girdiği oyuncakçıdan dino excavation kit ile çıktı.
bu oyuncak, alçı bir kalıbın içinde yer alan dinozor iskeleti parçalarından ve plastik kazı aletlerinden oluşuyor. +6 yaş için uygun olsa da "ne kadar zor olabilir ki beraber yaparız" cehaleti ve "doğumgünü hediyesi bu kırmayalım çocuğu"  düşüncesiyle satın aldık. eve gelip de kazı çalışmalarına başlayınca işin o kadar kolay olmadığını, adeta bir arkeolog inceliği ve özeniyle çalışmak zorunda olduğumu acı bir tecrübe ile farkettim. zira bir parçasını güçlükle ortaya çıkardığım kemik parçasını, alçıdan kaba kuvvet ile ayırmaya çalışınca kırıp, eren in can hıraş ağlamalarına maruz kalmış ve suçluluğun dehlizlerine dalmıştım. en sonunda "plastik aletlerle olmayacak bu iş" diyerek harbi çekiç tornovidaya geçiş yaptım.
ortalığın alçı tozuna bulanmasına razı gelerek, neyse cezam çekerim kabullenişiyle kazı çalışmalarımıza bir hafta kadar devam ettik. lakin bu iş gerçekten de kolay değildi, kah umutsuzluğa kapıldım, kah gayrete geldim, işime devam ettim. her bir parçayı salimen alçı bloktan çıkarınca, ev eren'in sevinç nidaları ile dolup taşıyor, ben en neşeli tebrikleri alıyordum. bir gün kan ter içindeki çalışmalarıma tanık olan kayınvalidem "suya koy alçıyı yumuşar" dedi. netekim haklıydı ne varsa büyüklerimizde vardı. koydum suya alçıyı, çamur gibi oldu, elimle kırıp tüm parçaları kolayca çıkarmaya muktedir oldum. 

anneliğin bu zorlu yollarında önüme çıkan bir engeli daha aşarak, çocuğumun oyuncağını tamamlamayı başarmış olmanın gururu ile arz ederim efenim :)

19 Eylül 2012

çocuklarda içe basma

elif yürümeye başladığından beri içe basıyor. önce 3 yaşına kadar düzeleceğini düşündük düzelmeyince çocuk ortopediste gittik. muayene ve röntgen sonucunda bize 8 hatta 18 yaşına kadar kendiliğinden düzelebileceğini veya düzelmeyip hep bu şekilde yürüyebileceğini, bunun yaşam kalitesini etkilemediği sürece bir sorun yaratmayacağını söyledi. ancak belli bir dereceden daha fazla içe basma varsa cerrahi müdahale gerekebiliyormuş. hatta ortopedik ayakkabıların yıllarca kullanılmasına rağmen son araştırmalara göre herhangi bir faydasının olmadığının kanıtlandığını, sadece ayak yapısına uygun rahat edebileceği bir ayakkabı giymesinin yeterli olduğunu söyledi. biz de doktorun önerdiği şekilde davrandık. dışarıda normal spor ayakkabılar, anatomik botlar giydi. kreşte ise bir istikrar tutturamadık bunca yıl. bazen spor ayakkabı, bazen babet türü ev ayakkabıları giydi.

elif, çok hareketli ve fazla düşen bir çocuk. elinden tutup yürürken bile, hatta otururken bile düşme potansiyeline sahip. hele ki koşarken yüreğim ağzımda izliyorum onu çünkü içe basma daha da belirginleşiyor. kreş öğretmeniyle bu konuda oldukça sık konuşuyoruz. en son bana kreş ayakkabısının çok kullanışlı olmadığını düşündüğünü söyledi. tüm gün ayaklarının içerisinde olduğu ayakkabının daha özel olması gerektiğini düşünerek, bu konuyu tekrar gündeme aldım ve içe basan çocukların ayak konforunu sağlayan ayakkabı var mıdır, sorusunun cevabını aramaya başladım.

İYİ AYAKKABI NASIL OLMALI?
1-
Önü yuvarlak ve geniş olacak: Parmaklara değen, önü dar ayakkabı giydirilen çocukta parmaklar sıkıştıkça ayağın kavisi çöker. Çocuk içe basan çocuksa ve ona dar bir ayakkabı giydirirseniz daha da içe basacaktır. O yüzden istediğimiz şey, ayakkabının önünün yuvarlak olması, parmak ucu ile ayakkabı ucu arasında 1 cm kadar mesafe kalması ve parmakların rahat edebileceği bir yükseklik olmasıdır.
2-
Yumuşak malzeme ile üretilmiş, tabanı bükülebilir olacak: Yürürken topuk-parmak ucu çalışıyoruz. Topuk-parmak ucu çalışırken desteği topuktan almaya yardımcı olacak, yukarıya hafifçe itecek ve daha esnek hareket ettirecek yumuşak bir ayakkabı olacak. Ancak ayakkabı tabanının yerdeki etkileri azaltması gerekir bu nedenle tabanı çok ince ayakkabıları tercih etmeyin. Taban çok kalın ve çok sert de olmamalı, hafifçe bükülebilir olmalıdır.
3- Çocuk ayakkabılarında fort dediğimiz bir şey var, yani arka destek: Ayakkabının kendisi çok yumuşak, arka destek kısmı sert olmalı. Bu yetişkinler için de geçerli. En ufak bir ayak probleminde dahi topuk içe ya da dışa kaymaya çalışır. Eğer topuğun etrafı desteklenirse, ayak yürürken topuğun kayması engellenmiş olur.
4-
İç yanındaki iç destek sadece içe basmaya meyilli çocuklar için gereklidir. Yoksa zaten içe basmıyorsa kendi ayak kavsi, kendi ayak yapısı yürürken o desteği veriyordur.
5-
Doğal ve teri emen malzemeleri tercih edin (Deri vs.)

söz edilen özellikler sadece ortopedik ayakkabılarda vardı. içe basmanın ortopedik ayakkabılarla düzelmeyeceğini ancak yürüyüş konforunu artırabileceğini öğrendikten sonra araştırmaya başladım. karşıma ilk olarak kifidis, ortopedia, paqpa, perlina gibi markalar çıktı. kolleksiyonlarını ve satış noktalarını incelediğimde ne kadar az seçeneğimiz olduğunu gördüm ve çok şaşırdım. özellikle filet grubu yani 31-35 arasında bu markalarda bile neredeyse hiç seçenek yoktu. en sonunda beğenimize en uygun olanların ortopedia olduğuna karar verdik. daha doğrusu iyi ki ortopedia vardı yoksa kızıma kifidisin okul grubu için ürettiği babet türü siyah ayakkabılarından almak zorunda kalacaktım.

çocuğunuza ortopedik ayakkabı almak istiyorsanız bu linki ve bu linki incelemenizi tavsiye ederim. beğendiğiniz ayakkabının numarası yoksa bile, üretici firmaya sipariş verebiliyorlar. biz kreş içi kullanım için bu beyaz ayakkabıyı tercih ettik. siparişimizi verdik, şu an bekleme sürecindeyiz. ayakkabı sıkıntısız bir şekilde elimize ulaşıp, kullanmaya başlayınca da bu konudaki tecrübelerimizi paylaşmaya devam edeceğiz :)

17 Eylül 2012

1,2,3,4

tıpkı bebekliğin ilk dönemlerindeki gibi çocukluğun ilerleyen dönemlerinde de anneler arasında görüş farklılıkları olduğunu farkediyorum. özellikle ilköğretim alanına yumuşak yumuşak geçiş yapma sürecine girdiğimiz bu günlerde, düşünceler dönüp dolaşıyor kafamda... verdiğim bir kararı ertesi gün sorgularken yakalıyorum kendimi. ne kadar zor dengelemek bazı şeyleri başarı ve mutluluğu mesela... "öncelik sağlıklı çocuk, ama başarılı da olsun ve mutlu da olsun aynı zamanda" peki bizler bu tablonun neresinde olmalıyız. eğitimin evde de desteklenmesi ve bu sürecin sürekliliğinin sağlanması gerekiyor sanırım ya da "okuldaki yeter, hayatın geri kalanı eğlence, hiç bir yarışa girmesin çocuğum, mutlu olsun sadece" diyebilmek, kendisini her anlamda güvende hissedenler için daha kolay belki. bizler gibi geleceğe maddi manevi kaygılı bakanlar için ise fazla rahat bir düşünce...

bunlar kafamda olgunlaşadursun, sizler hızla büyüyorsunuz... oğlum 4 yaşını bitiriyorsun bugün. arabalara, dinozorlara, vahşi yaşam belgesellerine bayılıyorsun. ablanı hem çok seviyor, hem biraz kıskanıyorsun. birlikte uzun süre çok güzel oyunlar oynuyorsunuz. birbirinizi koruyor, bize karşı ittifak oluşturuyorsunuz. birlikte çok gülüyor, çok eğleniyorsunuz. aranızda bizim anlamadığımız bir şekilde espriler yapıyor sonra gülmekten kırılıyorsunuz. sen çok düzenli bir çocuksun, odandaki oyuncaklarını topluyor, her şeyi işin bittikten sonra yerli yerine koyuyorsun. yemeğini yemekte, giyinip soyunmakta, el yıkamakta oldukça beceriklisin. çok bilmiş bir çocuksun, ablana, bize, arkadaşlarına hatta öğretmenlerine bile dersler veriyorsun. çok temkinli çok dengeli bir yapın var. seni alıp dünya turuna bile çıkarım gibi geliyor bana, öyle güven veriyorsun. ablandan farklı olarak yetişkinlerin olduğu ortamlarda sıkıntıdan patlamıyor, restoranlarda yanımızda sakince oturup sohbet edebiliyorsun. yalnız başına bile çok uzun süre arabalarınla vakit geçirebiliyorsun. oldukça gururlusun, bana kızıp öfkelendiğinde ağlayarak "sana çok küstüm anne , artık seninle hiiiiiç konuşmuycam, sadece sana sarılıp öpüceeem, o kadar..." diyerek gülsem mi ağlasam mı bilemediğim bir noktada gönlümü fethediyorsun... canım oğlum yeni yaşın kutlu olsun :)

13 Eylül 2012

yeni kitaplarımız ve yazamadıklarımız

arada aldıklarımızı saymazsak bu aylarda toplu olarak çocuk kitabı alma isteği duyuyorum. sanırım okulların açılması en büyük sebep. bir de kreşte pazartesi günleri kitap günü var. farklı kitaplar götürsünler istiyorum her sene...

çilli begonya 7 yaşında çillerinden kurtulmak isteyen sıradan bir çocuk. ama ne yaptıysa onlardan kurtulamıyor işte :) kitabı julianne moore isimli aktrist kendi çocukluğundan esinlenerek yazmış... bizi biz yapan özellikleri sevmemizi öğreten harika bir kitap. anlatımına ve çizimlerine bayıldık :)
okula gitmek istemeyen küçük rakunun annesi, avucuna bir öpücük kondurur. küçük rakun ne zaman anne sevgisine ihtiyaç duysa elini yanağına koyup, anne sıcaklığının tüm vücuduna yayıldığını hisseder. çok güzel bir hikaye, kreşe okula başlayan çocuklara tavsiye olunur :)favorim popcore yayınları. tostoraman serisi gibi illüstrasyonlarına, şiirsel anlatımına ve hikayenin vuruculuğuna bayıldım... tabi çocuklar da :)
bu unutkan mumi var ya, herşeyi unuturmuuş... elif in unutkanlığına bir çare olur diye düşünüp almıştım ama verdiği mesaj olumsuz gibi görünen olay ve davranışların, bazen olumlu sonuçlar doğurabileceği üzerine... farklı çizimleriyle ilgi çekici ve hikayesinden güzel dersler çıkarılabilir...
bu sene anasınıfındayız ama sindire sindire bir yıl sonrası için hazırlıklarımızı yapmaya başladık :) bu elif serisini duyunca kayıtsız kalamazdım hemen iki tane aldım. okula başlayış ritüelleri bizlerden farklı olsa da ilgiyle dinlediler. tabii elif in kadeşinin adını kitapta yanlış yazmışlar, biz onu eren diye okuduk :)
elif in 7 yeni kitap arasında ilk okunmasını istediği buydu. tatile maaile doyamadık bu sene :)
bu kitabı tatilde teyzesi eren e hediye etmişti. eren arabalar, vahşi hayvanlar, dinozorlar ve belgesellere düşkünlüğüyle tipik bir 4 yaş erkeği :)
bu da teyze hediyesi bir kitap. siz hiç yüzme bilmeyen bir kunduz duydunuz mu :) ama yavaş yavaş yüzmeyi öğreniyor. biraz çaba, biraz cesaretle herşeyin üstesinden gelebiliriz çocuklar :)
çok teyzeli olmanın avantajları :) gelen kitap hediyelerini çok seviyorum. hele ki oyuncak alımına kısıtlama getirmeye çalışıp bunu bir türlü başaramazken. küçük hayalet kendisine korkutabileceği küçücük birilerini arıyor. neden mi çünkü o diğerlerinden farklı olarak küçük ve başka yaratıklardan korkuyor.
eren in dinozor merakı sayesinde epey bir cinsin adını öğrendim. nasıl zor telaffuzları var dilim birbirine karışıyor okurken bile. bu kitapta dünyanın oluşumu, yaşamın suda başlayıp, karada devam etmesi, dinozorlar devri, sonra yokoluşları, buzul devri ve ilk insanlar anlatılıyor. keyifle okuyoruz.
tubitak ın bu dinozor kitabını eren baştan sona ezber etti :) video ya çekip facebook a bile koydum da eş dost hayretler içinde kaldı :) annem nazar olur kaldır bu videoyu dedi. meb duyar da mazallah bunu da okula alacağım diye tutturur diye kaldırabilirim belki :)
elif in ısrarı üzerine aldığımız insan vücudu kitabı. bizimkilere biraz ağır da gelse ara sıra okuyoruz bazı bölümlerini.
çufçuf ve dütdütten sonra aramıza katılan kısa masal kitaplarımız.
sevgili suyun güncesi okula başlayacak minikler için bir dizi kitap paylaşmıştı. bazı kitapların seçiminde onun önerilerinden çok faydalandım. kendisine tekrar teşekkür ediyorum. bu aralar çok kitap okuduğumuz için mutluyum... herkese bol okumalı günler, masal tadında hayatlar diliyorum...

6 Eylül 2012

1.sınıf değil, anasınıfı

2007 şubat doğumlu kızım, ilk kez 2012-2013 eğitim-öğretim yılında uygulanacak olan 4+4+4 yasası kapsamında e-kayıt ile 1.sınıfa 67 aylık olarak kaydolmuştu. çok uzun süren karar verme sürecimizde iki tarafa eşit mesafede, bir gün gönderelim ertesi göndermeyelim diyerek epeyce düşündük.

göndermek istiyordum çünkü;
1-1.sınıf müfredatı çok basitleştirilmiş hatta boşaltılmıştı. fiziksel koşulları saymazsak anasınıfından farkı kalmamıştı.
2-elif kronolojik olarak 5,5 yaşında olmasına rağmen fiziksel olarak 124 cm ve 26 kg ile ortalama üzeri bir gelişim sergilemekteydi.
3-belki çok hareketli, umursamazdı ama akademik olarak üstesinden gelebilirdi.
4-kendime itiraf etmem zor olsa da; bu yaşta bu sistemden kazasız belasız başarıyla çıkarsak "başarılı çocuk annesi" olarak kendi egomu tatmin edecektim ve rapor alanlara 1 sene fark atacaktık.
göndermek istemiyordum çünkü;
1-devlet okullarınde ikili öğretim vardı. bu da elif in günün bir yarısını özel etüt merkezlerinde geçireceğini gösteriyordu. sabah etüte, oradan okula, oradan eve servisle geçecek ve koca gün tek başına dışarıda olacaktı.
2-sistem bu yıl ilk kez uygulanıyordu, her şey karmakarışıktı.
3-bu yıl göndermesem de seneye 2007 ağırlıklı bir yaş grubuyla okula başlayacak ve sene kaybı olmayacaktı.
4-elif hareketli, biraz sakar, dağınık, tehlikelere açık, fazla cesaretli, el becerilerinde (düğme ilikleme, saç bağlama, atletini içine koyma vb) çok yetkin olmayan, oyuncu, eğlence delisi bir çocuktu.

gönderme seçeneğinde bir de okul seçimi geliyordu gündeme, zira e-kayıt ile bize çıkan okula kimse iyi demiyor, bilakis okulun öğretmenlerinin bile illallah dediği bir veli-öğrenci profili çiziyordu. sonra okul işe mi eve mi yakın olmalıydı. başka bir alternatif hemen yakınımızda tüm gün eğitim veren başarılı bir ilköğretim okuluydu ama elif tüm gün orada ne yapardı. beslenmesini nasıl yer, nasıl toparlanıp servise binip eve gelebilirdi. yarım günde ise etüte mi vermeli, bakıcı mı ayarlamalıydık. velhasıl doluya koysan almıyor, boşa koysan dolmuyordu.

göndermeme seçeneğinde rapor almak, ceza ödemek, devamsızlıktan kalması, rapor da almamak ceza da ödememek gibi tutumlar geliyordu aklımıza.

bazen düşünmekten beynimin karıncalandığını hissettim, gece uykularımın kaçtığı geceler oldu. her iki seçimin de artıları eksileri vardı. işte bu yüzden karar vermek çok zordu. çünkü hangi kararı verirsen ver ne tamamıyla doğru, ne de yanlış oluyordu.

eşimle uzun görüşmeler sonunda kızımızı okula göndermeyip, rapor almaya karar verdik. bu karar içimize sindirdikten sonra geçen her günde kendimizi daha huzurlu hissettik. elif için en doğru kararı vermiştik ve içimiz çok rahattı.

rapor alma süreci; ankara üniversitesi çocuk psikiyatri bölümünden kolayca randevu aldık, randevu saatinde oradaydık, elif e dosya açıldı, doktor ile küçük bir mülakat yaptılar, iki tane resim çizdi, doktor bize elif in bebekliğinden başlayan bir kaç soru sordu, toplam 20 dk lık muayene sonucunda bize "dışarıda biraz beklememizi, raporu birazdan getireceğini" söyledi. bekledik, getirdi. raporda "psikososyal ve motor becerileri yeterince gelişmediğinden bu sene 1.sınıfa değil anasınıfına başlamasının daha uygun olacağı tıbbi kanaatine varılmıştır" diyordu. biz de derin bir oh çekip, 1.sınıftan kaydının düşülmesi için raporu okula götürmek üzere cebimize koyduk...