31 Ekim 2014

mazbata

29 ekim öncesi elif' lerin sınıfı anıtkabir' e bir gezi düzenledi. ve her birine ziyaret anısı olarak bu belgelerin verilmesi benim çok hoşuma gitti. daha önce defalarca kez gitmemize rağmen böyle bir hatıramız olmamıştı :)

okullarda sınıf başkanı, sınıf temsilcisi, okul başkanı, onur kurulu üyesi, sınıf başkan yardımcısı gibi bir çok farklı statü varmış. benim zamanımda sadece sınıf başkanı vardı o nedenle bu kavramlar benim için pek bir şey ifade edemiyor şu an. ama elif eve bu mazbata ile gelince, gerçekten önemli bir göreve gelmiş gibi havaya girdik yani :) icraatlarımızı takip ediniz lütfen :)))

bu sene geçen yıl kadar zorlanmıyorum. eren de 1.sınıfa başladı ama bu duruma hazırlıklıydık, başımıza gelecekleri biliyorduk :) düzenli disiplinli olduktan sonra 2. ve 1. sınıftaki iki çocukla çalışan anne olmak o kadar da zor gelmiyor bana... ödevlerimiz geçen yıla göre daha fazla ama elif etütte tamamen bitiriyor ödevlerini, eren de akşamları çoğunu bitiriyor. yemekler bir gün önceden hazır oluyor. dolapta her daim köfteler mantılar acil durumlar için bulunuyor. hafta içi bir gün kahvaltı bonnusumu kullanıyorum :) 

ankara' ya sonbahar geldi. her yer sarı ve kırmızının tüm renkleriyle muhteşem görünüyor. ülke gündemi bizleri sürekli karamsarlığa, umutsuzluğa sürüklese de yine de mutlu hafta sonları diliyorum herkese...

20 Ekim 2014

yeşilçam


geçen sene hiç gidemediğim devlet tiyatrolarına ekim ayında "yeşilçam" ile başlangıç yaptım. bu sene çok oyun izlemek istiyorum, listem şimdiden epey uzun ve ben çok sabırsızım. evi çocukları ayarlayıp, saat 20:000 de başlayan oyunlara yetişebilmek için şartlarımı biraz zorlamam gerekiyor ama tiyatrodan keyif alıyorum, hele oyun bittiğinde selamlama ve alkışlama kısmında istisnasız her oyunda gözlerim doluyor, duygulanıyorum. onların adına gururlanıyorum. 

YEŞİLÇAM | ANKARA DT
1 perde | 1 saat 40 dakika
Yazan : UĞUR SAATÇİ | | Yöneten : BARIŞ ERDENK

"Aşık olduğu film aktrisine ulaşabilmek için kendi filmini çekmeye karar veren Arif, bunun için gereken tecrübe ve paraya sahip değildir. Ancak şansı yaver gider ve çekimlere başlar. Ta ki “film hayallerine postallar giydirene” dek!"

tiyatroya sevdiğim için gidiyorum, amatör bir izleyiciyim asla eleştirel bakmıyorum. kendimde eleştirebilecek alt yapıyı da görmüyorum. ama;
öncelikle metin son derece keyifli, akıcı, eğlenceliydi. 1 saat 40 dk boyunca hiç sıkılmadan oyunu izledim, güldüğüm çok yer oldu. devlet tiyatrolarında canlı orkestra olayı beni ayrıca mest ediyor. sahnenin üst kısmında sadece ayaklarını görebildiğimiz müzisyenler tüm oyun boyunca bize enstrümanlarıyla eşlik ettiler. oyunun başında "oyunumuzda gerçek silah kullanılmaktadır" uyarısı yapıldı ve gerçekten de oyun boyunca 4 el ateş edildi. dans ve şarkılar çok güzeldi özellikle şarkıların sözlerine dikkat edince daha da anlam kazanıyordu. 


arif sevdiği aktriste ulaşabilmek için küçük bir bütçeyle film çekmeye soyunuyor, ancak askeri darbe oluyor ve senaryolarını o ortama göre revize ederek çekimlere devam ediyorlar. zeki alasya-metin akpınar'ın yasaklar oyununda "minik kelebek" adlı bir skeç vardı. o aklıma geldi izlerken. sansürcü zihniyete ince bir eleştiri vardı bu oyunda da. ve arif rolüyle özgür öztürk, vasilis rolüyle ulaş ersoy çok başarılılardı. 
oyunu ulus'ta küçük tiyatroda izleyebilirsiniz, vaktiniz varsa kaçırmayın derim :)

12 Ekim 2014

çocuklarda miyopi

kardeşim 1. ben 5. sınıftayken, ablamlar biyoloji dersinde görme kusurları konusunu işliyorlardı. ablamın bize görme testi yaptığını hatırlıyorum. uzak bir yere harfler yazıp aynı doktor gibi kardeşime ve bana okutmuştu ve her ikimize de miyopi teşhisini anında koymuştu :) bir kere de psikoloji dersinde konu hipnoz olunca, beni baya baya hipnotize etmişti de, o şu anda konu dışı :) neyse ablamın teşhisinden sonra babam bizi göz doktoruna götürmüş kardeşim ve ben dört göz olarak eve geri dönmüştük. gözlük takmayı hiç sevmedim, sevmeye çalıştım ama olmadı. lisede ve üniversitede tahta yerine yanımda oturanın defterinden not tutardım. otobüslerin, dolmuşların yazılarını okuyamazdım. hatta düğünüme kimlerin geldiğini de çok net göremedim çünkü 3,5 derece miyoptum, allerji nedeni ile lens kullanamıyordum ve gözlük takmaktan nefret ediyordum. elim para tutar tutmaz hemen gidip lazer ameliyatı oldum. tam 10 yıldır gözlüksüzüm. o zamanlar tuttuğum günlüğüme şu notu almışım "en başta filmlerdeki koca gözlüklü, şapşal kızların bir prensese dönüşmesi gibi büyük bir farklılık olacağını zannettim tipimde. ama hiç bir şey değişmedi. yine de güzel dünyaya camları açıp bakmak ve burnunda taşımamak pencereleri". 


miyopide kalıtımsal ve çevresel etkenlerin rolü  olduğu düşünülüyor. okula başlamadan önce çocukları göz doktoruna götürdük rutin kontrol kapsamında, sorun yoktu. elif  "ben geçen sene 4.sırada otururken tahtayı görebiliyordum, bu sene göremiyorum" deyince önce göz doktoru peşinden de optikçinin yolunu tuttuk. doktor 0.25 ve 0.75 numaralı gözlükleri sadece derslerde takmasının yeterli olacağını söylemiş. şu an gayet istekli, hevesli gözlük kullanmak konusunda ve umarım diyorum benim gibi olmaz, severek kullanır :)

8 Ekim 2014

bayramda antalya

bir kurban bayramını daha antalya' da yaşayan ablamlarla geçirdik. 2 günü yolculukla geçse de kalan 3 günün hakkını verdik. ankara' da yanmaya başlamış olan kaloriferlere inat, yazın son kırıntılarını toplayıp anılarımıza kattık. üç kuzeni her boşlukta her tatilde her fırsatta görüştürme arzumuzu bir kez daha gerçekleştirdik. 
daha önce de piknik yaptığımız nashira park' da bu sefer çocuklar için eğlenceli bir parkur vardı. 
survivor benzeri bölümlerin yer aldığı bu alana çocuklar bayıldı. ayrıca büyükler için de bir kısım vardı ancak talep yetersizliğinden sanırım kapalıydı. bu tip doğal malzemelerden oluşturulmuş oyun alanlarının ankara'da da çoğalmasını diliyorum. 
kemer çıkışında yer alan phaselis, gerçekten doğal ve görülmeye değer antik bir roma liman şehri. antalya belediyesi tarafından ören yeri statüsünde olup akşam 18:30 da kapanmasına rağmen, deniz kenarında ve birbirinden farklı 3 adet koya sahip olması nedeni ile insanların gelip piknik yaptığı denize girdiği antik bir yer oluvermiş... 
amfitiyatrosu, pazar yeri, hamamları, su kemerleri ile etkileyici bir kent. mö 7.yy a dayanan bu tarihin daha ciddi korunması gerekmez mi diye bir soru geliyorsa da; olimpusu anımsatan bu cennet köşeyi yolunuz düşerse görmenizi öneririm...
bayram tatili en çok kuzenlere yaradı, birlikte olmanın tadını doyasıya çıkardılar ve şubat tatili için sözleştiler. bir akşam çocukları uyku vaktine yakın küçük teyzelerine bırakıp, "geçen yıldan tadı damağımızda kalan" kale içindeki "hasanağa restaurant" a gidip ruhumuzu müziğin namelerinde dinlendirdik.  
bayram demişken, bu tatilin neresindeydi bayram... bizim için bayramın ilk günü sabah erkenden yapılan bayramlaşma merasimi, telefon ile aranan aile büyükleri, yediğimiz lezzetli baklavalar ve çocuklara verilen harçlıklardaydı bayram. umarım herkesin de bayramı ağız tadı ve sağlıkla, sevdikleriyle ve mutlu geçmiştir. 

2 Ekim 2014

ilk aşk


6 yıllık hayatında 4 yıl ne de uzun bir süre... 4 yıldır tanıdığın ve çok sevdiğin arkadaşın, evlenmeyi düşlediğin ilk aşkın zeynep :) ne kadar saf, ne kadar masum, ne kadar güzel hissettiklerin... hem ne mutluluk ki farklı sınıflarda da olsanız aynı okulda, aynı etüttesiniz. bir tenefüs arasında zeynep' i öğretmenini dinlerken görmüşsün. bana "anne, görseydin ne tatlıydı, ayyyy öyle güzeldi ki, sırada oturmuş öğretmenini dinlerken biraz üzgün gibiydi, anne zeynep' i çok seviyorum." diyorsun... bir akşam yatarken sana : "oğlum okulunda başarılı ol, severek yaptığın bir işin, güzel bir eşin olsun, mutlu bir hayatın olsun" dediğimizde ise "tamamen zeynep' in doğuracağı çocuklara bağlı" diye cevap veriyorsun :)

bu kirletilmiş dünyada hesapsız seven bir çocuğun kalbi kadar güzel başka ne olabilir...