bazen gündelik telaşların ne kadar anlamsız ve önemsiz olduğunu ancak duvara toslayınca anlıyoruz. gerçek bir sorunla karşılaştığımızda o zamana kadar dert ettiklerimiz kafa patlattıklarımız bir anda sinek vızıltısına dönüşüyor. plan yapamaz, ilerisini düşünemez hale geliyoruz. dünya batsa, her şey yok olsa istiyoruz... bazen şükretmek için gerçekten yaşamak gerekiyor...
bir ay kadar önce elif i çocuk gastroenterolojiye götürdüğümde, oradan karaciğerinde 3 cm büyüklüğünde hemanjioendotelyoma ön tanılı ultrason raporu ile çıkacağım aklıma hiç gelmemişti. telaffuz bile edemediğim ne anlama geldiğini hiç mi hiç bilmediğim sonuç raporu ile doktora gittiğimde beni onkologa yönlendirdi. o anda tek istediğim eğer böyle bir şey varsa, dünyaya kocaman bir göktaşı çarpması ve yaşamsal herşeyin evrenden tamamen silinmesiydi.
çocuk onkolog klinik muayene, kan testleri ve mr sonucunda kesin tanı için biyopsi yapılmasını istedi. her şey olumlu da olsa yüzde beşlik maling kitle ya da kötü bir neoplazi oluşumu olasılığını bertaraf etmek, içimizin rahat olması ve en kötü ihtimalle erken tanı düşüncesiyle kabul ettik.
genel anestezi (sedasyon) ile beş dakikada iğne biyopsisi yapıldı. elif le bir gece hastanede kaldık. çok şükür ki sonucumuz temiz çıktı: fokal nodüler hiperplazi. sadece üçer aylık dönemlerde ultrason ile takibi yapılacak, çok şükür...
elif yeni kelimeler öğrendi. damar yolu, biyopsi, serum, kelebek, mr, ultrason, tansiyon ne anlama geliyor artık biliyor. umarım hiç bir çocuğun bunları öğrenmesine gerek kalmaz...
benim de bir aydır dinmeyen baş ağrım, mide kramplarım ve ağzımdaki yaralar geçti, çok şükür...