28 Haziran 2012

çok şükür...

bazen gündelik telaşların ne kadar anlamsız ve önemsiz olduğunu ancak duvara toslayınca anlıyoruz. gerçek bir sorunla karşılaştığımızda o zamana kadar dert ettiklerimiz kafa patlattıklarımız bir anda sinek vızıltısına dönüşüyor. plan yapamaz, ilerisini düşünemez hale geliyoruz. dünya batsa, her şey yok olsa istiyoruz... bazen şükretmek için gerçekten yaşamak gerekiyor...

bir ay kadar önce elif i çocuk gastroenterolojiye götürdüğümde, oradan karaciğerinde 3 cm büyüklüğünde hemanjioendotelyoma ön tanılı ultrason raporu ile çıkacağım aklıma hiç gelmemişti. telaffuz bile edemediğim ne anlama geldiğini hiç mi hiç bilmediğim sonuç raporu ile doktora gittiğimde beni onkologa yönlendirdi. o anda tek istediğim eğer böyle bir şey varsa, dünyaya kocaman bir göktaşı çarpması ve yaşamsal herşeyin evrenden tamamen silinmesiydi.

çocuk onkolog klinik muayene, kan testleri ve mr sonucunda kesin tanı için biyopsi yapılmasını istedi. her şey olumlu da olsa yüzde beşlik maling kitle ya da kötü bir neoplazi oluşumu olasılığını bertaraf etmek, içimizin rahat olması ve en kötü ihtimalle erken tanı düşüncesiyle kabul ettik.

genel anestezi (sedasyon) ile beş dakikada iğne biyopsisi yapıldı. elif le bir gece hastanede kaldık. çok şükür ki sonucumuz temiz çıktı: fokal nodüler hiperplazi. sadece üçer aylık dönemlerde ultrason ile takibi yapılacak, çok şükür...

elif yeni kelimeler öğrendi. damar yolu, biyopsi, serum, kelebek, mr, ultrason, tansiyon ne anlama geliyor artık biliyor. umarım hiç bir çocuğun bunları öğrenmesine gerek kalmaz...


benim de bir aydır dinmeyen baş ağrım, mide kramplarım ve ağzımdaki yaralar geçti, çok şükür...

15 Haziran 2012

bunalım ailesi

oğlum doğduğunda kızım, 2 yaş sendromunun başındaydı. gaz kolik sancıları eşliğinde 2 yaş krizlerini yönetmeye çalıştık. derken oğlum girdi 2 yaş dönemine. ha rahatladık, atlattık sandık bir de 4 yaş bunalımı varmış onu öğrendik. kızı çıkardık zor bela oh bitti bu sefer şükür diye düşünürken bu kez oğlan durur mu hooop 4 yaş bunalımına... daha ergenliğe varmadan bu bunalımlar bizi tüketti... 2 ve 4 le kalsak iyi diyoruz şimdi.

tüm bunlar yaşanırken biz de büyüdük. eşim 40 yaş bunalımının sinyallerini veriyor arada ben de onu takipteyim, neyim eksik ailenin diğer fertlerinden...

14 Haziran 2012

güvenpark

ankara yı çok sevmeme rağmen görmediğim çok yeri var. ama ankara da bulunmuşsanız, güvenpark ı görmemiş olma ihtimaliniz çok düşüktür. kızılay ın ortasında dolmuş ve otobüs duraklarının hemen yanındadır güvenpark. uzun yıllardır ortak buluşma noktası olan ykm ve eski gima yı görür. biraz soluklanmak isterseniz seyyar çaycıları ve çiçekçileri farkedersiniz. ve şimdilerde çevik kuvvetin bir üssü gibidir.
cumhuriyetin ilk yıllarında halkın polis, jandarma ve askere güvenini ve sevgisini anlatmak için yapılmış. kurtuluş savaşına ve çiftçi tarım çalışmalarına dair heykel ve kabartmalar var. şimdilerde ise alışveriş festivali kapsamında dinozor maketleriyle dolu.
eren in dinozorlara düşkünlüğünden sebep, biz de gezip görmek istedik. kocaman, hareketli, ses çıkaran hatta ağızlarından su akıtan bu dinozorlar, gerçekten büyük ilgi görüyorlar halktan...
genellikle boş gördüğüm, plastik şişe ve çöplere ev sahipliği yapan bu havuzda şimdilerde sular dans ediyor.
dün akşamüstü kaç kez, kimlerle geçtim diye düşündüm buralardan, hatırlayamadım. durup oturulacak değil de geçip gidilecek bir yer gibiydi anılarımda...
bizim çocuklarımız da büyüyecekler belki geçip gidecekler, belki durup dinlenecekler... arkadaşlarıyla, sevgilileriyle belki kalabalıklar arasında, belki yalnız belki mutsuz... belki hava kararırken ilk kaçamak öpücük ya da ilk yudum biralarını içecekler güvenparkta... filmlerde, eylemlerde, haberlerde, şarkılarda, şiirlerde rastladığımız güvenparkı bir de onların zamanında onların gözünden görmek isterdim... belki benim kadar geç kalmazlar anlamaya çalışmak için yaşadıkları bu kenti...

12 Haziran 2012

elif le bursa gezisi

cumartesi sabahı ereni babasına teslim edip, büyük teyzemiz ile bursa daki teyzemize gitmek üzere yola çıktık. yolculukta eskişehir e kadar tcdd hızlı tren i kullandık ve hem konfor hem de zaman tasarrufu yönünden çok memnun kaldık. elif heyecandan gece uykuya dalmakta zorlanmasına rağmen sabah erkenden kalkmıştı. hem trene bineceği için hem de bursada kuzenlerine kavuşacağı için çok heyecanlıydı :)sabah 9 da trene bindik ve öğlen 1 de bursa terminaldeydik :) sadece 2 günlüğüne gittiğimiz için kısa bir şehir turu yaptık. ilk olarak tophane deki çay bahçelerine uğradık.
sonra kapalıçarşıyı gezdik.
ve ulucami... elif e dua et hadi kızım deyince "allahım uçmayı diliyorum" dedi :)
ertesi sabah misi köyüne kahvaltıya gittik. ve tabiki de elif yanlışlıkla(!) dereye girdi... ıslanan ayakkabısını ve pantolonunu görünce çok üzüldü. neyseki kısa sürede ayakkabıları kurutmayı başardık.
ve bursaya asıl gidiş sebebimiz, yeğenimin bale resitaliydi. pazar akşamı büyük bir heyecanla onu izlemeye gittik.
kesinlikle çok zarif bir dans. hem modern dans hem baleden oluşan çok güzel bir gösteriydi. finalini ise 7 kocalı hürmüz ile yaptılar. teyzesi olarak çok gurur vericiydi çok başarılıydı canım yeğenim.
ateşe baca lazım, kitaba hoca lazım, bana bi koca lazım, o da bu gece lazım
kovana arı lazım, horoza darı lazım, bana bi karı lazım, o da bu ara lazım :))

bu kısa bursa gezisinde ablamı, yeğenlerimi gördüm. elif ile ilk kez böyle bağımsız bir tatil yaptık. eren dönüşte onu götürmediğimiz için bizimle bir süre konuşmadı ama sonra buzları erittik...


6 Haziran 2012

bizim çocuklar

yalnızlıktan hoşlanmazlar; 
-elif: ereen tuvalete giriyorum gel bana eşlik et...

 güldükleri şeyleri unutmayı sevmezler; 
-eren: eyif bunu komiklerimize ekleyelim...

 bekletilmekten hoşlanmazlar;
-eren: sallanma baba sallanma...


anlaşılmayı isterler, yoksa sinirlenirler; 
-elif: anne kafanı arı mı soktu?
-ben: o da ne demek elif?
-elif: e sabahtan beri şaşkın şaşkın şeyler söylüyorsun anne !
doğa olaylarını yorumlamayı severler;
-elif: yağmur yağmasaydı denizler olmazdı de mi ?
-eren: evet eyif, hem ıslak mendiller bile kururdu...

1 Haziran 2012

1 erkek 1 kadın

yeni yeni izlemeye başladım 1 erkek 1 kadını. turkmax de yayınlanışından ve star tv ye geçtikten sonra yayın saatinin geç oluşundan daha önce denk gelmemiştim bu kısa sahnelerden oluşan +13 komediye. denk gelsem kesin takılırdım, ilgimi çekerdi. oysa başka türlü oldu ilgimi çekmesi. bir köşe yazısında okudum behzat amirim gibi onları da evlendireceklermiş rtük kararıyla. görücü usulünden sonra yeni bir usul çıktı sanırım. öyle evlendikten sonra da bırakmayız artık, 3 de çocuk isteriz. sonra da bakacağız erkek karakterler cumaya gidiyorlar mı, boy abdesti alıyorlar mı falan sıkı takip edilmesi gerekiyor bence. hele önce bir başlarını bağlayalım da.


içimde seveceğime dair bir his ile ben de hemen izlemeye başladım, mercek altına aldım bu diziyi. çok sevdim zeynep ve ozan ı ve anladım ki doğal olan, içimizden olan, gündelik olan daha güzel oluyor. ve artık tartışma zemini bile bulamayan cinselliği yeniden ve dozunda ele alış biçimiyle izlenmeyi kesinlikle hakediyor. benim gibi yeni keşfedenlere duyurulur :)