17 Şubat 2011

sevgi...

Sevgi neydi... Sevgi iyilikti, dostluktu... Sevgi emekti... demişti Asya, Selvi Boylum Al Yazmalım filminin unutulmaz son sahnesinde. Dünyanın tartışmasız en büyük sevgisi olduğu kabul edilen evlat sevgisini düşündüğümde, bunun aksini kimse iddia edemez diyorum. Anne babanın yeni doğmuş bebeği, bir yetişkin haline getirene kadar verdiği emeği, dünya yüzünde hiç bir canlı başka bir canlı için vermiyor çünkü... İlk görüşte bebeğine aşık olduğunu söyleyen annelerin sevgisi aylar geçip, verilen emek büyüdükçe daha bir katmerlenip, çoğalıyor. yaşanmışlıklar, birliktelikler arttıkça, çekilen cefalar, alınan hazlar oldukça, bezler değiştirilip, uykusuz geçirilen saatler, fedakarlıklar çoğaldıkça sevgi de gün be gün büyüyüp, çoğalıyor.

Emek ile elde edilen mutluluklar daha kalıcı oluyor. Çaba göstermeden, fedakarlık yapmadan, istediğimiz anda elde ettiğimiz mutluluklar ise uçup gidiyor, bünyede asimile oluyor, unutuluyor. Eğer mutluluk, aldığımız bir çift ayakkabı ya da verdiğimiz iki kilodaysa, tek taşlı bir yüzüğe sonsuz sevgi anlamını yükleyebiliriz. Ama paylaşımla, emekle, fedakarlıkla, bazen alttan almakla, bazen sabırla harmanlanan bir sevgiyse inandığımız, o zaman günler yeter mi yaşamaya, hediyelere sığar mı acaba...

Sizi filmin son repliğiyle başbaşa bırakırken, düşünüzdeki sevginin hep yanıbaşınızda olmasını diliyorum...


İlyas: Asyam.. Al yazmalım..
Asya: Samet baba demişti.. Onu babalığa seçmişti.. Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu. Sevgi emekti..
İlyas: Asya..
Asya: Durursam bir daha kurtulamam..
İlyas: Ziyanı yok, gülüşü yeter bize..
Asya: Yüreğim kaydıysa günah mı?
İlyas: Çamura saplansam yardıma gelir misin?
Asya: Elini tuttum.. Sıcacıktı.. Yüreği elimdeymiş gibi..
İlyas: Elinden tutuversem benimle gelir mi?
Asya: Seninim işte.. Alıp götürsene beni...

15 Şubat 2011

4 yaş

4 yaşında bir kız çocuğu, doğum gününde çok istediği kanatları takınca ne yapar?
koşar, koşar, koşar.... sonra ağlamaya başlar...
çünkü kreşteki arkadaşının söylediği gibi, havalanıp uçamamıştır.
ayrıca sihirli değneğiyle, sihir yapamamaktadır.
küçük peri kızım, hayatı masal tadında yaşamanı, kanatlarınla hep güzelliklere yol almanı, kalbindeki pırıl pırıl pembelikle gittiğin her yere ışıltını, sihrini taşımanı diliyorum. seni çok ama çok seviyorum...

13 Şubat 2011

bağışıklık sistemi güçlendiriciler

2009 eylül ayında elif kreşe başladıktan sonra hastalıklarla yoğun bir şekilde tanıştık. elif le birlikte, o zamanlar 1 yaşında olan eren de eve gelen her mikropla epey bir samimi oldu. yaz aylarının başlamasıyla kısa bir mola versek de 2010 eylül ünde eren in de kreşe başlamasıyla viral-bakteriyel her türlü hastalığa yeniden sıkı bir merhaba dedik.

geçen sene böyle sık sık hastalanan çocuklarımdan şikayetlendiğimde, bağışıklık sistemini güçlendiren ve özellikle çocuklara tavsiye edilen bazı ürünler olduğunu öğrendim. mesela imuneks, geçen kış 2 aya yakın kullandım. kapsül şeklinde olduğu için içindeki tozu çıkarıp, balla karıştırarak veriyordum. bu kış ise propalmar ve propalsaft ı dönüşümlü olarak kullandık. içeriklerini ve faydalarını okuduğunuzda gerçek olmasını çok istiyorsunuz ama malesef bunlardan da beklediğim faydayı göremedim. immuzinc, ekinezyalı jelibon, actimel ve benzerleri ile kafam epeyce karışmış ve tam umca diye başka bir ürün denemeye hazırlanıyordum ki bazı doktor tavsiyeleri kulağıma çalınmaya başladı. "bağışıklık sistemi güçlendiriciler olarak piyasada bulunan ve henüz faydası kanıtlanmamış, eczanelerde satılan ilaç görünümündeki ürünlerden uzak durmamamızı ve çocukların karaciğerini boş yere yormamamızı" öneren tavsiyeler.

ben en azından bir süre bu tip ürünlerden uzak durmaya karar verdim. yalnız evde uyguladığım ve faydasına inandığım bir kaç şey var;

*havalandırma: yaz kış her gün mutlaka evi çok güzel havalandırırım.
*tonimer sprey: çok sık kullanırım, burunların açık olmasına azami önem veririm.
*banyo esnasında kulakları mutlaka vazalinli pamukla kapatırım. bu sayede elif de çok sık tekrarlayan orta kulak iltihaplarını azalttığımıza inanıyorum.
*coldmix ya da okaliptus yağı: burun açıldıktan sonra yakalara damlatılarak solunumun rahatlamasını sağlıyor.
*bal-limonsuyu-zencefil: bu karışımı bazen ılık suyla bazen kaşıkla hemen hemen her gün veriyorum. hafif öksürük ve boğaz ağrısına iyi geldiğini düşünüyorum.
*asla sigara içilen bir ortamda bulunmuyorlar.
*kağıt mendil, peçete, ıslak mendil kullanımı: sadece bir kez kullan-at kuralına riayet ediyoruz.

* buhar makinesi: özellikle kış aylarında sabaha kadar kaloriferin yandığı evlerde ortamın nem seviyesi oldukça düşüyor. ama bu makinelerin de çok dikkatli kullanılması gerekiyormuş. çünkü hava sirkülasyonu olmadan ortamdaki havayı nemlendirmek faydadan çok zarar getiriyormuş. mutlaka ortamı havalandırdıktan sonra nemlendirmeliyiz.

aklıma ilk gelenler bunlar, herkese ama özellikle çocuklara, hastalıksız günler diliyorum.

7 Şubat 2011

çocuk oyunlarına müdahale

elif in apartmanda yaşıtı bir arkadaşı var. sık sık gidip geliyorlar birbirlerine. aslında hoşnutum bu durumdan, çünkü yazın olduğu gibi her an dışarı çıkma şansımız olmuyor bugünlerde. ama beni rahatsız eden bir durum var ve ne yapmam gerekir, nasıl davranmam gerekir kestiremiyorum. mantığım ve duygularım malesef çatışma halindeler.

kızımın arkadaşı geldiğinde çoğunlukla kreşçilik oynuyorlar ve o öğretmen oluyor. elif ve eren ise öğrenci. bazen elif bu duruma karşı çıkıyor, o zaman elif de öğretmen oluyor ama kısa süre sonra tekrar öğrenci rolüne geri dönüyor. elif de öğretmen olduğu zamanlarda ise olan eren e oluyor. arkadaşıyla bir olup, eren i epeyce eziyorlar. arkadaşları, onlar üzerinde bir tahakküm kurarak sürdürüyor oyunu. bazen ceza veriyor, bazen kızıyor. bazen de şefkatli yaklaşıyor. eğer elif onun istediği şeyleri yapmak istemezse, elif i üzecek şeyler söylüyor. mesela "artık seninle oynamayacağım, bana x oyuncağı alacaklar sana vermeyeceğim.. vb" böyle durumlarda elif genelde geri adım atıyor, daha ılımlı yaklaşıyor ve çok etkileniyor, üzülüyor böyle tehditlere. o gittikten sonra elif le konuştuğumuzda "artık onunla oynamayacağını, hep onun istedikleri oyunu oynadıklarını" söylüyor. ben de bunu ona söylemesi gerektiğini ve eğer istemiyorsa onunla arkadaş olmak zorunda olmadığını söylüyorum.

ben sürece hiç müdahale etmiyorum, sadece izliyorum. böyle yapmam gerektiğini düşünüyorum ama içim içimi de yiyor. bir yandan diyorum ki böyle öğrenecek hayatı, her an benim korumamda olamaz, kişiliğini korumayı öğrenmeli, bir yandan da içimde susturamadığım endişeli bir anne "üzülüyor kızım, eziliyor oğlum" şeklinde konuşmakta...dün arkadaşlarımız geldi, gene kızımla aynı yaşta kızları var. biz büyükler salonda oturduk, 3 ufaklığın odada oynamalarını umarak. gene kreşçilik oynamaya başladılar. arkadaşımızın kızı biraz bağırarak, biraz kızarak, biraz da ceza vererek sert bir öğretmen tablosu çiziyordu. bir süre sonra kızım geldi yanıma, anne beni oyunlarına almıyolar diye. ben de hadi gel biz de seninle oynayalım bir süre, nasıl olsa birazdan seni özler ve gelirler dedim ama geldiklerinde biz de onları oyunumuza almayabiliriz diye ekledim. (şu an yaptığımın ne kadar yanlış olduğunu farkedebiliyorum ama o an elif in kendini biraz güçlü hissetmesini istemiştim) nitekim geldiklerinde elif, "hayır siz beni oyununuza almadınız ,ben de sizi almayacağım" dedi. ortamda hafif serin bir hava esti tabi...

açıkcası nasıl bir tutum izlemeliyim hala bilmiyorum. benim çocuklarım lider olsun, toplulukları peşinden sürüklesin, en önde gitsinler, oyun kurucu olsunlar falan gibi dertlerim yok. sadece ezilmelerini istemiyorum ve kendilerini korumalarını istiyorum... kolayca üzülmelerini değil, güçlü olmalarını istiyorum. ve bu konuda kafam oldukça karışık...

1 Şubat 2011

kitaplarımız

uykudan önce kitaplarımız. mutlaka bir hikaye okuyup öyle uyuyoruz...
netten sipariş ettiğim iki kitap. sadece resimle anlatım var, öyküsel bir anlatımı yok...


çok rağbet görmeseler de kitaplığımızda yerleri var...


hala severek okuyoruz bunları...
artık çok ilgilerini çekmiyor, 2 yaş altı için daha eğlenceli olduğunu düşünüyorum.

buna bayılıyorum. her okuduğunda insan duygulanıp, ağlar mı yaa :)) nasıl kaptırıyorsam kendimi, kendi babam geliyor sanırım aklıma :)

ben cemile yi sevmedim, belki daha iyi kitapları da vardır ama bunu okuduktan sonra diğerlerini almak istemedim.

bu üçlüyü çok seviyoruz. vücudumuz sayesinde elif çok şey öğrendi, şimdi öğrendiklerini eren e anlatıyor... "bak eren sende sperm var, bende yumurta var, çünkü ben kızım :)"



tubitak yayınlarından, elif in favorilerinden...

ilk çıkartmalı kitabımız, teyzemizin hediyesi :)

buna tek kelimeyle bayıldım. zeytin, benekli faresini ararken biz de masallar arasında harika bir gezinti yapıyoruz...




pıtırcıklar, 2 yaş ve üzeri için...

çantalı öyküler serisi, severek okuduk ama şuan sadece eren e hitap ediyor...

az kaldı yakında seriyi tamamlayacağız :)

bunlar da dönüp dönüp okuduğumuz meraklı miniklerimiz...