26 Temmuz 2012

kreş tatili

kreşimiz her yıl olduğu gibi bu sene de 1 ağustos-31 ağustos arası tatil. elif üçüncü (ve belki de sonuncu), eren ise ikinci yılını bitiriyor. haftasonu tatillerine bayılsalar da kreşe gitmek onlar için eğlenceli. artık kreşin kurdu oldular, neyi nasıl yapacaklarını, kuralları, esneklikleri biliyorlar. kendilerini ifade edebiliyorlar.
serbest oyun zamanlarında daha çok erkekler erkeklerle, kızlar ise kızlarla oynuyor. kızlardan birinin aldığı oyuncağı tüm diğer kızlar da almak istiyorlar. bu şekilde evimize giren elif in prestij oyuncaklarından bazıları; minişler, bebek ponny, barbie kuaför salonu, winx mikrofon seti, pinypons bebekler... bu durumu geç farkettim zira elif son günlerde şiddetle monster high bebekleri istiyor ve oyuncağı almamızla ilgisini kaybetmesi eş zamanlı oluyor. ben de bir daha bu tuzağa düşmemeyi umut ediyorum. erkeklerin ilgi alanı ise dinozorlar ve arabalar. özellikle hot wheels arabalar, şimşek mcqueen ve son günlerde angry birds oyuncakları...
bu seneki ek derslerimiz elif için; drama, jimnastik, müzik, resim-seramik, ingilizce ve satranç; eren de ise drama, jimnastik, müzik ve resim-seramikti. ingilizce ve satrançta gerçekten ummadığım kadar çok şey öğrendiler. ama en sevdikleri ders drama, çünkü drama öğretmenleri taklitleriyle onları çok güldürüyor. her nisan ayında geleneksel bir sergileri, 23 nisanda 5 yaş grupları için ve yıl sonunda da 6 yaşlar için mezuniyet gösterileri var.

yayın takipleri oldukça iyiydi. elif, erdem yayınlarından gülen yüzler okul öncesi eğitim setinin yanı sıra fen ve doğa bahçesi diye bir aktivite kitabını; eren ise besa yayınlarından yapabilirim eğitim seti ve adını hatırlayamadığım, A3 boyutunda güzel bir aktivite kitabını takip etti.

elif in kreşin güvenli ve steril ortamından ayrılıp, eylül ayında ilköğretime başlama fikri beni çok geriyor. burada sabah işe gelirken ikisini de bırakıp, akşam öğretmenlerden gelen geri bildirimle teslim alıyoruz. oysa okula başlayınca bir de etüt merkezleri girecek hayatımıza. sabah belki etüt merkezine gidecek, öğlen ise okula ve belki akşam babanneye... karda, kışta, yağmurda, sıcakta böyle bir maratonun içine girecek olması beni üzüyor. çalışmayan anneye en çok da bu dönemde ihtiyaç var sanırım.

20 Temmuz 2012

hayat

hayatın döngüsü, yaşlanmak ne garip. çocukların büyümesini izlerken insan yaşlandığını anlayamıyor ki. sürekli bir sonraki adımı düşünüyorsun. 0-3 yaş bitti, okul öncesi dönemi, ilkokul ve sonrası. sanki onlarla birlikte bir hayat tekrarı yapıyormuş gibi... hep sonraya kuruyorsun zamanı, gaz sancısı bitsin, diş bitsin, kreş bitsin.. şimdi 12 yaş bitsin diyorum, hedefleri büyüttüm :) insan hep daha rahat olacağı zamanları bekliyor. oysa hayat beklemiyor.

işyerinde daha doğrusu memuriyette de anlaşılıyor bu insan sirkülasyonu... yeni işe başlayanlara bakıyorsun 20-22 yaşında, 1990 doğumlular falan... ilk işe başladığım günlerin heyecanı hevesi geliyor aklıma... sonra emekliliği haketmiş ama emekli olamayanlar var. çocukları okuyor, emekli olsa maaşı düşecek. ve topun ağzındakiler 65 yaşını doldurup resen emekliliği bekleyenler. ben şuan ortalardayım. eskiden emekliliği hakeden herkesin hemen emekli olması gerektiğini düşünürdüm ki yeni işe girenlere yer açılsın, oysa hayat öyle tek yönlü değil ki... her yaşam apayrı bir hikaye, hiç birşey dışarıdan göründüğü gibi değil...

insan tecrübe kazandıkça daha esnek düşünüyor. öyle katı sınırları olan, değişmez kuralları olan, kınayan, küçümseyen, kendisi olamayan, kendisini bulamamış insanlar hemen anlaşılıyor. bizi yoranlardan uzak durmayı öğrenmeye başlıyoruz. insanların bunca iki yüzlüyken vicdanlarının nasıl bunca rahat olabildiğine şaşırıyoruz. hiç mi kendileriyle çelişmiyorlar, nasıl bu kadar rahat olmayanları söyleyebiliyorlar anlamıyoruz. en ufak bir çıkar çatışmasında zaten herkesin kötü yüzü çıkıyor ortaya, asıl o zaman tanıyoruz birbirimizi.

çocuklu hayat hele de çalışıyorsak bizi çevreden izole ediyor. sadece yanında rahat ettiklerimizle görüşüyoruz, sadece rahat ettiğimiz yerlere gidiyoruz. sonra sıkılmaya başlıyoruz biraz daha eş dost sohbet istiyoruz. biraz da kendimiz için yaşamak gibi bir derdimiz oluyor. hele ki yaz günleri her gün çocukların elini tutup eve gitmektense biraz özgür biraz serseri laylaylom bir hayatı özlüyoruz. bu orta yaş, bilinçli ergenlik gibi... insan daha çok yaşamak, daha çok yaşamak ve daha az sorumluluk istiyor...

görsel : amanda cass

17 Temmuz 2012

büyük lokma ye, büyük laf etme :)

anne olmadan edilen büyük laflar sonra gelir kulağımızı tırmalar;

-kendi çocuğum olsa bilirdim yapacağımı:

(şu an elimde iki adet var ve hiç bir şey yapamıyorum)


-amaan acıkınca yer nasılsa, ölecek hali yok ya:
(e ama aç yavrum, ne bilsin o şimdi, ben anneyim, anlarım)

-şımarık çocuk sevmiyorum, bana versinler iki günde muma çeviririm:
hadi bakalım, kolay gelsin)-bu çocuklar amma da saygısız, hiç bir şey öğretmiyorlar her halde:(ay cücelere bak, kadını çileden çıkardılar, empatinin yönü değişti)

-hayatımı çocuğa göre yaşayamam, o bana ayak uydursun:

(tabi canım tabi... o restoranda oyun parkı var mıydı)


-serbest bırakırım, sıkmam... nasıl istiyorsa öyle yaşasın:
(ergenlikte sıkı takip etmek lazım, çaktırmadan)

-çocuğa köle olanları anlamıyorum, çocuk dediğin haddini bilecek:(çocuğun öz güvenini sarsmamak, toplum içinde rencide etmemek lazım)

-bu çocuk milleti deli gibi ayol, bu kadar da gürültü yapılmaz ki:(ne güzel oynuyorlar di mi)

-çocuk için yatırım yapmak çok saçma, ben okuturum, gerisi ona kalmış:
(birer tane evleri olsa, ne rahat ederlerdi ileride)


-şuna bak, çocuğu olmasa konuşacak bir şeyi olmayacakmış:
(ay bu çocuklar olmadan ben ne yapıyordum yaaa, hayat ne kadar boşmuş :)

-bu kadar da uğraşılmaz ki uyutmak için, uykusu gelince uyur:
(dokuz, bilemedin dokuz buçukta uyumaları lazım, gerekirse ayakta sallar, kucakta pışpışlar, tüm misafirler muhabbetin dibine vuruyorken odaya kapanır, gene uyuturum :)

-sürpriz bebek mi olurmuş, al kardeşim tedbirini:

(sen al canım istediğin kadar, olunca oluyor)

-özel okula, paralı eğitime kesinlikle karşıyım:
(imkanım olsa hiç düşünmezdim doğru özel okula)

anne olmak; biraz kınadığını yaşamak biraz da tükürdüğünü yalamaktır :)

not:görsel internetten alıntıdır.

11 Temmuz 2012

anne klişeleri

-ele güne yük olma(akrabaya tek başımıza giderken)
-başkasından hediye kabul etme
-terlik giy, taşa oturma
-tabağını bitir
-zıkkımın kökünü ye(yemeği beğenmezsek)
-kiminle konuştun iki saat(telefonu kapatınca)
-o kadar ne konuşuyosunuz arkadaşınla
-sen yat, uykun gelir (uykum yok' un cevabı)
-biraz yanımıza gel de yüzünüzü görelim
-ağlatma kardeşini
-neyi paylaşamıyosunuz(kardeşle kavga esnasında)
-uşağınız mı var sizin
-bir işin de ucundan tutun
-anne olunca anlarsın
-bana mı çalışıyorsun, ne yaparsan kendine
-babandan önce evde ol
-sınavda bunları soracaklar sana di mi(tv izlerken)
-sana güveniyorum da çevre kötü
-saçını kurut
-kendi denklerinle gez(arkadaş seçimi nasihati)
-ben gideyim bari ekmek almaya(bakkala gitmek istemediğimizde)
-giymeyeceğin şeyi alma
-sınavın nasıl geçti
-sıkı can iyidir, çıkmaz
-misafirleri hoşladın mı (misafirlere hoşgeldin dedin mi' nin annemcesi)
-anne sözü dinle, pişman olmazsın
-kocanın evinde de yatarsın bu saate kadar
-beş parmağın hangisini kessen aynı (kardeşlerin denkliği yasası)
-hele o gün bir gelsin, düşünürüz (bir şey için izin isterken)
-bizim imkanlarımız bu kadar, sen daha iyisini alırsın ileride(istediğimizi almayınca)
-herkes kendini camdan atsa sen de mi atacaksın (arkadaşı emsal gösterince)
-bizim ailemiz bunları kaldırmaz(ayağını denk al anlamında)
-biraz yol yordam öğrenin, kazık kadar oldunuz
-sen çocuğuna böyle yapmazsın (anneliğini eleştirirsek)


veee daha aklıma gelmeyen niceleri... anneliğin ortak paydaları biraz da bu klişelerde gizli galiba. var mı eklemek isteyen :)

4 Temmuz 2012

free kidzz, çocuk müzesi

free kidzz, türkiye' nin ilk, dünyanın ikinci çocuk müzesi... ilk olarak kreşimizin gezisiyle tanıştık bu müzeyle. müze dediysek sadece bakarak değil; dokunarak, uygulayarak ve yaşayarak deneyim edinmelerini sağlayan bir konsepti var. dinozorlar, labirent, su, 4 mevsim, karaoke, klinik, fosil havuzu, şantiye, garaj gibi 25 ayrı senaryodan oluşuyor.
müzenin hakkını vererek tüm senaryoları gezmenin 6 saati bulacağını söylüyorlar. kreş gezisiyle gittiklerinde daha geniş bir zamanda daha detaylı gezme imkanı bulmuşlardı. bu kez 1 saatlik bir paket ile gezdiklerinden her odayı ziyaret etme imkanı bulamadılar ve biraz hayal kırıklığı ile ayrıldılar müzeden.
dilerseniz ebeveyn eşliğinde, dilerseniz lider öğretmenler eşliğinde müzeyi gezebiliyor çocuklar. ankara' da buraya gezi düzenlemeyen anaokulu ya da kreş kalmamış sanırım. müzenin internet sitesinde sayamadığım kadar çok kreşin gezi fotoğrafları var çünkü...



free kiddz çayyolu' nda minesera avm içerisinde... 3-12 yaş grubu için uygun. kış boyunca 1 saatlik giriş 25 tl idi. yaz döneminde 18 tl ye indirmişler. (kreş gezisi ile gittiklerinde 10 tl ödemiştik) ancak 1 saat müzeyi gezmek için kesinlikle yetersiz. biz süre kısıtlaması dışında çok memnun kaldık. süre/ücret uygulamasını yumuşatırlarsa çok daha fazla çocuğun ziyaret etme imkanı bulabileceğini düşünüyorum.

2 Temmuz 2012

6 yaş dişleri

bugünlerde elif' in dolabında bu kağıt asılı... diş hekimi zaten diş gelişiminin ileri olduğunu söylemişti. kemik gelişimini de göz önüne alırsak normal sanırım...

"Bu dişin nazik bir fidan, kıymetli bir inci gibi ağızda tutulması gerekir. Sürekli dişler içinde 6 yaşında ilk çıkan ve 12 yaşına kadar yemeklerin çiğnenmesini temin edecek ve hayat boyu ağızda kalacak olan bu dişdir. Bu dişin vaktinden önce kaybedilmesinin en büyük nedeni onun süt dişi gibi düşünülmesindendir. Bu dişe gelen en büyük tehlike süt dişlerini ihmal etmekten gelir. "SÜT DİŞİ NASIL OLSA DEĞİŞECEK" zihniyetiyle yola çıkıldığında gelecekteki pek çok problemin kaynağı olmaktadır. "

ön alt kesici dişlerin değişmesinde hiç sorun yaşamamıştık ama 6 yaş dişleri elif' i oldukça zorladı. 37,5 civarında ateş, hafif boğaz kızarıklığına ilaveten, şişen ve hassas olan diş etleri yüzünden çiğneme güçlüğü çekti. canı fazla kıymetli olmayan elif' te böyle zorlandıysak, eren' i düşünmek istemiyorum bile :)

bu diş tablosu ile yeni çıkan ve değişen dişlerimizi sırasıyla boyuyoruz, hem biz hazırlıklı oluyoruz (çünkü ilk 6 yaş dişi çıkarken sadece dişinin ağrıdığını söylemiş, aklıma diş çıkaracağı hiç gelmemişti) hem de elif için farklı bir etkinlik oluyor. tablomuzun başlığı ise özel istek üzerine "elif' in güzel dişleri" :))))))