30 Aralık 2010
yılın son sözleri
elif: "piskiyar değil eyen bil-gi-si-yar" demek suretiyle bu telaffuz hatasını düzeltir :)
eren izin vermediğim bir şeyi yapmak istemektedir, gözgöze geliriz:
-anne sen dit
-nereye gideyim
-işe dit, seni müdür çağırdı
eren yaptığı resmi odasına yapıştırır:
elif: bakayım eyencim düzgün mü yamuk mu
hmm... yamuk! olabilir eyen, sorun değil... diyerek eren in hiç umrunda olmasa da teselli eder kardeşini.
ve son olarak herkese mutlu yıllar :)
22 Aralık 2010
2010 a fotoğraflarla bir bakış
elif ilk ciddi yaralanmasını bu yıl yaşadı
2010 yılında kendi adıma gerçekleştirdiğim en iyi şey araba kullanmayı öğrenmek oldu. 2011 de daha da ilerletmek istiyorum şoförlüğü. annelerin dünyasında yazmaya başlamak benim için çok sevindiriciydi. 2010 da eşimle 10.evlilik yıldönümüzü kutladık :) ayrıca bu sene taşınmalar senesiydi önce biz sonra annemler taşındı. çok şükür tüm sevdiklerimin sağlıklı ve mutluydu. 2011 nelere gebe bilmiyorum, kendi adıma süprizler ve büyük değişiklikler beklemiyorum. sakin, dingin, huzurlu geçsin bu yıl da, çocuklarım sağlıkla büyüsün, fiziksel ihtiyaçlarını karşılayabilsinler, hayatımda bana biraz daha fazla alan açılsın, hepsi bu...
20 Aralık 2010
15 Aralık 2010
ilk göz ağrım
-ilk kalp çarpıntısı, ilk heyecandır
-onunla yaşanan her tecrübe yeni, sen hep acemisindir
-emzirirken ona geçen sadece anne sütü değil, vücudundan süzülen sevgi zerrecikleridir
-yüreğin, beynin, gözlerin sadece ona odaklıdır, onunla ilgili düşünürsün...
sonra içinde büyüttüğün ikinci bir can olduğunu öğrenirsin... yaşadığın duygu seli, endişe gene ilk göz ağrınla ilgili olur. çok mu erken oldu dersin, benim zaten bir bebeğim var... acaba onu da böyle sevebilecekmiyim, her şey nasıl olacak...
sonra biter meraklı bekleyiş, gelmiştir ikinci bebek. yaşadığın kargaşa dolu ilk günlerden sonra, hissettiğin bir tamamlanmışlık duygusudur. şimdi tam bir aile olduk dersin...
ilk aylarda sorun yoktur, miniğin dünyadan haberi yoktur çünkü, ne zaman ki hareket kabiliyeti kazanır ve büyüğünün elindeki oyuncağı çekip almaya, emekleyip bin bir özenle diktiği kuleleri yıkmaya, yaptığı resimleri karalamaya, her şeyi kendinin sanmaya, yani dağdan gelip bağdakini kovmaya kalkar, o zaman başlar çelişkiler, alır anneyi bir düşünce... ne yapsam ne etsem de engellesem ben bu bücürü, ne hakkı var büyüğünün oyunlarını bozmaya... alıp oyalayım der, bu sefer yalnız kalır ablası, muhakkak ki yalnız oynamanın yoktur keyfi... elinde ne varsa ablasının o da almak ister, başlarlar çekiştirmeye... ne kıymetlidir onca oyuncağın içinde kırık bir lego parçası... izin isteyip alacağız der anne ama anlayana... sonra bir bakar can ciğer kuzu sarması olur, kedi yavruları gibi oynaşırlar, bir bakar saç çekmeler, iteklemeler, cırmıklamalar arasında örselenirler. hep dengede durmaya çalışan bir cambaz misalidir anne... bir çift kaçamak bakış eşliğinde sever diğerini, oysaki yeterince büyüktür taşımak için ikisini hem dizleri, hem de yüreği...
hayat yorucudur, bazen yükü ağır gelir, zaten zor olan hayatını daha da zorlaştırmaktadır çocukları... anlayış bekler büyüğünden, ilk göz ağrısından. her ne kadar yaşı küçük de olsa abladırya o, anlarsa o anlar annesini... ve malesef hep patlayışlara maruz kalan o olur. bunu dile getirmek bir yana düşünmek bile yaralar annesini, vicdan azapları eşlik eder gecelerine...
ilk göz ağrım, ilk kalp sızım, meleğim... sana kardeşinle ilgili sorumluluklar vermemeye çalışacağım. kendini ona oyun oynatmak, oyalamak, ders çalıştırmak, korumak zorunluluğunda hissetmeni istemem... ama bil ki hayattaki en büyük arzum birer yetişkin olduğunuzda birbirinizi anlamanız, iletişim içinde olmanız ve birbirinizin zor zamanlarında destek olmanızdır, umarım umarım umarım...
2 Aralık 2010
çocuk ve korku
eren bir ara elektrik süpürgesi sesinden korkuyordu, bir ara tüylü bir el kuklasından, elif de küçükken palyaçolardan korkuyordu ve matkap sesinden...
bu konuda kısa bir araştırma yaptım. korku yaşa göre farklılık gösteriyormuş:
"2-3 yaş çocukları yüksek seslerden, elektrik süpürgesinin çıkardığı sesten, gök gürültüsünden korkarlar.
3-4 yaşlarında bu korkulara annenin desteğini kaybetme, yalnızlık, yangın, kaza vb. olaylardan korkma eklenir. bu yaş çocuğu için somut olayların yanı sıra hayal edilen şeyler de korku kaynağı olmaya başlar. bunun nedeni çocuğun gelişmekte olan hayal gücüdür. bu nedenle zeki ve üstün yetenekli olan çocukların korkuları daha çok ve çeşitlidir.
4 yaş civarında çocuğun korkularında yavaş yavaş azalma görülür.
5-6 yaşlarındaki bir çocuk masalların etkisi ile imgeleme dayanan nesnelerden korkar. bu yaş çocuğunun çevre ile etkileşimi ve deneyimi artmıştır. böylece tehlikeli olayları, durumları ve toplumun değer yargılarını öğrenmiştir. hangi davranışlarının başkaları tarafından kabul edilmeyeceğini ya da onaylanmayacağını tahmin edebilir. bu nedenle çocuk zaman zaman davranışlarının başkaları tarafından beğenilmeyeceği korkusunu taşır.
6 yaşta korkularda tekrar artma görülür."
anne babalara öneriler :
+çocukta korkunun uzamasını ve olumsuz etkilerini önlemek için korkunun nedenleri araştırılmalı ve bu nedenler ortadan kaldırılmalıdır.
+anne-babalar çocukların korkularını yok saymamalı, asla küçümsememeli ve alay etmemelidirler.
+korkuları olan çocuğa sabırlı davranmalı, korkularını yenmesi için zaman tanınmalıdır.
+aşırı koruyucu bir tutum ile çocuğu her şeyden korkar hale getirmemelidir.
+çocuğa "aman düşersin!", "sen tek başına karşıya geçemezsin" vb. sözlerle çevrenin tehlikelerle dolu bir yer olduğu duygusu aşılanmamalıdır.
+fiziksel temasın çocuğun korkusunu kontrol altına almasında yardımcı olacağı unutulmamalıdır.
+çocuğun arkadaş grubuna girmesine ve öz güven duygusunu geliştirmesine yardımcı olunmalıdır.
+çocuk korkuları konusunda, konuşmaya hazır olduğu zaman onunla açıkça konuşulmalıdır
+çocuk korktuğu şeye yavaş yavaş alıştırılmalıdır.
+çocuklara korkulu masallar anlatılmamalı, korkulu filmler izletilmemelidir.
+korkuyu hafifletmek amacıyla "erkek adam hiç korkar mı?", "sen artık kocaman oldun" gibi sözlerden kaçınılmalıdır.
+KORKU ASLA BİR DİSİPLİN ARACI OLARAK KULLANILMAMALIDIR!
1 Aralık 2010
o çocuk ben değilim
Kümesimizdeki tavuk ve civcivlerle haşır neşir, taze yumurta, babamın kara ve deniz avcılığından dolayı bol bol kuş eti ve balık yiyerek geçti çocukluğum... Hayvanlardan korkmak mı, onlar hayatımızın parçasıydı... Bir arkadaşımın ineği vardı ve beraber onu taze otları yiyebileceği güzel yerlere götürür, o esnada biz de denize girer yüzer, hatta midye toplar pişirir sonra güle oynaya eve dönerdik. Börtü böcekten tiksinmek mi, fındık bahçemizde fındık toplarken envai çeşidi ellerimizde, yüzümüzde yürür kovmaya tenezzül bile etmezdik...
Şimdi kendimi tanıyamıyoyorum... Sanki o çocuk ben değilim gibi uzaklaştım doğadan, betonların arasına hapsettim kendimi... Bu yüzdendir belki avm lerin oyun alanlarını sevmeyişim ve her fırsatta çayır çimene koşuşum... Ne kadar yakınsam toprağa, o kadar iyi hissediyorum kendimi...
30 Kasım 2010
neler oluyor hayatta
"bu yaşta ışık hızıyla hareket ederler. merdivenleri koşarak çıkarlar, bisiklet ile fırlarlar, evin bir ucundan diğer ucuna tabana kuvvet koşarlar. üç yaşındaki nispeten daha sakin çocuğunuz, bir fişeğe dönüşür. ara sıra davranışları (gürültülü, sert, kavgacı) size yeni yürümeye başladığı çalkantılı dönemdeki davranışları hatırlatabilir. fakat korkmayın. bu zor dönem genellikle kısa sürelidir ve beşinci doğum günlerine ulaştıklarında sakin, aklı başında ve kendine güven duygusuyla dolu olacaklardır. "
bunu okuyunca biraz rahatladım...
fiziksel gelişim : elif 110 cm 20 kg
dil gelişimi : cümlelerinin tamamı anlaşılır, dilbilgisi kurallarına uygun. sürekli birşeyler soruyor ya da anlatıyor... yeni öğrendiği kelimeleri kullanmayı deniyor.
her akşam yatmadan masal kitabından bir öykü dinliyor...
fiziksel gelişim : eren 90 cm 13 kg
dil gelişimi : biraz yuvarlasa ve çok anlaşılır olmasa da son 2 aydır eren artık baya baya konuşuyor. uzun cümleler kuruyor. tekerlemeler şarkılar söylüyor. vee "annecim seni çok özledim, seni çok seviyorum" diyerek beni mest ediyor...
tek tek ele alındığında gayet normal görünen bu iki cüce, aynı evin içinde olduklarında inanılmaz bir sinerji yaratarak ve anne-babalarının enerjisini içerek besleniyorlar... kardeş kavgalarını tamamen ortadan kaldırmak mümkün değil ama birlikte mutlu mesut oyanamaları 10 dk yı geçmiyor. bu sürenin sonunda bir ağlama bir mızırdanmayla birbirlerini şikayet etmeye geliyorlar bize... müdahil olmamaya çalışsak da yapamıyoruz henüz bunu...
geleceğe not: son fotoğrafta elif, eren den onu iteklediği için özür diliyor.
25 Kasım 2010
ankara mogan parkı
24 Kasım 2010
fotoğraf birleştirme ve çerçeve 2
bunlar da ilk etapta photoscape ile yaptığım çalışmalar...
fotoğraflar üzerinde oynama yapmayı sevenler için de photofunia yı tavsiye ederim. herkese bol görselli rengarenk yazılar diliyorum...
12 Kasım 2010
eren le kreşe uyum
ilk gün aralıklarla ağladı ama ablasının aynı kreşte oluşu ve sık yapılan abla ziyaretleriyle sanırım, kendini güvende hissetti.
ilk hafta hem sabah ayrılmakta hem kreş içinde zorlandı.
ikinci haftanın başlarında sadece sabah ayrılık vaktinde sorun yaşadık, sonrasındaki uyumu güzeldi.
ikinci haftanın sonundan itibaren öğretmeninin elinden tutup bana baybay yaparak sınıfına gitmeye başladı.
elif in kreşte oluşu bizim için çok büyük bir avantaj oldu. aynı kattalardı ve elif ara ara gidip kardeşinden haber alıyor, akşamları "anne eren yemeğini bitirdi ben gördüm, ağlamadı bugün" diye bana malumat veriyordu. eren için de ablasının kreşte oluşu, beraber gidip, akşam kreşten birlikte çıkmaları çok rahatlatıcıydı.
öğretmenimiz çok duygusal, çok genç, tatlı bir abla. çocuklarla iletişimi harika, iki tane bakıcı anne var ki bir tanesi geçen yıldan kızımın annesiydi. çok da seviyorum kendisini, direk ona teslim ettim eren i ben... sınıf mevcudu 11 kişi. kreşte sosyal hizmet uzmanı, eğitim uzmanı, psikolog, hemşire ve diyetisyen var. aylık yemek listesi internet sitesinde yayınlanıyor. kreş binası, kreş olarak planlanmış ve inşa edilmiş. örneğin hiçbiryerde merdiven yok, fiziksel koşullar oldukça iyi ve güvenli...
2 yaşın getirdiği vurma davranışı tüm çocuklarda var... erkek çocukların doğası böyle derlerdi de inanmazdım. şimdi eren i severken bile bazen umulmadık bir şekilde tokat yapıştırabiliyor size ve sonra en güzel espriyi yapmış gibi gülebiliyor. çok sinir bozucu... öğretmeni tüm çocuklarda bu yaş grubunun yaygın davranış özelliği olduğunu, zamanla törpüleneceğini söylüyor.
elif ise 4 yaş grubunda. fen ve doğa isimli bir kitapları var ayrıca yumurcak yayınevinin şekerlik eğitim setini takip ediyorlar. drama, müzik, resim-seramik ve jimnastik olmak üzere 4 tane etkinlik dersleri var.
eren ler ise 2 yaş grubundalar. onlar için bu yıl özbakım becerilerini geliştirmek ve grupla birlikte hareket etme alışkanlığını kazanmak ön planda. parmak boyama, hamur, halka oyunları ve şarkılar oluyor etkinlikleri daha çok...
iki küçük çocuğum da kreşte... her ne kadar kreşten ve öğretmenlerden çok memnun olsam da burkuluyor içim. kreşte mutlu olduklarını görsem de keşke evde birebir bakım imkanı bulabilseydik diyorum, daha fazla zaman geçirebilseydik...
8 Kasım 2010
27 Ekim 2010
bir blog efsanesi
kardeş kavgaları 2
uzmanlardan öneriler;1-hakem olmayın,
2-kıskançlığa yol açacak şekilde davranmayın, kıskançlık bu kavgalara en büyük sebep,
3-eşit davranmayın, adil davranın, kişiliklerine özel ve ihtiyaçlarına göre davranın,
4-kıyasama yapmayın,
5-konuşmalarına izin verin, (kardeşine oyuncağını geri ver, ödünç alabilir miyim diye sor)
6-sevginizi dışa vurun, gösterin,
7-yetenek ve eğilimlerine göre farklı hobi ya da oyun alanları yaratın.
çocuklar kavga ettiğinde;1. normal çekişmelerde karışmayın. çünkü bir kere müdahale etmeye başladığınızda,çocuklar her seferinde sizi dahil etmeye çalışacaklardır. mümkün olduğunca hakemlik yapmayın.
2. durum ciddi. bir yetişkinin müdahalesi yardımcı olabilir.
a ) öfkelerini onaylayın. bu çok çok önemlidir.
b ) her çocuğun bakış açısını yansıtın. “ yani ayşe,sen köpek yavrusu kollarına yattığı için onun sende kalmasını istiyorsun. ali sense, senin de tutma hakkın olduğunu düşünüyorsun.”
c ) sorunu saygılı bir biçimde tarif edin. “ zor bir durum; iki kardeş ve sadece bir köpek yavrusu.”
d ) çocukların kendi çözümlerini bulabileceklerine dair inancınızı ifade edin. “ikiniz için de adil olan ve köpek için de adil olan bir çözüm bulacağınızdan eminim.”
e ) odayı terk edin.
3. tehlikeli olabilecek bir durum. (kavga ediyor ya da birbirlerine zarar veriyor olabilirler )
a ) onlara sorun."bu bir güreş mi, yoksa gerçekten bir kavga mı? güreşlere izin var ancak gerçek kavgalara izin yok .”
b ) çocuklara belirtin “yalnızca iki taraf da istediği takdirde güreşebilirsiniz.”
4. durum kesinlikle tehlikeli! bir yetişkinin müdahalesi şart.
a ) gördüklerinizi tarif edin.
b ) çocukları ayırın. “ bir arada olmanız güvenli değil,sakinleşmeye ihtiyacınız var, hemen şimdi ikiniz de odalarınıza gidiyorsunuz.”
kardeş kavgaları yardımıyla çocuklar;*nasıl uzlaşabileceklerini,
*nasıl paylaşabileceklerini,
*kıskançlık ve içerleme duyguları ile baş edebilmeyi,
*problemlerini sözcüklerle nasıl çözebileceklerini öğrenirler. bu deneyimler çocuğunuzun aile dışındaki problemleri çözmesine de yardımcı olur.
kavgasız, gürültüsüz, huzur dolu günler dileğimle...
kaynak : psk. gönül firdes telatar
25 Ekim 2010
kardeş kavgaları 1
bu kavgalar babama hiç yansımazdı, annem o anda gelir her iki tarafı da haşlar, kavgayı sonlandırır sonra teke tek nasihat ederdi bize. ömrümün sonuna kadar bir daha konuşmayacağım diye kendime sözler verip, bir-iki saat sonrasında kuzu sarması olurduk kardeşimle... işte böyledir kardeş kavgaları saman alevi gibi bir küs bir barışık, ne onlarla ne onlarsız...
bizim evde de bugünlerde orta dozda aynı sorunlar yaşanıyor. ne zormuş böyle kriz anlarını yönetebilmek. bazen yapmayın, vurulmaz, ısırılmaz, sırayla oynayalım demekten öyle yoruluyorum ki... biliyorum bunlar çok normal ve kaçınılmaz yine de oldukça üzücü ve yıpratıcı...
sıradaki post : kardeş kavgalarına öneriler, çözümler
18 Ekim 2010
evde ayran yapımı
13 Ekim 2010
ankara da nostalji
Anfide ders dinlemeyi ve okul kantinindeki sınav sonrası kritiklerini,
Üstüste birkaç el king oynamayı,
Arkadaşlarımla yaptığımız kısırlı ev partilerini,
Şehirlerarası otobüs yolculuklarını,
Havanın kararmasıyla Yüksel Caddesi'ni dolduran işportacıları,
Dost Kitapevi'nde kitap okumayı,
Kardeşimle kendimize mayonezli zeytinli sandviç hazırlayıp yaptığımız gece sohbetlerini ve girdiğimiz gülme krizlerini,
Her fırsatta Marmaris'e ablamın yanına kaçmayı ve orada geçirdiğim rüya gibi tatilleri,
Her akşam Ankaray'ın Bahçeli durağında inip, eve kadar sevgilimle elele yaptığımız yürüyüşleri,
Isınmak için girdiğimiz izbe kahveleri (o zamanlar devasa avm ler yoktu ne yazık ki),
Fotokopicide çoğalttığımız kitap gibi ders notlarını,
Yükseköğrenim kredisi yatınca kendimize çektiğimiz ziyafetleri,
Yaz tatillerinde deniz keyfi sonrası güneşin tadını çıkarmayı,
Biraz daha dışarıda kalabilmek için bulduğum çeşitli kursları (bu sayede Karaca'nın çeviri-test-komposizyon programını bitirmiştim)
Candostlarda Grup Çığ dinlemeyi ve kurduğum gelecek hayallerini,
Dingin huzurlu kitap okumayı,
Gima'nın ya da PTT nin önünde cep telefonsuz buluşmalarımızı,
Kurduğumuz standları, katıldığımız fuarları özledim...
Ama geri dönmek ister miyim? Hayır. Yuva tadında evimizin, kızımlı oğlumlu saatlerin, anne kelimesinin yaşattığı mutluluğun yerini tutabilir mi, kıyaslanabilir mi? Hayır.
Geçmişi gülümseyerek teslim etmek gerek tarihe...
11 Ekim 2010
duru-landık
hoşgeldin duru bebek aramıza, hep iyi insanlarla karşılaş, güzel dostların olsun, sağlık ve huzur içinde yaşa...
anne tarafından 3 teyzeden 4 kuzen; halamızdan da duru bebek olmak üzere toplamda 5 kuzenleri oldu çocuklarımın.
eşim dayı ben yenge oldum. "yenge" kelimesi bana hep soğuk ve uzak gelmiştir nedense ama ısıtırız seninle birlikte duru bebek ne dersin, doldururuz içini "teyze" gibi sıcacık yaparız...
30 Eylül 2010
bir kısa hikaye
28 Eylül 2010
elif düşünce
takside ağlaman yerini kabullenemeyişe bıraktı. "neden düştüm anne, ben düşmek istememiştim, neden dudağım yara oldu, artık zıplamıycam, zıplamayı sevmiyorum, artık hep yürüycem anne. ben oradan atlamak istemiştim düşmek istememiştim, ama düştüm, neden elimden tutmadın anne"
24 Eylül 2010
kaçınılmaz
-anne halamın karnına bebek nasıl girmiş??
anne hazırlıklı, daha önce düşünülmüş bir kaç cümleyi sıralamaya başlar:
-halayla eşi çok iyi arkadaşlardı, birbirlerini çok sevdikleri için aynı evde yaşamaya karar verdiler. bir süre sonra bir bebeğimiz olsun istediler ve halanın karnında böylece bir bebek oluşmaya başladı. (umarım daha fazla ayrıntı sormaz)
elif tatmin olmuş bir şekilde:
-peki anne ben de istersem benim karnımda da oluşur mu?
bunu beklemiyordum panik ama kontrollüyüm:
-tabi kızım ama önce büyüyeceksin okula gideceksin, sonra okullarını bitireceksin, sonra işe başlayacaksın, sonra çok sevdiğin biri olacak, o da seni çok sevecek (uzatabildiğim kadar uzatmak istiyorum) o zaman senin de bir bebeğin olabilir.
elif anlayışlı:
-iki tane bebek dolsun karnıma ben kaydıraklı ranza alacağım çünkü (ah çilek odası)
geçenlerde halamızın doktor kontrolünde yanımızdaydı elif. doktora "ne zaman çıkartacaksın bebeği" ve "nasıl çıkartacaksın bebeği" sorularını yöneltirken ona anlattığım bebeğin oluşum ve doğum hikayesi geldi:
"anneyle baba birbirlerini çok sevdiler, aynı evde yaşamaya başladılar, bir elif imiz olsun istediler, sen karnımda oluşmaya başladın. sonra büyüdün büyüdün artık oraya sığamaz oldun ve dışarı çıkmak istedin. doktor amcalar bana yardım ettiler ve seni karnımdan alıp, kucağıma verdiler. seni çok sevdim, canım kızım dedim, öptüm. sonra sütümle beslemeye başladım, kucağımda uyudun ve yavaş yavaş büyüdün"
bu cevaplarla nereye kadar yetinecek hiç bilmiyorum :)
23 Eylül 2010
iletişim
-elif, hadi bakalım salonu topluyoruz
-elif, düzgün yürüyoruz kızım öyle tozutma her yeri
-apartmanda gürültü yapmıyoruz bak herkes uyuyo henüz
-annecim lütfen bak kardeşine bu şekilde davranma
-hayır elif çek elini kapıdan çok tehlikeli
-bu şekilde kavgaya devam ederseniz kaldırıyorum bu oyuncağı
-dikkatli olun bakalım, üzmeyin birbirinizi
-hadi hadi geç kaldık çabuk olalım hemen giyelim ayakkabılarımızı, onlar senin değil kızım kendininkileri giy lütfen
aslında sözcükler düşündüğümüzden daha etkili. olumsuza değil olumluya odaklanmak, yıkıcı değil yapıcı ifadeler kullanmak lazım:
-apartmanda gürültü yapma yerine, şimdi sessiz olalım...
hataya değil çözüme odaklanmak lazım:
-burası çok kirlenmiş temizlerken bana yardım etmek ister misin (calliou nun annesi :)
"ama" ların yerine bol bol "ve" kullanmak:
bugün dışarıda çok güzel davrandın, benim kızım artık büyümüş diye düşündüm ama eve gelince odanı toplamadığını gördüm (ama kendinden önce söylenen güzel şeyleri silip götürürmüş) yerine
bugün dışarıda çok güzel davrandın, benim kızım artık büyümüş diye düşündüm ve bundan sonra evdeki dağınıklıkları toplarken de bana yardım edeceğini umuyorum (ve ile iletişime devam)
"ben sana söylemiştim" yerine "demek ki bi dahaki sefere napıyoruz":
-orada zıplama düşersin dememişmiydim yerine bundan sonra yatakta değil şuradaki yastıkta zıplarsan daha güvende olursun gibi...
keşke uygulamak da buraya yazmak kadar olsaydı...
not: bu yazımda dr.bahar eriş in bir seminerinden faydalandım.
22 Eylül 2010
çorap kukla
gözlerini düğmeden değil kumaştan kesip, cd kalemi ile çizdim. keçe yerine de herhangi bir kumaş parçası kullandım.