24 Nisan 2013

23 nisan gösterisi

23 nisan haftası olduğu için kreşten bol fotoğraflı yazılarla devam ediyorum :) bizim kreşte sadece 5 yaş grupları 23 nisan gösterisi yapıyor. geçen sene elif' lerin olmuştu ama onlarınki bu kadar renkli ve uzun değildi... önce koro...

dans ve jimnastik...
halk oyunları...


elif' ler kreşin en büyük grubu olarak gösterinin en sonunda drama öğretmenlerinin hazırladığı bir oyun sergilediler. uzun replikleriyle epeyce alkış aldılar. ya istiklal ya ölüm temalı duygusal bir oyundu...
6 yaş grupları asıl haziran ayında olacak bir mezuniyet gösterisine hazırlanıyorlar... 
23 nisan, yıl sonu gösterileri ya da okuma bayramları ne kadar veli memnuniyeti odaklı olsa da; minicik yürekleri böyle heyecanlandırdığı, sahne tecrübesi, topluluk önünde dans etme veya konuşma cesaretini aşıladığı için karşı değilim. hep boğazımızda bir yumru ve akmaya hazır bir iki damla göz yaşı beraberinde tüm çocukları ayrı ayrı izledik. sonuçtan çok nasıl hazırlandıkları, nasıl çalıştıkları ve ne hissettikleri etkiledi beni... tüm çocukların bayramı kutlu olsun...

22 Nisan 2013

kreş sergisi 2013

kreşimizin geleneksel nisan ayı sergisine hoş geldiniz :) sergimizden genel görünüş ile gezmeye başlayalım...
atatürk ve şehitlikler...

bu makarnalar bal peteği yapmak için biçilmiş kaftan :)
bu sene sergide farklı olarak çalışmaların nasıl yapıldığına dair küçük notlar vardı.
elif' in çalışmaları...
bu şaheser kesinlikle takdiri hakediyor. 3,4 ay önce elif' in öğretmeni herkese sert mukavvadan birer silindir vererek, nisan sergisi için bir şeyler yapılmasını istemişti. yetenekli bir velinin muhteşem eseri yamalı yastık :)
aşağıdakiler de diğerlerinin nasıl yırtarım bu işten çabaları :) kelebekli olan bize ait :))
elif' in sınıfının 4 yılda geçirdiği değişimi anlatan bu panoramayı çok sevdim ama cama yapıştırılmış olduğundan malesef net fotoğraf alamadım...

 cam boyama çalışmaları da bu yıl ilk olarak yapıldı...

tuvalet kağıdı rulosu deyip atmıyoruz, hemen bir kalemliğe çeviriyoruz :)
bir soda şişesi ya da bir kozalaktan nasıl mumluk yapılır, işte böyle :)
en sevdiğim projelerden biri... herkes evde kendi kaplumbağa ailesini yapmış ve o bölüme xxx ailesi levhası asılarak tüm aileler birleştirilmiş...



ahşap boyama çalışmaları...
ben bu diş panosuna bayıldım. farklı boyutlardaki pet şişelerin tabanlarından kesilerek beyaza boyanmış, kesinlikle çok yaratıcı!
ve favorim bir kaza anı... şu üzgün yumurtalara bakın :)
çok başarılı bir çalışma bence...
sınıfların grup çalışmaları, bunlar oldukça büyük tablolar... alt soldaki elif' lerin, alt sağdaki eren' lerin sınıfına ait...
üstteki eren' in alttaki elif' in seramik atölyesi çalışmaları...
veee araba lastiğinden çok sevimli bir uğur böceği bahçesi...
hele bu minik ayakkabılara bayıldım :) ne sevimli bir çiçek bahçesi olmuş...
uzaktan bakıldığında yarış arabasına benzese de her biri bir çocuğun ayak kalıbı :)
üstteki erenlerin sınıfının bir çalışması: "uzay"...
soldaki kocaman kuş gene eren' lerin sınıfının bir çalışması...

artık sergi konusunda gayet tecrübeliyiz. sergide yer alacak materyellerin hazırlanması, muhafazası büyük emek istiyor. sonra bir hafta sonu tüm öğretmenler kendi sınıflarına ait olan çalışmaları sergi alanına yerleştiriyor. serginin açılışı bakanlığın üst düzey bir görevlisi tarafından yapılıyor. her gün bir öğretmen sergide nöbetçi oluyor ve ziyaretçilerle ilgileniyor. sergi sadece bir hafta süreyle açık kalıyor. yine bir hafta sonu öğretmenler tarafından toplanıyor. her öğrenciye ait çalışmalar ayrı ayrı paketlenerek velilere teslim ediliyor. ben bu sergileri gezmeyi çok seviyorum ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum...

aşağıdaki linkler de daha önceki yılların nisan ayı sergileri...
2012 sergisi
2011 sergisi
2010 sergisi


17 Nisan 2013

eren ile antalya gezisi

elif' i mi eren' i mi götürsem yoksa yalnız mı gitsem diye epey bir düşünüp taşındıktan sonra, kurumun bir eğitimine eren ile birlikte gitme kararı aldım. bunda eğitimin antalya merkezde olması ve ablama yakın olması büyük rol oynadı. 
rüzgarlı ve ılık antalya iklimine temas eder etmez eren hapşırıp tıksırmaya akabinde öksürmeye başladı. ilaveten "ben otelden korktum, eve gidelim, ankara ya dönelim, ablamı özledim, babamı isterim" şeklindeki ağlamalı, mızmız ve son derece huysuz söylemleri karşısında oteldeki ilk gecemizde "böyle büyük bir hatayı nasıl yaptım" diye düşündüm. geri dönmek belki de en mantıklısıydı...
ilk geceyi büyük bir moral motivasyon çöküntüsü içinde geçirdik ama sabah biraz sakinleşmiştik.
sonra yavaş yavaş keyif almaya başladık. yine de küçücük şeylere ağlayıp, sürekli ilgi bekledi ve ablasından babasından bahsederken büyük bir duygusallık içerisinde dolu gözlerle bana bakarken bir çocuk için aile bütünlüğünün kısa bir süreliğine dahi bozulmasının ne kadar kabul edilemez olduğunu, düzen değiştirmenin zorluğunu bir kez daha anladım....
                         
oteldeki diğer çocuklar neyse ki varlardı, bir nebze de olsa içinde bulunduğumuz kötü hislerden bizi uzaklaştırdılar...


ve bu gezinin en güzel yanı kuzenimiz çınarla olan kısmıydı :) o andan itibaren zaten her şey olması gerektiği gibi neşe içinde geçti...



4,5 yaşındaki eren ile yaptığımız bu geziden aldığım dersler :
1-cep telefonundaki oyunlar en zor anlarda en iyi kurtarıcıdır.
2-ev ortamı, tertip düzen ve rutin çocuklar için gayet önemlidir.
3-çocuğunuzun keyfi yoksa onu en kısa zamanda çocuklu bir ortama sokun.
4-turist çocuklar çıplak ayak ve askılı ile gezseler de hasta olmuyorlar.
5-ailenin diğer fertlerinden ayrı kalmaya alışık olmayan çocuk, ayrılık gerçekleştiğinde tatilde bile olsa üzülür.

her şeye rağmen bizim için güzel bir değişiklik oldu diyebilirim :)

3 Nisan 2013

özgürlük

disiplinli bir aileye sahip olmamdan sebep, tüm gençliğimi evden bir parça uzak kalabilmenin mantıklı planlarını yaparak geçirdim. bu sayede gittiğim yaz okulları, dil kursları, stajlar öz geçmişimde hep artı hane olarak yer aldı. en nihayetinde üniversiteyi bitirip kendimi evde bulunca elime hürriyetin iş ilanlarını aldığım gibi kapı kapı gezmeye başladım. yedi aylık ilk profesyonel iş tecrübemi yeminli mali müşavirlik bürosunda yaptım. niyetim ne para kazanmak, ne tecrübe edinmek ne de ideallerime yaklaşmaktı. kendimce tek geçerli nedenim vardı: özgürlüğüm! çoğu arkadaşım 1999 yılında ilk kez yapılan devlet memurluğu sınavına önem vermezken bu sınav benim için özgürlük ülkesine giden trenin bileti ve orada sonsuza kadar kalma vizesiydi. sıra kurum tercihleri yapmaya gelince ise önceliğim ne çok para veren ne de yükselme imkanı olan kurumlardı. tek arzum ankara' dan hızla ve mümkün olduğunca uzaklaşmak ve bir deniz kentine gitmekti. tüm tercihlerimi akdeniz ve ege' nin portakal ve zeytin kokularıyla doldurup, zeybek müziği ve akdeniz salatasıyla harmanladım.
sonuç benim için gayet memnuniyet vericiydi. muğla' ya bağlı güzel bir yere oldu atamam. memur olanlar bilirler ilk iş gününde ayın kaçı olursa olsun maaş gününe kadarki ücret peşin verilir ki bu insanı gerçekten iyi hissettirir :) ve akşam kalmak için de misafirhanede iki kişilik bir oda verdiler. 

o oda ve o gece hissettiklerim hafızamda kazılı bir çivi gibidir. benim bile tek omuz darbesiyle açabileceğim bir kapısı vardı. sıcaktan kapatmayı düşünemeyeceğim bir pencere ve yırtık sinekliği, aşırı sıcak, nem, sivrisinekler... kırık dökük bir giysi dolabı ve küf kokulu nevresimler... oda arkadaşım benden önce gelmiş ve duvar tarafındaki yatağı almıştı. geldiğinde odanın bir harabe olduğunu kendi imkanlarıyla temizlediğini her yerde böcekler olduğunu ve ilaçlama yaptığını anlatıyordu. tüm koşullara rağmen o gece o yatağa yattığımda sanki tüm dünya benimdi, içimde öyle bir güç hissettim. özgürlüğün tam olarak ekonomik bağımsızlıktan geçtiğini teorik olarak bilsem de böyle hissettirebileceğini düşünmemiştim. artık kendime ait bir yaşantım olacağını, kendi iradem olduğunu, hep istediğim gibi kendi ayaklarım üzerinde ve tek başıma olduğumu düşündüm. içimdeki volkan şişti kabardı ve etrafa mutluluk lavları püskürterek patladı.... ve ben o gece küf kokulu nevresimler arasında hayatımın en güzel en tatlı uykusunu uyudum...