27 Mayıs 2016

Gözünüz Arkada Kalmasın

Elif dün okulda bir mektup yazmış. Henüz eve varmadan arabadayken okudu bize. Hem duygulandık, hem gururlandık. Geleceğimize dair umutlandık. İlkokul 3.sınıf öğrencisinden Ata' mıza bir mektup: 


Haklarını bilen, doğayı seven, talepleri olan, planları olan kızım yolun açık olsun!

23 Mayıs 2016

Kısa Mola

Bu sene 19 Mayıs tatili için önceden bir rezervasyon yaptırmıştık. Ankara' da hala göremediğimiz güneşten ve Akdeniz' in sıcak ikliminden üç gün de olsa faydalanmak bize çok iyi geldi.
Antalya' da yaşayan ablam da bize katılınca keyfimiz daha bir yerine geldi. Yarım saat olan ulaşım avantajlarına epey özendik :) Ve birlikte hem dinlendik, hem hasret giderdik.  
Kaydırakların hakkını verdiler. Suda ıslanıp, merdivenlere tırmanıp, hafif rüzgarı yeyince burunlar tıkanmaya başlasa da buna değdiğini düşünüyorlar.
Tatil nedir? Bizim çocuklar için anlamı özgürlük! Biz de onları özgür bıraktık, büyüyen çocukların avantajlarını kullanarak neredeyse çocuksuz hissettiğimiz tatilin tadını çıkardık. 
 Ucundan kıyısından tabiata dokunduk.
Ankara' dan arkadaşlarımız da vardı. Çevremizde ne kadar tanıdık yüz olursa kendimizi o kadar iyi hissediyoruz :)
Gündüzleri çok yorulunca akşamları rutini bozmadan erkenden uyuyup yeni gelen gün için enerji depoladılar.
Otel tatili bizler için farklı bir deneyim oldu. Rahatına elbette diyecek yok ama bir haftadan fazlası gereksiz diye düşünüyorum. Bir süre sonra günler tekrara biniyor. Her şey dahil sistem ise merkeze yeme içmeyi koyuyor. Hiç acıkmadan sıradaki öğüne başlamak beni biraz rahatsız etti açıkçası.

Dün akşam döndüğümüzde Ankara tüm disiplini ile bizi bekliyordu. Çamaşırlar, ödevler, yemek ile gerçek dünyaya hızlı bir dönüş yaptık. Yani yazın tadına azıcık bakıp geldik, tadı damağımızda kaldı :)

18 Mayıs 2016

Çocuklar Büyüdükçe

Çocuklarım büyüdükçe anneliğe bakış açım, endişelerim değişiyor. 9 ve 7,5 yaşında iki çocukla;

Doğal beslenme konusunda tutumumu çocuklarım okula başlayınca mecburen esnettim. Paketli ürünler istemesek de hayatımıza girdi.

'Çocuklarla birlikte oyun oynamak gerektiği' konusundaki düşüncemi, ikisini birlikte mutlu şekilde oynarken görünce, 'ihtiyaç oldukça gerekli' diye değiştirdim. Hem artık tavla, pişti, okey, uno, tabu gibi benim de oynarken keyif aldığım oyunları oynayabiliyoruz.

Mutlu, sağlıklı olsun yeter düşünceme biraz da başarılı olsunlar eklendi okul sistemi içine girdikçe.

Koşsun, oynasın, eğlensin aktivite için yeterli iken bunları yaparken seveceği bir hobi de geliştirebilsin diye düşünmeye başladım.

Kardeşler aralarında kavga ederken şiddet olmasın derken, mümkünse birbirlerini gıcık etmesinler, laf dalaşına girmesinler eklendi. Fiziksel ve psikolojik şiddet olmasın diye düşünüyorum şimdi.

Akşam yemekleri dökme, saçma, yemek yedirme gibi eylemler yerine; birlikte radyo programı dinleme, sohbet etme ve günün önemli olaylarının konuşulabildiği bir zaman dilimi haline geldi.

Yaptığımız alışverişlerde artık benim seçimlerimin bir önemi yok. İhtiyaçlarını neredeyse tamamen kendi istedikleri şekilde alıp, kullanıyorlar.

Kendimi hizmetkar gibi hissettiğim tatillerin yerini herkes için dinlenceli, eğlenceli tatiller aldı.

Sadece çocuk eğitimi hakkında olan okumalarım biraz daha genişledi. Artık istediğim her telden okuyabiliyorum.

0-3 yaş bebeklerin eğitimi, beslenmesi ile ilgili tv programları şimdi hiç ilgimi çekmiyor, Yeni ilgi alanım ergen psikolojisi.

Karakterleri şekillendikçe bende bir kabullenme başladı. Değiştiremeyeceğim özellikleri için fazlaca güç savaşına girmiyorum şimdilerde.

Oyuncak alışverişlerinin yerini kitaplar aldı. Kitap okumadan duramayan bir kızım var çünkü.
Tutturduğumuz gündelik rutinden bir sıkıntımız yok. Herkes sorumluluklarını biliyor. Yatma, kalkma, banyo, yemek, ödev ve ev işleri düzenli bir şekilde ilerliyor. En büyük sorunum sürekli rekabet halinde ve birbirlerini alt etmeye çalışan iki kardeşe orta yollar bulmaya çalışmak. Hayatın her alanında yarış halindeler. Kazanmak için ise her yol mübah. Biliyorum içinde bulundukları rekabet onları hayata hazırlıyor, deneyimleri onlara çok şey katıyor. Gelişimlerine, sorun çözme becerilerine katkı sağlıyor. Ama anneleri olarak bazen ne yapacağını bilmez hallere çok sık düşüyorum. Taraf tutmamak, hakem olmamak gerektiğini, kavgayı kimin başlattığının önemli olmadığını, duyguların dışa vurulması gerektiğini biliyorum. Ama sakin, sabırlı ve sevgi dolu bir şekilde sorunların üstesinden gelebilme oranım oldukça düşük. 

Kardeş sürtüşmelerine bir sihirli değnek istiyorum :)

12 Mayıs 2016

Annemin Son Çılgınlıkları

ANNEMİN SON ÇILGINLIKLARI | ANKARA DT
1 perde | 1 saat 15 dakika
Yazan : JULİE JENSEN | Çeviren : EKİN TUNÇAY TURAN | Yöneten : İPEK ATAGÜN GEZENER

KONU
Alzheimer’ın pençesinde her geçen gün hafızası enkaza dönüşen bir anne ve ona bakmakla yükümlü olan iki kız kardeşin yaşam, vicdan, bağlılıklar ve sorumluluklar üzerine verdikleri müthiş bir ayakta kalma mücadelesi..
OYUNCULAR
AYSEL ÇAKAR KARA-ÖZLEM GÜNDOĞDU-DERYA KEYF DOĞRUÖZ-GÖKHAN KUTUM-CANSU ARSLAN-İLAYDA BAŞARAN-ENGİN BOSTANCI-GİZEM ÜNALDI-SEÇİL BOSTANCI-EBUBEKİR BORA
Sezon kapanışını çok hüzünlü bir temsille Şinasi Sahnesinde yaptım. Alzheimer hastası olan annesine (Aysel ÇAKAR KARA) bakmak için hayatına mola veren kızı Dorothy (Özlem GÜNDOĞDU) ile uzaklardan çok da yaşantısından ödün vermeden telefonla destek olmaya çalışan ikinci kız kardeş Barby(Derya KEYF DOĞRUÖZ)' nin gerçekçi hikayesi var oyunda. Oyunun metnini gerçekçi buldum çünkü gerçek hayatta da sağlık sorunları ile karşılaşıldığında hep işi olduğu için ilgilenemeyen kardeşler ve sorumluluk hissettiği için tüm yaşantısını değiştirenler var.

Sahnenin arka planındaki hareketli dekorlar, kostümler ve müzik çok naif seçilmiş, huzur verici. Ön planda annesi ile ilgilenen kızını izlerken, arka planda akıp giden bir hayat var. Hastalık ilerledikçe zorlukların da büyüdüğünü görüyoruz oyunda. Ve sadece hasta açısından değil, hasta yakınlarının yaşadığı sorunlar da çok gerçekçi bir şekilde yansıyor sahneye. 
Dorothy rolü ile Özlem Gündoğdu' yu gayet başarılı bulduğumu söylemeliyim. Yoğun duygu geçişlerinin olduğu karakteri çok doğal ve akıcı canladırdı bence. Anne rolü ile Aysel Çakar Kara' yı da çok beğendim. Vücut, yüz, hareketler ve diyaloglarında giderek ağırlaşan hastalığını izleyiciye güzel bir şekilde yansıttığını düşünüyorum.

Böylece tiyatro sezon kapanışını yapmış oldum. Kendi adıma verimli bir yıl olduğunu düşünüyorum. Gelecek sezon için ise sabırsızlanıyorum :) 

10 Mayıs 2016

İş Yaşantısının Farklı Kişilikleri

Neler var neler daha da, yerim azdı bu kadar yazabildim :)

Mükemmeller: Öz güven patlaması yaşarlar. Seni NASA' nın başına geçireceğiz deseniz, düşünmeden kabul ederler. Onlarsız işler yürümez, her komisyonda adları vardır. Yaptıkları işleri bire bin katarak anlatırlar, reklamlarını çok iyi yaparlar. Önce onların büyük bilgi ve deneyim sahibi mükemmel çalışanlar olduklarını düşünürdüm. Sonra o mükemmel görüntünün altındaki boşluğu gördüm. İyi tanıyın onları!

Eziciler: Çaycıya, masaları silenlere karşı kötülükle davranırlar. Çay neden soğuk, kahvenin yanında neden lokum yok diyebilirler. Astlarıyla emir kipiyle konuşurlar. Üstleri ile karşı karşıya gelince ise saygıda kusur etmezler. İş arkadaşlarına karşı da aynı üstünlüğü kurmaya yatkın olurlar.  Sosyal ilişkilerinde faydacılık belirleyicidir. Sadece işle ilgili değil sosyal fayda sağlayabilmek için de arkadaşlık kurarlar. Güvenmeyin onlara!

Standapçılar: Sürekli misafirleri gelir, enerjileri hep yüksektir. Herkesle muhabbet kurabilen, komik, eğlenceli insanlardır. Genellikle çok sevilirler, her ortama çağrılırlar. Alışveriş sitelerini, magazin programlarını, son trendleri takip ederler. Kargocular hep onları arar. İş dışında da sosyaldirler, whatsappları hiç durmaz. Herkese verebilecek bir önerileri vardır. Uzman TV gibidirler. Onların ilgi çekmeyi çok seven insanlar olduğunu düşünüyorum. Vakit geçirin onlarla!

Uzaydan düşenler: Bulundukları yere ait değillerdir. İşe motorla, bisikletle gelip, birden kravatlı beyaz yakalıya dönüşürler. Farklı görünürler, çok az insanla temas halindedirler. Gün içerisinde onları göremezsiniz. Sessiz, gerekmedikçe konuşmayan, yaşam tarzlarından ödün vermeyen insanlardır. Bir gezi ya da eğitim esnasında onlarla yakınlık kurabilme şansınız olduysa aslında göründüklerinden ne kadar farklı ve derin olduklarını anlarsınız. Şans verin onlara!

Karamsarlar: Her şey için olumsuz yorumları vardır. Dünyadaki tüm şanssızlıklar onları bulmuştur. Hayat onlar için doldurulması gereken bir çile gibidir. En kötü koca onda, en sert amir onda, en başarısız çocuk ondadır. Enerjinizi çeker, sizi olumsuz etkilerler. Sık sık ağlama krizine girerek ortamları terk ederler. Sürekli teselli etmek zorunda kalırsınız. Uzak durun onlardan!

Çalışmadan duramayanlar: Gündemlerinde kpss, yds, yüksek lisans, ikinci üniversite gibi sınavlar vardır. Bilim teknoloji dergileri okur, klasik müzik dinlerler. Sohbet etmeyi zaman kaybı olarak görür, faydalı işlerle meşgul olurlar. Her şeyi eleştirirler, insanlara yukarıdan bakar, dizi izleyenleri küçümserler. Laf aralarında dizi furyasına hakimiyetlerini fark ederseniz şaşırmayın. Onlar bilmez görünüp bilenlerdir. Takmayın onları!

Sportifler: Hayatları spordur. Bir spor kulübüne üyedirler. bazen öğle aralarında bile giderler. İşe yürüyerek gidip gelmeyi tercih ederler. Günde kaç adım attıkları, kaç merdiven çıktıkları kayıtlıdır. Yurt içi- yurt dışı bir çok seyahate katılırlar. Facebook profillerinde sık sık konum güncellemeleri vardır. Sanatsal-kültürel etkinlikleri de kaçırmazlar. Genellikle bekarlardır. Hayatlarından çok memnun olduklarını iddia ederler. Takip edin onları!

Aile İnsanları: Hayatlarının merkezinde çocukları ve onların eğitimleri vardır. Birbirlerine yemek tarifleri verir, akşama ne pişireceksin gibi sorular sorarlar. Çocuklu aile yaşantısı onların var oluş şeklidir. Öğretmenler, ödevler, okullar, çocuklar, kayınvalide, koca, yemek tarifleri değişmez gündemlerini oluşturur. Kimseye zararları yoktur, sevin onları :)))

görsel:rafal olbinski

9 Mayıs 2016

Anneler Günü

İşte anneler günü hediyelerim.
Özene bezene hazırlanmış, kalplerle çiçeklerle bezenmiş iki mükemmel sanat eseri.
En güzel anne belgesi.
Kalpten yazılmış harika bir şiir.

Sabah sessizce hazırlanan kahvaltı, yatakta öpülerek uyandırılmak ve akşamına prova edilerek hazırlanmış şarkı ve şiir dinletisi.

Tam çocukluğum anneler günü. Gözlerimi dolduran, içimi sıcacık yapan bu güzel gün için ne kadar şükretsem az :)