30 Aralık 2009
anne olunca...şimdi...
anneliğe ilk adımımı attığım 15 haziran 2006 dan bu yana hayatımda neler değişti...
FİZİKSEL :
bedenimde yalnızım...9ay+9ay yaşadığım hamileliklerde hiç bedenimde yalnız olamamanın üzüntüsünü yaşamadım aslında, aksine hep mutlu ve huzurluydum ama 2.doğumumdan sonra gizli bir sevinç yaşadım kendi kendime "sonunda yalnız kaldım.."
göğüslerim bana ait... hamileliklerim sonunda 13ay+12ay yaşadığım emzirme seansları bana mutluluk verdi (gece uykularımı bölen bir işkenceye dönüşmediği sürece) hatta bu doğanın bir mucizesiydi.. göğüslerim cinsel birer obje olmaktan çıkmış, süt üreten birer kutsal tesise dönüşmüştü adeta.. şimdi bana aitler. .
periyotlarıma kavuştum... 9 ay hamilelik+ 8 ay sonrası + 9 ay hamilelik + 9 ay sonrası = 35 ay yaşamadığım için artık kendimi normal bir kadın gibi hissetmemeye başlamıştım.. şimdi normal seyirdeyiz...
SOSYAL :
kültürel...son gittiğim film "babam ve oğlum" oldu. kültürel faaliyetlerim 2007 kışında durdu. okuduklarımın ibresi aile, çocuk gelişimi, çocuk eğitimi, çocuk psikolojisi yönüne kaydı...
dost muhabbeti.. hız kesti.. konular dönüp dolaşıp çocuklara gelmeye başladı.. seninki şunu yiyor mu, gece uykusu nasıl vb. yine de her zaman güzel arkadaş buluşmaları...ayrıca yepyeni bir alan keşfettim.. anne-çocuk forumları, anne-çocuk blogları.. benimle aynı hormon düzeyinde, benzer şeyleri yaşayan bir sürü arkadaş bulmak beni inanılmaz rahatlattı. .
aile ilişkileri.. annemi anlamaya başladım.. neden bize ulaşamayınca aklına ilk en kötü senaryo geliyor çözdüm. aile ilişkilerim çok olumlu gelişti. çocuk sahibi olan ablamlarla, annemle paylaşımım arttı..
alışveriş.. lcw nin çocuk bölümü en zevk alarak gezdiğim mekan artık.. bayan mağazalarına ilgim sadece ihtiyaçla sınırlı kalırken daha önce hiç duymadığım birsürü çocuk mağazasını almasam bile gezebileceğim yerler listesine ekledim..
gezi-tatil... 2009 yazında yaptığımız 2 haftalık ilk 2 çocuklu ev düzeninde tatilden, çocuklar için çok eğlenceli ama büyükler için yorucu ve hizmetkar modunda geçtiği için ağzımızın payını almış olarak döndük. 2010 yazı için bol animasyonlu 1 haftalık otel tatili planlarımızda yerini aldı.
gezme... soğuk kış günlerinde sadece ev gezmeleri ve avm ler aklımıza gelirken; yazları çocuk parkları, yeşillik çimenlik açık alan mekanlar tercihimiz oldu...
tv... trt çocuk bizim evde tartışılmaz reytingiyle zirvede... eren bile uzaktan kumandayı getirip "çocuk, çocuk" demek suretiyle bu kanalı istediğini ifade ediyor. ana haber bülteni, diziler hep yalan oldu.. sabah 7 akşam 9 trt çocuk. yayın akışı ezberimde.
EKONOMİK :
iş... eşim sadece 3gün+3gün hukuk sistemimizin babalara reva gördüğü yasal doğum sonrası iznini kullanırken ben doğum sonrası 13 hafta ve sonrasında 1 yıllık ücretsiz iznimi 19 ay arayla 2 kere kullandım.. neyseki devlet memuruydum ve bunu yaparken koltuğumun kapılacağı endişesini hiç yaşamadım. hatta görevde yükselme sınavlarıyla ilk ücretsiz iznimde "uzman", ikinci ücretsiz iznimde ise "şef" olarak bileğimin hakkı, alnımın akıyla ve de kendi çapımda "çocuk da yaparım, kariyer de" reklam jingle ının gerçekleştirilebilirliğini kendime ve çevreme ispatlamış oldum..
para... banka kredisi ile almış olduğumuz arabamız ailemizin 5.üyesi oldu çünkü o olmaksızın evimizden en yakın markete bile gitmemiz imkansız.. çevremizdekilerin "çocuklarınız küçükken birikim yapın sonra çok zor" uyarıları "uygulanamayan doğrular" listesinde...
SAĞLIK:
artık sağlıklı olmayı kendimden çok bakımıma ihtiyaç duyan çocuklarım için istiyorum... nezle grip gibi hastalıkları onlara bulaştırmak ise en büyük korkum.. çünkü yetişkin biri hastaysa ilacını alıp, dinlenir ama söz konusu olan bir bebek ya da çocuksa ilaç içirmek, yemek yedirmek, ateş ölçmek, uyutmak, sümküremediği için burnunu temizlemek sorundur.. ayrıca çocuk iyileşene kadar size uyku yoktur.
PSİKOLOJİK:
anneliğin; bedeninde bir can büyütmenin, tamamen sana muhtaç bir canlıyı dünyaya getirmenin, onu sütünle beslemenin, tüm bakım ve sorumluluğunu taşımanın ilk aylardaki yükü oldukça ağır. aylar ilerleyip, çocuk da biraz bağımsız hale gelmeye başlayınca anne soluklanıyor. her ne kadar kendi psikolojimin anneliğe hazır olduğunu düşünsem de bu yükü hissetmedim desem yalan söylemiş olurum.. çocuklar konuşmaya başlayıp da size "anne" diye seslendiklerinde, biraz daha büyüyüp "seni çok seviyorum anne" diyerek işi ilerlettiklerinde hissettiğiniz duyguyu, buraya ne yazsam boş, sadece anneliği yaşayanlar anlayabilir. ama bilin ki o başta yaşadığınızı düşündüğünüz yük öyle bir hafifliyor ki hatta o güzel sözler ayaklarınızı yerden kesiyor. kadri kıymeti ancak çocuklarımız anne baba olunca bilinse de, başta kolik sancıları sonrasında 2 yaş bunalımları, ergenlik fırtınaları zorlasa da dünyada yaşanılabilecek en güzel, en özel, en değerli deneyim annelik...
28 Aralık 2009
eteğimden dökülenler
çok sıkıcı bulurdum sürekli çocuklarını anlatan, hayatının merkezine çocuklarını koyan arkadaşlarımı.. isterdim ki tek hayatım çocuklar olmasın, bana mutluluk ve heyecan veren başka güzellikler de olsun yaşamımda.. hobilerim, arkadaşlarım, işim... bir geziye, sinemaya ya da bir eğlenceye gittiğimde vicdanım sızlamasın, kendimi nasıl anneyim ben diye sorgularken bulmayım... kendi anne babamı az mı eleştirdim, tek hayatları bizleriz, herşey bizim üzerimize kurulu diye zamanında. bu başka bir yaşam şeklini bilmediği için emekli olunca bocalayan insanların durumuna benziyor. uzun bir dönem zamanınızın çok büyük bir kısmını işgal eden çocuklar yıllar geçtikçe çekilen denizin bıraktığı boşluk gibi uzaklaşırlar yaşamınızdan... açılan boşluğu doldurmak imkansızdır ama siz yine de kumun üzerinde duran bikaç kırık deniz kabuğunu, kurumuş deniz kestanesini toplayıp, kolleksiyonunuza katmaktan kaçınamazsınız. çocuklarınızın küçüklüklerine dair anılar, fotoğraflar hep sizinledir... eğer halihazırda yanınızda getirdiğiniz hayalleriniz ya da hobileriniz varsa bu noktada gerçekleşme zemini bulurlar ancak.. küçük bir cafe açmak, uzun bir seyahate çıkmak, fotoğraf çekmek belki...
çocuklu yaşam bir tercihse, getirdiği mutluluk hep daha yüksek oldu kendi adıma... yani bu saydığım şeyleri yaparak aldığım hazzın bilmem kaç katını aldığıma eminim çocuklarımı büyütürken.. şu an herşey yolunda sürekli benimle olmayı benim ilgimi talep eden iki tavşanım var. ama biliyorum bu uzun sürmeyecek, yaş 12 ergenliğin delilik hormonları pompalanmaya başladığında damarlara bizden kötüsü, bizden hegemonu, bizden geri kafalısı olmayacak... işte asıl o zaman terrible two, uykusuz geceler, iştahsızlık hepsi yalanmış diyeceğiz belki... çocukların hayatını ipoteklemeden takip etmeye çalışmanın ince ayarını tutturabilecekmiyiz bilmiyorum. bazen bir oğlak kadını olarak kendimi benjamin buttonun tuhaf hikayesindeki karakterle özdeşleştiriyorum...30 undan sonra gittikçe çocuklaşan oğlak kadını ergenliğini çocuklarıyla birlikte yaşar..eeee kasmayalım o zaman eğlence yeni başlıyor.
24 Aralık 2009
bazı oyuncaklarımız
ahşap oyuncakları çok seviyorum.. özellikle de puzzle şeklinde olanları.. bu günlerde eren de yapmaya çalışıyor.. genellikle bir yetişkin eşliğinde oynuyorlar..
ahşap oyuncaklarımızın ikinci kısmı da aşağıda..
bu plastik oyuncuklarla çeşitli oyunlar üretip, çok fazla eğlenceli zaman geçirmek mümkün..
23 Aralık 2009
kreş te resimlerle bir gün
21 Aralık 2009
elif ten inciler
"-inanamıyorumm"
9 ekim 2009: bir tartışma sonrası sinirlendiğinde :
"-neden beni sinirlendiriyosun anne"
1 kasım 2009: oyun oynarken :
"-anneciğim sen mükemmelsin, seni çok seviyorum canım annem"
elif kucağımda, eren elif i indirip kendi gelmek istiyor :
"-eren, o benim annem!"
5 aralık 2009:babası : -ahh sakar kızımm..
elif : -sakar ne baba??
babası:yaptığı işi yanlış yunluş yapan :))
elif :bernard gibi mi babaa....
10 aralık 2009: - sana kırıldım elif..
-bana nasıl kırıldın anne, cam gibi mi kırıldın...
17 aralık 2009:-biliyomusun kızım sana ne aldım
-biliyorum anne
-söyle bakalım ne aldım
-bilmiyorum anne, ne aldın??
19 aralık 2009:-büyüyünce ne olacağımı buldum anne..
-işe gitcem..
-anne gibi mi işe gideceksin..
-evet ama ben dönmeyen sandalyede oturcamm...
24 aralık 2009: elif kreşte öğrendiği bir şarkıyı söylüyor :