21 Temmuz 2019

Distopya

Alkollüyken cep telefonu kullanmak yasaklanmalı bence ve umutsuzken gökyüzüne bakmak da. Ve intiharı düşünüyorsa, bir çocuğun kaydıraktan kayışını izlememeli insan.

''Zafiyet ile Mücadele Derneği'' kurulmalı, ''Kişisel Onuru Koruma ve Kendini Meşgul Etme Politikaları Bakanlığı'' ivedilikle açılmalı. Ne yapsa da kendi tuzağına düşmekten kurtulamayanlar için ''Adsız Kendinden Kaçamayanlar'' grupları oluşturulup, periyodik toplantıları desteklenmeli.
Tüm ''kişisel gerilim'' kitapları toplatılıp, imha edilmeli. Bunların yerine ''Kalp Acısı Çekmeden Yaşama Kılavuzu'', ''Kendine Yüzde Yüz Duyarsız Olabilme'', ''Duygularımı Nasıl Yönetirim'', ''Maskeli Yaşam Hayal Değil'', ''Hayatla Arana En Doğru Mesafeyi Koy'', ''Düşünmeden Kalabilme Süresini Artırma Metodları'', ''Mutluluk Neden Ütopyadır'' konulu kitaplar dağıtılmalı herkese.

''Duyusal ve Duygusal Pazarlar'' her semtte hizmet vermeye başlamalı. Size biraz ''umut'' versem, ne kadar ''mutluluk'' verebilirsiniz bana? Şu içimdeki ''pişmanlığı'' alsanız da yerine biraz ''vurdum duymazlık verseniz'' ne iyi olur.  Kalbimin bu kadar çok hissetmesini istemiyorum, yarısı yeter bana, onun yerine ''tatma'' duyusu vermek isteyen var mı? Hiçbir şey lezzetli değil gibi son zamanlarda...

Farklı meslek dalları oluşturulmalı, fakültelere yeni ana bilim dalları eklenmeli. ''Duyguları Ayarlama Enstitüsü'' örneğin, en çok ihtiyaç duyulacak şifacıları yetiştirebilir. ''Gönüle Ferman Dinletme'' yüksek lisans programı ile desteklenirse daha etkin bir hale bile getirilebilir.
Tur şirketleri yeni gelişen bu sektöre ayak uydurup, insanları kendilerinden en uzağa götürebilmeyi vaat etmeli. Her şeyi biz halledeceğiz siz sakın merak buyurmayın, sizi kendinizden kurtarmak için ne lazımsa yapacağız, her şey dahil olacak ancak siz olmayacaksınız, demeliler.

Kalp ve yaşam aritmisi yaşayanlar için şiir okuma ve şarkı dinleme kotaları uygulanmalı. Sanat, ruhu dengede olanlar için bulunmaz bir gıdadır, herkes için değil. Sanat gösterileri öncesi kalp ve yaşam ritmi testi yapılıp, testi geçemeyenler için spor destekli tedavi programlarına yönelim sağlanmalı.

Kamu spotlarında, gerçekçi idealler ile reel başarı konuları titizlikle ele alınmalı. ''Aşka kandı, olacak sandı'', ''Yüreğinin sesini dinledi, uçurumu göremedi'', ''Aşk bir oyun, oyna ve çık'', ''İki kör aşığın trafik kazası'' gibi kısa filmler ile kamu algısı oluşturulmalı. Romantik mesaj veren tüm uyaranlara ''zararlıdır'' ibaresi konulmalı ve toplum katı bir realizm ile yoğrulmalı. Okullarda çocuklara, hayal etme fırsatı yaratabilecek tüm boşlukların tehlikeleri konusunda dersler verilmeli.
Acil durum cesaret kırma butonları her eve koyulmalı. İnsanlar sonradan pişmanlık duyacakları yanlış bir adım atmak üzereyken son dakikada bu butona basarak, ortama yayılan adrenalin ve kortizol hormonun optimum karışımı sayesinde kendilerini  bu tehlikeden koruyabilmeliler. 

Alkollüyken cep telefonu kullanmak yasaklanmalı bence ve kalp içeren tüm emojiler klavyeden kaldırılmalı. Umutsuzken gökyüzüne bakmamalı ve intiharı düşünüyorsa, bir çocuğun kaydıraktan kayışını izlememeli insan.

Not: Bir distopya kurgusudur.
İllüstrasyonlar Pascal Campion' a aittir.

7 Temmuz 2019

Bir Hayalde Kaybolmak

Ağaçların hüzünle salındığı, aya bakmanın acı verdiği, aklımda dolaşan şarkılardan hızla kaçtığım, sevdiğim dizeleri dile getirmek istemediğim, yazların şaşkın ve sıkıntılı, kışların kaygılı ve kederli geçtiği günlerdi. Gün doğumları birden selamı sabahı kesmiş, üzerimden geçen kuşların hissettirdiği sevinç, yerini kaybedilmiş bir ümide bırakmıştı. Kalbim bozuk bir pusulaydı, nereyi göstereceğini kestiremiyordum. Hayat her şey dahil bir mutsuzluk paketi gibi görünüyordu gözüme.

Bir hayalin sıcaklığına tutunmuştum. Düşündükçe daha da inanılan tüm düşler gibi, içine girip detaylandırdıkça giderek içine gömüldüğüm yumuşacık, kocaman bir sahil minderi gibiydi bu hayal. Yavaş ancak kararlı bir süreklilikle, fersiz bir mum alevinin yanışında, bu hayalin damla damla eriyip yok olacağını, miadını bir gün dolduracağını ve geriye kalanın sadece karanlıkta gördüğüm ışığın sıcaklığı olacağını bile bile yayılmakta sakınca görmemiştim. Yağmur yağmamış, sert bir rüzgar esmemişti. Sadece erimekte olan mum, zamanı gelince bitmiş, zeminle bir bütün olmuştu.
Bin parçaya bölünmüştüm. Hatalarım, pişmanlıklarım, anılarım, zihnim, hayallerim, bedenim, korkularım hepsi farklı bir şey söylüyordu. Henüz yokluğunu kavrayamamışlığın karmaşası hepimizi ele geçirmişti. Apansız, 'gülümsediğin bir an' bomba gibi düşüyordu aramıza, hasar görüyorduk. Sabahları gündeliğin karmaşasında bir koku, akşam üstleri güneşin kızıllığı, geceleri ise ay ve yıldızlar saldırıya geçiyordu. Günün hiç başlamayacak gibi geldiği kederli gecelerin, sabaha yaklaştığı bir zamanında olaysız dağılıyorduk sonra hepimiz.

Boğazımda yutamadığım bir yumru, her nefesim göğsümde alev, mideme bir yumruk yemiş gibi ruhum acıdan iki büklüm olsa da başım yukarıda, bedenim dik. Dışarıdan gözlemlenen bir çift uykusuz gözün daha derinini kimseye göstermiyorum, gururluyum. Bir yas tutuyorum neyin olduğunu bilmediğim, yaşamadığım bir hayatın hasreti içerisindeyim. En büyük kızgınlık, insanın kendisine duyduğu imiş. Kendime kızmaktan bitap düşüyorum. Kendimi suçlu ilan ettiğim her sabahın gecesinde, yine kendimle en büyük suç ortaklığının içindeyim. İhanetim de kendime, farkındayım.
Bir şeye başlamak, onu yaşamak ve sonlandırmak; Kimse bilmeden, tek başına ve düşüncelerin uçsuz bucaksızlığında gerçekle ilişkilendirdiğin her şeyin, seni o hayale bağlayan tüm ipuçlarının toz olup, yok olması birden... Bir duvara toslamak belki ya da kendini birden zifiri karanlıkta bulmak... İstilacı bir sarmaşık gibi zihnimi ele geçiren, beni gerçeklikten uzaklaştıran bu hayalde kaybolmadan, ondan ayrılmaya karar verdim. Hiçbir ağrı kesicinin dindiremediği bir kalp acısı çekiyorum şimdi. Bir hayali unutmak, gerçeğini unutmaktan zormuş. Bir hayali yaşayıp, tüketmek ise daha zor. 

Tesir gücü yüksek bir bombanın dağıtmış olduğu parçalarımı tekrar yerlerine koymak, kendimde yeniden bir bütün olmak mümkün olabilecek mi? Düştüğüm bu uçurumdan çıkarken bana uzattığın hiçbir şeye tutunmak istemiyorum artık. Gözlerine, gülüşüne tutunmadan, başaracağım. 

Bir melankoliğim, hüzün severim ve ne zaman ayrılık düşse takvim yaprağına, hep şairin dizeleri gelir aklıma: 'Ayrılık da sevdaya dahil.' ve eklerim, acı da öyle...
ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
her şey onunla ilgili   Attila İlhan


Not.Öykü tamamen hayal ürünü olup, gerçek hayatımla ilgisi bulunmamaktadır.
İllüstrasyonlar. Amanda Cass' a aittir.