29 Aralık 2014

2014 e fotoğraflarla bir bakış

hep olduğu gibi 2014 yılına da bir kaç fotoğraf ile veda edelim...

bu sene elif ilk kez 3 hafta yaz okuluna devam etti. haftada 4 gün yüzdü, bir gün geziye gitti. voleybol oynadı, resim yaptı. 2015 yazının gelmesini ve yaz okuluna tekrar gitmeyi çok istiyor...
eren' in süt dişleri 2014 yılının mart ayında değişmeye başladı. aralık ayına 4 süt dişi düşmüş olarak girdi.  
elif bu sene kulaklarını deldirdi, küpelendi. ve gözlük kullanmaya başladı.
eren 2014 nisan ayında son kreş sergisini yaptı ve 23 nisan gösterisini...
küçük teyzemiz ve müzisyen eşi sayesinde bir çok enstrüman ile tanıştılar... 
elif çok okudu çok ama çok... ve ilk örgü deneyimlerini yaşadı. 
eren çok istediği beşiktaş formasına kavuştu. kreş ile harikalar diyarı gezisinde onu hevesle giydi.
2014 yılında elif 7 yaşını, eren 6 yaşını bitirdi. ailemizin nisan ayında doğan koç burcu kadınlarının da doğum günlerini bu sene birlikte kutladık. 
eren eylül ayında ilkokul 1.sınıfa başladı. 
yaz tatili deniz ve havuz ile dolu dopdolu altınoluk' ta geçti... 
elif' lerin sınıfında okuma bayramı ve yerli mali haftası bu sene kutlandı.
elif ilk karnesini aldı ve sınıf temsilcisi seçildi. 
bu yaz ilk kez tekne turuna çıktılar, açık denizde yunusları gördüler ve çok keyif aldılar...
eren bu sene 4 yıl boyunca devam ettiği kreşine veda etti, mezun oldu. 
2014 yılı eylül ayından itibaren ödevler ve dersler hayatımızın merkezine oturdu.
kurban bayramında antalya' daki teyzemize gittik. ekim ayında denize girip yaza veda ettik. 
elif okuldaki satranç turnuvasında 2.sınıflar arasında 2. oldu.
eren öğretmenler gününde ana sınıfı öğretmenine ilk mektubunu yazdı.
2014 yılı bana yalnız seyahat imkanını verdi. görevli olarak milas ve antalya' ya gittim. 
2000 yılında mezun olduğum okulumdan arkadaşlarımla bu sene buluştuk.
eren bu sene çok güzel resimler yaptı. 
2014 yılı güzeldi... hep birlikte büyümeye, gelişmeye, değişmeye devam ettik. 2015 yılında herkesin ruhundan geçenlerin gerçek olmasını diliyorum :)
2013 yılı için tık.
2012 yılı için tık.
2011 yılı için tık.
2010 yılı için tık.

25 Aralık 2014

aklımdaki kadınlar


AKLIMDAKİ KADINLAR | ANKARA DT
2 perde | 2 saat 15 dakika
Yazan : NEIL SIMON | Çeviren : CEMİL BÜYÜKUTKU | Yöneten : SİNAN PEKİNTON                                                                                   
  Oyunda, ilişkilerinde sorunlara boğulmuş takıntılı yazar Jake'in gerçek yaşamında bulamadığı dengeyi hayal dünyasında, hayatındaki kadınlarla kurma ve yönetme çabası konu edilir.

OYUNCULAR:
LEVENT ŞENBAY
ZEYNEP EKİN ÖNER
EKİN TUNÇAY TURAN
ALEV BUHARALI
ASLI ARTUK ŞENER
DİLARA KEYF GÜNÜÇ
ÖZGE MİRZALI
ZEYNEP BOSTANCI

bu oyun ankara' yeni açılan tatbikat sahnesinde oynuyor. tatbikat sahnesi hakkında kurucusunun erdal beşikçioğlu olduğunu söyleyerek, kısa bir bilgi vermek istiyorum:
Devlet Konservatuvarı Tatbikat Sahnesi veya kısa adıyla Tatbikat Sahnesi, Türkiye'de çağdaş tiyatro anlayışının yerleşmesinde önemli etkisi olan bir tiyatro topluluğuydu.
1940 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı'na bağlı olarak kurulan Tatbikat Sahnesi, 1949 yılında Devlet Tiyatroları'nın kurulmasıyla kapandı. Tiyatro, ilk çalışmalarını Carl Ebert ile yaptıktan sonra Muhsin Ertuğrul yönetiminde devam etti.
Devlet Tiyatroları'nın temelini oluşturan Tatbikat Sahnesi, Ankara'daki seyirciye çağdaş tiyatroyu tanıtarak bu konuda öncülük etmişti.
Ne var ki, 1949 yılında devlet tiyatrolarının kurulmasıyla kapanan Tatbikat Sahnesi, bu güne kadar devlet idaresine gelen siyasi partilerce, bu sanat okullarından mezun olan sanatçı adayları için mesleki kariyerlerini geliştirtecek, tatbik edecek bir imkan sağlayamamıştır. Bu ülküden yola çıkarak Tatbikat Sahnesi;
Nitelikli sanat beğenisini geliştirmek,toplumumuzun sanat yaşamına ve dünya sanat ortamına aktif bir biçimde katılmak, katkıda bulunmak amacından yola çıkarak kurulmuştur. Bu amaçla sahnemizde sergilenecek tüm performanslar üretim içinde öğrenim düşüncesini benimseyen, dünyayı doğru algılayan ve yorumlayan, özgür, yapıcı, yaratıcı, aydın, atak ve eleştirel bir bakış açısıyla uygulanmaktadır.
Ankara’nın kültür ve sanatının kalbinin attığı Çankaya Güneş Sokak No:21'de 350 kişilik çok amaçlı kullanıma uygun yenilikçi, kışkırtıcı, dinamik bir sahnedir.Gerek çerçeve sahne , gerekse arena sahne olarak kullanılabilen Tatbikat Sahnenin kullanım amacına uygun olarak 150 ila 350 kişilik seyirci kapasitesine sahiptir.
oyunu yazan neil simon amerikalı ünlü bir oyun yazarıymış. daha çok insan ilişkileri, evlilik, gündelik yaşam üzerine güldürü tarzında yazıyormuş. başrol karakteri jake (levent şenbay) de bir yazar, yoğun bir şekilde çalışmaya çalışırken zihninden bir türlü atamadığı ve hayatında çok önemli olan kadınlar (ölen eşi, şu anki eşi, kızı, psikoloğu, sevgilisi) dan bir türlü kurtulamıyor. hayalinde onları konuşturuyor, buluşturuyor, onlarla tartışıyor, yardım istiyor. onları yeniden yaratıp kontrol altında tutmaya çalışıyor ve neredeyse gerçekliğini kaybediyor.   
şu anki eşi maggie (zeynep ekin öner) nin oyunculuğu benim için doyurucu olmadı maalesef. diğer oyuncular ise gayet eğlenceli ve başarılılardı diyebilirim.   
metindeki espriler yazarla aramızdaki kültürel farklardan mı bilemiyorum benim için soğuk kaçtı. ve jake' in buhranlarının tek nedeni olarak annesiyle çocukluğunda yaşadığı üç olayın işaret edilmesi kendi adıma rahatsız ediciydi.
kurgu olarak olayların enteresan işleyişi, geçmişten gelen şimdiki zamanla bağdaşan ikili diyaloglar oyunu güzel kılan unsurlar diye düşünüyorum. 
2014' ün son oyununa gitmiş oldum ve eğer vaktiniz varsa sizlere de tavsiye ediyorum.

17 Aralık 2014

teneke

bu sezon tiyatroya daha fazla vakit ayırmak istiyorum. gittiğim oyunları paylaşmayı sevdiğim için içerik yönünden biraz farklı bir çizgiye kayabilirim :)

TENEKE | ANKARA DT
2 perde | 2 saat 40 dakika
Yazan : YAŞAR KEMAL | | Yöneten : GÜROL TONBUL


Her şey asırlar önce yakılan bir türkü gibidir.

"Yandı Çukurova yandı. Eli pusatlı beyler indi. Ördek uçtu Dudu kondu / Oyyy Oyyy Oyyy”
Çeltik yetiştirmek çok zorludur. Çok su ister, bataklık ister. Bataklık ve su ise, sel, sinek ve sıtma demektir. Ve her yıl sıtmadan onlarca insan ve çocuk ölür Çukurova’nın topraklarında. Bu durumsa çeltik ağalarının umurunda bile değildir. Ve çeltik ağaları kendilerine karşı çıkan otuz beş yılda kırk üç kaymakamı kasabadan sürmüş, göndermiştir.Bir gün yeni bir kaymakam gelir kasabaya. Genç, heyecanlı, hevesli ve sıtmaya son vermek isteyen Kaymakam çeltik ağalarına karşı zorlu bir mücadeleye girişir.






henüz çok az oyuna gittim ama kendimi kesinlikle tiyatrosever olarak tanımlayabilirim. o atmosferi, insanların oyun öncesi bekleyişlerini, oyun öncesi yapılan oyuna 5 dk var anonslarını, oyunculara yakın olmayı, oyun bitimini ve onları alkışlamayı, gözlerinin içindeki ışığı görmeyi çok seviyorum.

teneke, ankara' da opera içerisindeki büyük tiyatro' da sergilenen bir oyun. büyük tiyatroya ilk kez dün akşam gittim. çok hoş bir mimarisi ve 600 kişilik bir salonu var.
1967 yılında yayınlanan yaşar kemal' in bu kitabı daha sonra tiyatroya uyarlanmış. anlatılan anadolu' da yıllardır süregelen feodal yapı ve ağa-köylü ilişkisi. siyasetçiler, erg sahipleri için kanunlar üretiyorlar, tellallar onlar için bağırıyor, köylüler ve işçilerin yaşam koşulları ise öyle değersiz ki. oyunda ağanın gözünde insan canının bir kurşunun fiyatına denk olduğu vurgusu çarpıcı. günümüzde hala aynı dengelerin geçerli olduğunu bilmek oldukça üzücü. zaten oyunu dram kategorisinde değerlendirmek yerinde olur diye düşünüyorum. çünkü insan oyun sonunda salondan bir gülümsemeden çok iç sıkıntısı ile ayrılıyor. zorbalık, sinsilik, çıkar, açgözlülük, karşısında çaresizlik, cesaret, isyan, mücadele ve cesaret duygularını oyun boyunca hissediyorsunuz.
oyunu daha güzel bir yerden izlemek isterdim çünkü balkonun sonlarında oturuyordum. dekor ve kostümler güzeldi. 30 kişilik kalabalık bir kadrosu vardı. oyuncular ve karakterler o kadar örtüşmüşlerdi ki yıllardır aynı oyunu oynadıkları hissi veriyordu. en çok murtaza ağa rolü ile osman nuri ercan'ı beğendim. tellal ve anlatıcı rolü nusret şenay' ın performansı mükemmeldi. eski eşkiya köyün meczubu memed ali rolü ile çetin azer aras muhteşemdi. kaymakam vekili resul, zeyno, yeni genç kaymakam, posta müdürü, ziraatçı ve tüm diğerleriyle çok keyifli bir tiyatro deneyimi yaşadım. kesinlikle tavsiye ediyorum, iyi bir tiyatro oyunu izlemek, insanı harika hissettiriyor. 


20 Kasım 2014

hem ağlarım hem giderim

bulunduğum birimde her yıl bu dönemler bir çalışma yapılır. ölü sezon fiyatları değerlendirilerek oteller tercih edilir bunun için. herkes bulunmak ister bu çalışmalarda çünkü maddi olarak külfeti olmadığı gibi bazı eğitimler verilir. hem işinizi yaparsınız hem de kısa süreliğine de olsa bir hava değişimi alırsınız, sosyalleşme imkanınız olur. 

amirlerime bu sene gelemem seneye listenin başına beni yazın diyerek, her sene gitme isteğimi kalma isteğime denkleştirerek uzaktan baktım bu eğitimlere. anneydim çocuklarım küçüktü, okuldu, kreşti, yemekti, ulaşımdı. eşimin tek başına başa çıkamayacağı durumlardı.

bu sene iki okullu çocuğun annesi olarak bir haftalığına onları babalarına ve babannelerine emanet edip, gidiyorum. çocuklarını yakınlarına bırakıp bir kaç günlüğüne tatile giden, dışarı çıkan insanlara hep özenmişimdir. çoğu zaman hayalini kurmuşumdur eşimle baş başa iki günlük kaçamakların. önemli olan çocuklarını güvenilir ellere bırakabilmek ve vicdanen rahat olabilmek...

anne olmak hep ikilemde kalmak sanırım. tüm şartları sağlasan da gözünün arkada kalması, acaba kendime zehir edecek miyim endişesi ve şimdiden kendini yalnız hissetmek... çocuklarla yapacağın telefon görüşmelerini merak etmek, üstü-başı-ödevi-yemeği biraz eksik olsun bir hafta derken içinin içini yemesi...

anne olmak beynini ve yüreğini dolduran sorumluluklarla ve koşulsuz-sonsuz sevgiyle yaşarken; benliğini-kendini unutmamaya çalışmak...

anne olmak hem onlar büyüsün istemek, hem de onlar kucağına alamayacağın kadar büyüdüğünde bebekliklerini özlemek...

anne olmak muhteşem !











not: görseller pascal campion. beni pascal campion' la tanıştıran deli anne'ye teşekkürler...

11 Kasım 2014

nefes

belgesel izlemeyi çok seven eren' le sık sık insanların atalarının da bir zamanlar doğal yaşam sürdüğünü, avlandıklarını, mağaralarda yaşadıklarını konuşuruz... neden tüm hayvanlar doğal yaşamda kalmaya devam ederken, insanoğlu beton binalara, elektrik yüklü avmlere kendini hapsetmiş merak ederiz... çünkü kendimizi en çok açık havada, çayırda, çimende, su kenarlarında mutlu hissederiz. 
hayvanlara, gökyüzüne, açan tomurcuklara bakarken mutlu oluruz en çok, 
 ve açık havada oynarken...
bu yüzden en sevdiğimiz mevsimdir yaz ve ilkbahar... sonbaharda hayalini kurmaya başladığımız düşlerimize biran önce kar yağsın, yeni yıl gelsin ve en nihayet gök kuşağı bezensin isteriz. 
bu koca kış böyle geçer mi, ödev yaparak, çalışarak, kapalı mekanlarda, dar nefeslerle... 

neyse ki çocuğuz. hayata karşı aceleci olsak da, büyüklerden daha iyi biliyoruz nasıl eğleneceğimizi... kış uzun ama biz yine de keyifliyiz ve fırsatını bulur bulmaz, koşuyoruz kırlara, bahçelere...

31 Ekim 2014

mazbata

29 ekim öncesi elif' lerin sınıfı anıtkabir' e bir gezi düzenledi. ve her birine ziyaret anısı olarak bu belgelerin verilmesi benim çok hoşuma gitti. daha önce defalarca kez gitmemize rağmen böyle bir hatıramız olmamıştı :)

okullarda sınıf başkanı, sınıf temsilcisi, okul başkanı, onur kurulu üyesi, sınıf başkan yardımcısı gibi bir çok farklı statü varmış. benim zamanımda sadece sınıf başkanı vardı o nedenle bu kavramlar benim için pek bir şey ifade edemiyor şu an. ama elif eve bu mazbata ile gelince, gerçekten önemli bir göreve gelmiş gibi havaya girdik yani :) icraatlarımızı takip ediniz lütfen :)))

bu sene geçen yıl kadar zorlanmıyorum. eren de 1.sınıfa başladı ama bu duruma hazırlıklıydık, başımıza gelecekleri biliyorduk :) düzenli disiplinli olduktan sonra 2. ve 1. sınıftaki iki çocukla çalışan anne olmak o kadar da zor gelmiyor bana... ödevlerimiz geçen yıla göre daha fazla ama elif etütte tamamen bitiriyor ödevlerini, eren de akşamları çoğunu bitiriyor. yemekler bir gün önceden hazır oluyor. dolapta her daim köfteler mantılar acil durumlar için bulunuyor. hafta içi bir gün kahvaltı bonnusumu kullanıyorum :) 

ankara' ya sonbahar geldi. her yer sarı ve kırmızının tüm renkleriyle muhteşem görünüyor. ülke gündemi bizleri sürekli karamsarlığa, umutsuzluğa sürüklese de yine de mutlu hafta sonları diliyorum herkese...

20 Ekim 2014

yeşilçam


geçen sene hiç gidemediğim devlet tiyatrolarına ekim ayında "yeşilçam" ile başlangıç yaptım. bu sene çok oyun izlemek istiyorum, listem şimdiden epey uzun ve ben çok sabırsızım. evi çocukları ayarlayıp, saat 20:000 de başlayan oyunlara yetişebilmek için şartlarımı biraz zorlamam gerekiyor ama tiyatrodan keyif alıyorum, hele oyun bittiğinde selamlama ve alkışlama kısmında istisnasız her oyunda gözlerim doluyor, duygulanıyorum. onların adına gururlanıyorum. 

YEŞİLÇAM | ANKARA DT
1 perde | 1 saat 40 dakika
Yazan : UĞUR SAATÇİ | | Yöneten : BARIŞ ERDENK

"Aşık olduğu film aktrisine ulaşabilmek için kendi filmini çekmeye karar veren Arif, bunun için gereken tecrübe ve paraya sahip değildir. Ancak şansı yaver gider ve çekimlere başlar. Ta ki “film hayallerine postallar giydirene” dek!"

tiyatroya sevdiğim için gidiyorum, amatör bir izleyiciyim asla eleştirel bakmıyorum. kendimde eleştirebilecek alt yapıyı da görmüyorum. ama;
öncelikle metin son derece keyifli, akıcı, eğlenceliydi. 1 saat 40 dk boyunca hiç sıkılmadan oyunu izledim, güldüğüm çok yer oldu. devlet tiyatrolarında canlı orkestra olayı beni ayrıca mest ediyor. sahnenin üst kısmında sadece ayaklarını görebildiğimiz müzisyenler tüm oyun boyunca bize enstrümanlarıyla eşlik ettiler. oyunun başında "oyunumuzda gerçek silah kullanılmaktadır" uyarısı yapıldı ve gerçekten de oyun boyunca 4 el ateş edildi. dans ve şarkılar çok güzeldi özellikle şarkıların sözlerine dikkat edince daha da anlam kazanıyordu. 


arif sevdiği aktriste ulaşabilmek için küçük bir bütçeyle film çekmeye soyunuyor, ancak askeri darbe oluyor ve senaryolarını o ortama göre revize ederek çekimlere devam ediyorlar. zeki alasya-metin akpınar'ın yasaklar oyununda "minik kelebek" adlı bir skeç vardı. o aklıma geldi izlerken. sansürcü zihniyete ince bir eleştiri vardı bu oyunda da. ve arif rolüyle özgür öztürk, vasilis rolüyle ulaş ersoy çok başarılılardı. 
oyunu ulus'ta küçük tiyatroda izleyebilirsiniz, vaktiniz varsa kaçırmayın derim :)