21 Nisan 2024

Kadınlar, Filler ve Saireler

KADINLAR, FİLLER VE SAİRELER - ANKARA DT Büyük Oyunu
1 Perde - 95 dakika - Yazan Yunus Emre Gümüş - Yöneten Sibel Erdenk
OYUNCULAR:
1. Kadın Neyra Kayabaşı
2. Kadın Filiz Demiralp
3. Kadın Gül Öz
4. Kadın Gizem Koçer - Dış Ses Boğaçhan Sözmen
OYUNUN KONUSU:  Büyük bir şehirdeki sıradan bir apartmanda birbirine komşu olan üç kadının trajikomik hikâyesi. Bir tarafta evlilik hazırlıkları yaparken on iki yıllık sevgilisi tarafından terkedilen bir kadının hayata tutunma çabası, diğer tarafta hayatı boyunca başkalarının mutluluğu için kendini ihmal etmiş bir kadının rahmi alınmadan önce son bir gayretle çocuk sahibi olma arzusu, öteki tarafta günübirlik ilişkilerden kurtulmaya çalışırken her sabah dipsiz bir yalnızlığa uyanan başka bir kadının beyaz atlı prensini bulma hayalleri…
Yan yana dairelerde birbirlerinden habersiz benzer dertlerle boğuşan üç yalnız, kentli kadının aileleriyle, arkadaşlarıyla, erkeklerle, hayatla ve dahi kendileriyle baş etme maceralarının tüm karanlığına rağmen eğlenceli hikayesi.
Birbirine tutunmazsa düşecek bu kadınların fillerle ilgisini anlayabilmek için hikâyelerine daha yakından bakmak gerekecek…
Kadınlar, Filler ve Saireler' i 13 Mart 2024' de Küçük Tiyatro' da izledim. Biri anlatıcı, dört kadın oyuncu tarafından sahnelenen şehirli kadınların hayatlarını mizahi, danslı ve müzikli bir anlatı ile bize gösteren tek perdelik doksan beş dakika süren bir oyun. Oyun süre anlamında biraz zorlayıcı görünse de, akışın dinamizmi, konunun kadın erkek ilişkilerini ele alan ilgi çekici yönü, eğlenceli kostümler ve bir de muhteşem oyunculuklar eklenince rahatsız edici olmaktan çıkmış. 
Senaryoda kadının adı yok. 1, 2 ve 3 olarak isimlendirilmiş:
1. Kadın Neyra Kayabaşı; 25 yaşında, sosyal medya uygulamalarını kullanarak ya da şehrin barlarında dolaşarak hayatının beyaz atlı prensini yani evleneceği erkeği arıyor. Ancak her defasında hayal kırıklığına uğruyor, hep yalnız uyanıyor. Oyunculuk performansı harikaydı.
2. Kadın Filiz Demiralp; 30 yaşında, on iki yıldır bir erkekle beraber. Evlilik hayatının tüm pasını biriktirmelerine rağmen bir türlü evlilik teklifi almıyor. Genç yaşta girip yıllarca emek verdiği ilişkide adam onu terk edip bir başka kadınla evlenince depresyona girip intihar etmeye karar veriyor. Oyunculuk performansı muhteşemdi.
3. Kadın Gül Öz 35 yaşında, Çevreci bir aktivist olan 3. kadın rahim kanseri olduğunu öğrenince son şansını büyük bir genetik yatırım yapıp dünyaya bir çocuk getirerek kullanmak istiyor. Bunun için ise doğru spermi bulma arayışında. Oyuncuk performansı çok parlaktı.
Aynı apartmanda yaşayan bu üç kadının ortak noktaları ise hayatlarının erkeğini aramalarıydı.
Yunus Emre Gümüş tarafından kaleme alınan, modern zamanda kadınların toplumsal yaşayış ve sorunlarına mizahi bir üslup ile eğilen ancak eril bakış açısı ile harmanlandığı için sanırım, rahatsız edici bulduğum bir metin olduğunu söylemek isterim. Kadınların içlerindeki yaratıcı potansiyeli göz ardı eden, onları bağımlı aciz gösteren, hayattaki tek sorunlarının ve varoluş amaçlarının evlenip çocuk yapmaya indirgendiği bakış açısını kendime yakın bulmuyorum. Toplumumuzun ancak kadının her anlamda kendi kendine yetebilen, yalnız başına ayakta durabilen, çevresine entelektüel, bilimsel, ekonomik katkı sağlayabilen güçlü modeller olduğunda iyileşebileceği görüşündeyim. 
Metin konusunda bazı eleştirilerim olsa da oyun Sibel Erdenk rejisinde; oyunculuklar, kostümler, şarkılar, danslar, içerdiği komedi unsurları ile bütünsel olarak başarılıydı. Tüm ekibi tebrik ediyoruz.

Unutmayın filler, dünyanın en duygusal hayvanlarıdır :) 
Gidelim, izleyelim, düşünelim, tartışalım.
Alkışı bol olsun, tiyatro en sevdiğim... 

8 Nisan 2024

Bir Ruhun Hikayesi

BİR RUHUN HİKAYESİ - İSTANBUL DT Büyük Oyunu
1 Perde - 1 saat 5 dakika
Yazan Ingmar Bergman
Uyarlayan Bénédicte Acolas
Çeviren İpek Özgüven
Yöneten Serap Eyüboğlu
OYUNCULAR:
Viktoria Zeynep Erkekli
OYUNUN KONUSU : Ingmar Bergman’ın sinema filmi için yazdığı aynı adlı eserinden uyarlanan monolog oyun, kadının hayatta varoluş hesaplaşmasını anlatıyor.
“Neden her şey karmakarışık bir hale geldi?”
“Hiç durmadan konuşuyorum ve insanlar susuyor ve sırtlarını dönüp gidiyorlar. Hayır, yakınmayacağım. Şu dünyada yakınmak için hiçbir sebebim yok. Zor olan tabii ki düşüncelerim ve hayallerimle doldurduğum bir boşlukta yaşamam.”
Gerçeklerden kaçıp hayallerine sığınan ve hayallerinden uyanıp gerçeğine düşen Viktoria, artık karmaşık bir hale gelen anılarındaki; acılarını, mutluluklarını, kayıplarını, ayrılıklarını, mutsuz evliliğini, ailesini ve çocukluğunu ruhunda gizlediği hikayeleri ile anlatırken hayal ve hayat arasında zihninde yolculuk yapar.

Oyunu İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun Ankara turnesinde 9 Mart 2024 Cumartesi günü İrfan Şahinbaş Sahnesinde izleme şansı buldum. Koltuğum ön sıralardaydı ve bir saat süresinde her türlü duyguyu iliklerime dek hissettim. Acı, korku, tedirginlik, gurur, öfke, sevinç... Duygudan duyguya hızlı geçişler hem çok etkileyici hem de biraz yorucuydu. Ancak unutulmayacak olağanüstü bir teatral deneyim yaşadığımı düşünüyorum.
Tek kişilik oyunları seviyorum. Zeynep Erkekli' yi sahnede ilk kez izledim. Performansından, oyunculuğundan, yeteneğinden, ustalığından çok etkilendim. Kendisi aynı zamanda Altan Erkekli' nin kuzeniymiş:)

Ingmar Bergman bu eseri sinema filmi için yazmış, daha sonra uyarlanarak  monolog bir oyun metni haline gelmiş. Metin, bir piskoposun kızı olarak doğan Victoria' nın, çok başarılı eşinin gölgesinde geçirdiği bir hayatı, kocasının ani ölümü ile dengesini yitiren ruh halini, kendi hezeyanlarından ve kendi ağzından bir akıl hastanesinin arka odasından bizlere ulaştırıyor. 
Biz Victoria' nın geçmişini, dostlarını, hizmetçisi Anna' yı, ailesini, annesini, babasını, kocasını hatta çok daha fazlasını hayal kırıklıklarını, alttan almalarını, kötü giden evliliğini, eşini önce çok yüceltip, ölümü ile yaşadığı hesaplaşmayı, çocukluk travmalarını kısacası varoluş sancılarının tamamını kendisinden öğreniyoruz.  

Çok zor bir oyunculuk, her yönü ile çok ağır bir metin. Gerçekler ile hayaller bazen Victoria' nın zihninde dahi karışıyor. 
Dekor dairesel bir merdiven bazen onun evi bazen hapishanesi oluyor. Kostümü sade beyaz bir gecelik. Oyunu ışık, kostüm, dekor anlamında da oldukça başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Süre olarak yüksek duygu yoğunluğu içerdiği için bir saat oldukça makul. 

Çok başarılı olağanüstü bir performans, izleyicinin onunla gülüp onunla ağladığı, duyguların sahne ile koltuklar arasında gidip geldiği çok etkileyici bir ustalık izledik. İstanbul Devlet Tiyatrosu yiye şaşırtmadı. İzleme şansı bulanlar çok şanslı... 

Ayakta alkışlıyoruz:)
İyi ki tiyatro var...

31 Mart 2024

Palto - Erzurum DT

PALTO - ERZURUM DT-  2 Perde - 1 saat 45 dakika
Yazan Nikolay Vasilyeviç Gogol
Uyarlayan Jean Cosmos
Çeviren Cemal Süreya
Yöneten A. Arif Atalay
OYUNCULAR:
Akakiy Akakiyeviç Yılmaz Karakuzu
Simon Petkoviç / Stepan Varlamoviç Rodin E. Cemil Başdoğan
Fedor Fedoroviç Kovalov / Polis Onur Emre Teber
İrina İvanovna / Hırsız Özlem Sak
Anton Vasilyeviç Meritzin / Polis Burak Halit Günuğur
Anna / Hırsız / Tanya Mekselina Düğdü
Nikolay Vasilyeviç Gogol / Olayev / Hırsız / Nahiye Komiseri / Odacı Berkay Alkan
OYUNUN KONUSU : 9.dereceden Kadrolu Kalem Memur Akakiy Akakiyeviç’in artık kendisini soğuktan koruyamayan eski paltosu arkadaşları tarafından yırtıldığı için Akakiyeviç kendine yüksek fiyat karşılığında muazzam bir palto diktirir. Bu yeni palto şerefine verilen kutlama partisi sonrasında paltosunu çaldırır. Paltosunun bulunması için ne kadar çabalasa da netice alamaz. Derinden etkilenir ve kahrından ölür. İntikamını almak için geri dönecektir. Hortlar...

Palto' yu 06 Mart akşamında Etimesgut CKM Sahnesi' nde izledim. Bu sezon açılan yeni sahnelerden biri olan Etimesgut CKM Sahnesi 750 kişilik kapasitesi ile oldukça büyük bir salon olmuş. Etimesgut Belediyesi 100. Yıl Cumhuriyet Kültür Merkezi' nin içinde yer alıyor. Kültür merkezinin tamamını gezme şansım olmasa da ben tiyatro salonunu çok beğendim. Ankara' da tarihsel dokuyu yansıtan salonların atmosferi bambaşka olsa da bir şehrin modern kültürel yapılar ile beslenmesini de çok değerli buluyorum.
Çok bilinen bir Gogol öyküsü olan Palto;  Bir devlet dairesinde, yıllık dört yüz ruble kazanarak kendi halinde çalışan Akakiy Akakiyeviç' i ve  onun yoksul yaşantısı, pejmürde giysileri ile sürekli dalga geçen ve ona kötü davranan genç çalışma arkadaşlarını konu alıyor. Bu arkadaşlar giyim, kuşama - makam, mevkiye çok önem veriyorlar. Akakiy Akakiyeviç ise Petersburg' un inanılmaz soğuğuna incecik eski püskü paltosu ile karşı koymak zorunda. Sonunda paltosu artık tamir edilemeyecek ölçüde hasar gördüğü için paraya kıyıp kendisine olağanüstü güzellikte yeni bir palto diktirmeye karar veriyor. Bu palto bittiğinde Akakiy Akakiyeviç' in sahip olduğu en güzel en değerli şey olacaktır. Öyle ki belki de kendi varlığından bile değerli. Arkadaşları da ona paltosu hakkında sürekli iltifatlar ederler, daha çok hürmet gösterirler ve sürekli onu överler. O da bu durumdan memnuniyet duymakta, paltosunu gururla taşımaktadır. Yani tam bir Nasreddin Hoca' nın Ye Kürküm Ye fıkrası gibi:) Gogol da erdemlerin ve iyiliğin değil, metanın ve mülkiyetin değer gördüğü bir dünya hicvetmiş. Akakiy Akakiyeviç paltosunun şerefine verilen davetten dönerken Kalinkin Köprüsü' nde darp ve gasp edilerek paltosunu çaldırır. Ne yapsa da paltoyu bulamaz, mühim tanıdıkları da olmayınca şikayetleri yetersiz kalır. Sonrasında hastalanarak, paltosunu sayıklaya sayıklaya vefat eder. Hikaye her ne kadar burada bitmiş gibi görünse de Gogol, Akakiy Akakiyeviç' i bir hayalet olarak diriltip Kalinkin Köprüsü' nde palto çaldırtmayı uygun görmüş. Sonunda paltosunun bulunması için çok zor koşullarda kabul edildiği ve orada gördüğü kötü muamele ile çok üzüldüğü 'mühim şahıs' ın paltosunu da çalınca ruhu huzura erer.
Gogol bize Çarlık Rusya' sının yozlaşmış bürokratik hayatını, torpilsiz adalet bulunamayan hukuk sistemini anlatıyor. Ayıca öyküde yer alan karakterler emekçi sınıfın temsilcileri;  memurlar, terzi, polisler gibi. Ancak küçük insanların küçük yaşamlarında da ufak farklılıklardan toplumsal hiyerarşiler oluşabiliyor. Ufak bir giysi parçası bir insanın toplumdaki yerini ve statüsünü değiştirebiliyor.
Oyunu Erzurum Devlet Tiyatrosu' ndan Arif Atalay yorumu ile izledik. Oyun boyunca bu büyük öykü daha iyi sahneye koyulabilir miydi diye düşünmekten kendimi alamadım. Bazı sahnelerin çok ağır ilerlediğini akmadığını, Akakiy' in duygularının bana tam olarak geçmediğini söyleyebilirim. Sahnede Gogol'un kendisini de bir karakter olarak görmek ilginçti. Oyunculuk performanslarında Akakiy Akakiyeviç karakteri ile Yılmaz Karakuzu; terzi Simon Petkoviç canlandırması ile Cemil Başdoğan' ı bir adım önde buldum. Dekor ve kostüm olarak da benden iyi puan aldıklarını söyleyebilirim.
Yine de izleyebilenler için güzel bir şanstı. Eğer soğuk bir gecede yeni aldığınız paltonuz ile bir köprüden geçmeniz gerekirse aman dikkatli olun,  Akakiy Akakiyeviç' in ruhu farklı bedenlerde hala aramızda dolaşıyor olabilir. Uğrunda ter dökerek sahip olduğumuz çok değerli şeyleri bizden çalmak isteyebilirler. Ancak siz 'mühim şahıs' gibi adaletin tecellisine kayıtsız kalmayıp, üzerinize düşen görevi layıkıyla yapmışsanız korkmanızı gerektirecek bir durum yok :)

Erzurum Devlet Tiyatrosu ve ekibine bolca alkış, bizlere de bol tiyatrolu günler...

Fosforlu Cevriye - Tiyatro Kafe

Fosforlu Cevriye Tiyatro Oyunu - Tiyatro Kafe
Yaş Sınırı: 12+ - Süre: 150 Dakika
Yazan: Suat Derviş - Uyarlayan: Gülriz Sururi
Yöneten: Cantuğ Turay - Beste: Kemal Günüç - Ses/Işık tasarım: Ali Dalkılıç
Oyuncular:
Fosforlu Cevriye: Begüm TOPÇU TURAY - Adam: Cantuğ TURAY
Sümbül Dudu: Nermin UĞUR - Barba: Can GÜR
Zombi Recep: Baha ER - Kemal / Hakim: Volkan ÖZDEMİR
Cemile: Kardelen TÜRKCAN - Kerim / Patron: Yunus ÇÖRDÜK
Top Melahat: Ayten ÖZTÜRK - Güllü: Melike AKTAŞ
Marika: Çiğdem ÇAVUŞ - Kumru: Roza DURUKAN
Sele Şevki / Hoca: Arda Baran ATEŞ - Komiser Osman: Asel EROL
Delikanlı: Ahmet Emin ÜNAL - Genç kız: Gizem ERBAŞ
İşçi / Memur: Yusuf Kenan ADIGÜZEL - Şık bey: Efe SÜNERİN - Katip: Merve YILDIZ 
Mahalleli: İlknur TIRPAN, Ezgi Yağmur ULUSOY, Şerife UYSAL
Orkestra: Piyano/Şef: Kemal GÜNÜÇ / Güneş APAYDIN
Davul: Zeki ERTUNÇ - Bas: Okyay ŞENOCAK - Klarnet: Fahrettin ÜNAL
Konu :  Anne babasını tanımadığı için gökteki yıldızlardan doğduğuna inanan, denizin kucağında bir sokak çocuğu olarak büyüyen, Galata mevkiinde karnını doyurabilmek için “icra-i sanat” eyleyen Cevriye, sıradan bir sokak kızı değil aslında İstanbul sokaklarının ta kendisidir. Hastalık ve soğuktan ölüme yaklaştığı o gece, karşısına çıkan esrarengiz bir Adam sayesinde hayata ve kara sevdaya tutunur. Cevriye’nin daha önce tanıdığı erkeklere hiç benzemeyen ve ona “siz” diye hitap eden bu Adam aslında gizli yaşayan bir idam mahkûmudur. Cevriye onu tanıdığı günden sonra artık bambaşka bir “insan” olmuştur. Hapis, sürgün, aradan geçen zaman ve türlü belalara rağmen bu aşktan vazgeçmeyen Cevriye, sevdiği için her şeyi göze alacaktır.

Oyunu Yenimahalle Dört Mevsim Tiyatro Sahnesinde 24 Ocak Çarşamba günü izledim. B sırasında önlerde olmam sayesinde temsilin her anını oyuncuların her mimiğini görebildim.
Fosforlu Cevriye, Suat Derviş'in 1944-1945'te tefrika edilen, ilk defa 1968 yılında yayımlanan romanıdır. 1930'larda İstanbul’un Galata semtinde yaşayan sokak kızı Cevriye’nin polisten kaçan bir adama aşkını konu alır. Sade bir dille yazılmış eserde toplumun farklı sınıflarından insanlara yer verilir. “Karakolda Ayna Var”, “Kız Kolunda Damga Var”, “Gözlerinden Bellidir Cevriyem” ve “Sende Kara Sevda Var” olmak üzere dört bölümden oluşur. 
1944-1945 yıllarında tefrika edilen roman, 1959’da Fosforlu Cevriye, 1969’da Bana Derler Fosforlu adıyla filme alındı. 1968'de May Yayıncılık tarafından kitap olarak basıldı. 
Yazar, romanını 1972'de senaryolaştırıp oyuncu Gülriz Sururi’ye ithaf etti. Eser, 2008’de müzikale dönüştürülüp ve Gülriz Suriri yönetiminde Ankara Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenmiştir.
Hatice Suat Derviş, 60’lı yılların başında Türkiye’ye döndüğünde siyasi-mesleki ve maddi anlamda zorlu bir dönemden geçiyormuş. “Fosforlu Cevriye” romanını yayınevlerine teklif ediyor fakat ne yazık her seferinde reddediliyormuş. Suat Hanım’ın büyük arzusu, bu eserin yayınlanmasından öte, bir “müzikal” olarak oyunlaştırıldığını görmekmiş… Bunun için ilk görüştüğü kişi genç aktris Gülriz Sururi imiş. Gülriz Hanım’ın da arzusu oyunu Şehir Tiyatroları’nda sahnelemekmiş. 

Temsil çok keyifli bir 150 dakika vadediyor.  Begüm Topçu Turay ve Cantuğ Turay çifti Hacettepe Devlet Konservatuvarı Tiyatro mezunu. Onları 2009-2015 yıllarında her gün yayınlanan bir Ankara dizisi olan Deniz Yıldızı' ndan hatırlıyorum. Ben çok severdim o diziyi. 2014 yılında Begüm Topçu Turay ve Cantuğ Turay evlenmişler. Şu an iki tane çocukları var. Son yıllarda televizyondan çok tiyatroya emek verdiklerini düşünüyorum. Yazının sonuna muhtemelen afişlerde görüp aşina olduğunuz sahnelenen oyunlarının bir listesini bırakıyorum :)
Temsili oldukça başarılı buldum. Begüm Topçu Turay' ın Fosforlu Cevriye performansını çok beğendim. Kah hüzünlenip, kah gülümseten, bazen onaylatıp, bazen sorgulatan bu kült metnin hoş bir sahne yorumunu izledik. Fosforlu Cevriye ayrıca benim annemle birlikte izlediğim bir oyun olması nedeni ile de unutulmayacaklar listemde yerini aldı. 
Kalabalık bir kadro başarılı bir ekip bol alkışlar Tiyatro Kafe' ye... 
Artık daha fazla oyunlarını izlemeye çalışacağım...

OYUN ADIYILDURUM
7 Kocalı Hürmüz /
 Oyuncu / Yönetmen
2023Sahnede
Fosforlu Cevriye /
 Adam / Yönetmen
2023Sahnede
Mucize /
 Oyuncu / Yazar
2020Sahnede
Büyük Sürpriz /
 Oyuncu / Yazar
2019Sahnede
7 Kocalı Hürmüz /
 Yönetmen
2018Sahnede
Bir Varmış Bir Yokmuş /
 Oyuncu / Yazar
2018Sahnede
Cerrah /
 Oyuncu
Sahnede
Matruşka /
 Oyuncu / Yönetmen
Sahnede
Bu Bir Oyun Değil /
 Oyuncu
Sahnede
Aşk Kaşıntısı /
 Oyuncu
Sahnede
Şu İşe Bak /
 Oyuncu / Yönetmen
Sahnede
10 Dakika Ara /
 Oyuncu / Yazar
Sahnede
Bavul /
 Oyuncu
Sona Erdi
Küçük Bir Aşk Masalı /
 Oyuncu / Yapımcı
Sahnede

30 Mart 2024

Holden' in Külkedileri

Ankara Devlet Tiyatroları -Büyük Oyunu
1 Perde - 1 saat 15 dakika
Yazan Abdullah Öztürk
Yöneten Aclan Büyüktürkoğlu
OYUNCULAR:
Kukla Kıvanç Değirmenci
Aylin Begüm Sarp
Yukarıdaki Kadın Yağmur Evin
OYUNUN KONUSU
Yaşamın, zorlukların ve baskıların yarattığı travma sonucu kuklalaşan bir beden…
Ruhunda yaşadığı acıları, zihninde oluşturduğu karakterlerle oyunlar oynayarak ifade eden bir adam.
Kadınların, erkeklerin toplum içinde karşılaştıkları zorlukları sembolik fotoğraflarla, şarkı, dans ve göndermelerle anlatan bir oyun…




Temsili 10 Şubat 2024' de Şinasi Sahnesi' nde izledim. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarında (TCDD) çalışan ve Devlet Tiyatrolarının düzenlediği, “Cumhuriyet'in 100. Yılında Kadın” konulu oyun yazma yarışmasında Abdullah Öztürk, “Holden’in Külkedileri” ile birincilik ödülünü kazanmış. Oyun ADT tarafından 3 kişilik tek perde 70 dakika olarak 2022-2023 sezonunda izleyicisi ile buluşmuş. 
Yazarımızı merak ettim biraz :)
1986 yılında Sivas'ta dünyaya gelen Abdullah Öztürk, 2010 yılında Erciyes Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü'nden, 2021 yılında da Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro /Dramatik Yazarlık Bölümü'nden mezun oldu. Halen Demiryolu Modernizasyon Dairesi Başkanlığında görev yapan Abdullah Öztürk'ün “Mengene" isimli oyunu “2020 Ulusal Tiyatro Sahne Eseri Yarışması"nda, “Son İstasyon" isimli oyunu “14. Aydın Üstüntaş Geleneksel Oyun Yazma Yarışması"nda, “Son Tekme" isimli oyunu da “2020 Suat Taşer Kısa Oyun Yarışması"nda ödüle layık görülmüştü.

 

Oyun; geçmişten bugüne kadın oyuncu olmak, eril toplum düzeninde kadın kimliği ile var olmak, baskılara karşı mücadele etmek gibi sosyal mesajların yanı sıra kişisel korkular ile yüzleşebilmek, hayatta yaşanmamışlığın pişmanlığına yer vermemek gibi psikolojik mesajları da barındıran ve isteklerini gerçekleştirememiş insanların kuklalaşmış yaşamlarına değinen eleştirel bir metin. 
Hikaye oyuncu olmak isteyen Aylin' in (Begüm Sarp) baba baskısından kaçarak bir depoya saklanması ana akışı üzerinden Türk tiyatro tarihinin ilk kadın oyuncuları olan Papazköprülü Amelya (Türk tiyatro tarihinde sahne aldığı bilinen ilk kadın olan Kadriye Hanım özgürce tiyatro yapabilmek adına gittiği şehirlerde kendini Papazköprülü Amelya olarak tanıtırmış) ve Türk kadın tiyatro tarihinde sembol bir isim olan Afife Jale' nin öykülerine değinerek geçmişe bir köprü atıyor. 
Oyunculuk performansı açısından oldukça zorlayıcı bir metin ve kurgu olduğunu düşünüyorum. Begüm Sarp, Yağmur Evin ve Bahadır Akarsu çok güç bir görevin üstesinden gelmeye çalışmışlar. Müzikli özellikle solo şarkılı sahnelerde salonda kalabilmekte zorlandığımı söylemeliyim. Oyuncu seçiminde buna dikkat edilmesi gerekirdi. Temsil reji yorumu olarak da biraz deneysel tiyatro tarzında farklı bir çalışma olmuş. Metin ilerleyişi çok kopuk, yazar iki mesleğini birlikte kullanmaya çalışmış gibi. Repliklerde kelimeleri kopuk ve heceleyerek söylemek çok iyi bir fikir olmamış.  Sonuç olarak harika bir amaç ile yola çıkılmış, oyunculuk anlamında çok emek verilmiş olsa da ben oyun ile tam olarak bütünleşebildiğimi söyleyemem. Oyunu sevenler çok fazla, yine de izlemenizi tavsiye ederim. 
Alkışı bol olsun, tiyatro her zaman bizimle olsun...

1 Mart 2024

Beyaz Geceler-Kulis Sanat

Beyaz Geceler - 60 dakika - Kulis Sanat
Eser : Dostoyevski
Uyarlayan : Kazım Akşar
Yöneten : Mehmet Atay
Işık Tasarımı : Zeynel Işık
Koreografi : Hakan Odabaşı
Müzik : Yetkin Yağmur
Afiş & Fotoğraf : Çağrıl Atay
Oyuncular: Serkan Melikoğlu, Ayşin Tabiloğlu
KONUSU:
Beyaz Geceler, yalnızlığın şiirdir. Petersburg' un kalabalığı içindeki yalnızlığını hayallerinde avutmaya çalışan bir gençle, şehrin kenar mahallelerinde köhne bir eve sıkışıp kalmış bir genç kızın farkına varamadığı yalnızlığının kesiştiği noktada Dostoyevski' nin gençlik coşkusuyla yazdığı bir şiir. Oyunumuzun kahramanı gençle, genç kızımız Nastenka' nın, yüreklerini ilk kez başka birine açmayı deneyimledikleri Petesburg köprüsü 4 gecelik bir aşk öyküsüne sahne olur.


Beyaz Geceler' i 27 Ocak Cumartesi akşamı Çankaya Sahne'de izledim. 'Beyaz Geceler' kitabını okurken bile tiyatro uyarlamasını çok merak ediyor ve izlemeyi istiyordum. Kulis Sanat (Çankaya Sahne) uzun zamandır takip ettiğim ve oldukça başarılı bulduğum bir tiyatro topluluğu. Daha önce Çemberin Altı Noktası, Ödül ve Şiddet Dersi sahnelemiş oldukları ve benim de izleme fırsatı bulduğum  oyunlardı ve her biri ayrı etkileyiciydi...

Eser; 17 yaşındaki Nastenka' nın ninesi ile birlikte yaşadığı gözetimli hayattan (ninesi gözleri iyi görmediği için ve Nastenka kaçıp gitmesin diye eteğini eteğine iğnelemektedir.) bir şekilde açık pencereler bulup ruhunu ve kalbini dışarı atmaya çalıştığı, Dostoyevski' nin kısa romanından uyarlanmıştır. Nastenka üst kat kiracılarına aşık olduğunu düşünmektedir ancak o kendisini bırakıp gitmiştir ve onun dönüşünü beklerken parkta karşılaştığı yalnız ve hayalci bir genç ile dostluk kurmuştur. Ancak içini dökmeden önce ondan bir söz ister; her ne anlatırsam anlatayım bana aşık olmayacaksınız, der.

Kitabı okurken de oyunu izlerken de Petesburg soğuğunu hissettiğimi hatta üşüdüğümü söyleyebilirim. Metne sadık kalan bir reji ile başarılı oyunculuk performanslarının yer aldığı hoş, romantik, duygulu, bazen kederli, güzel bir tiyatro akşamıydı. Özellikle Serkan Melikoğlu oyunculuğunu her zaman olduğu gibi yine çok başarılı buldum.

Tiyatro başka hayatlara uzanmanın en sanatsal yolu...
İyi seyirler :)

26 Ocak 2024

Eski Dünya Efsanesi

ESKİ DÜNYA EFSANESİ - ANKARA DT Büyük Oyunu
1 Perde - 1 saat 15 dakika
Yazan Çisem Erdoğan - Rejisör İlham Yazar
OYUNCULAR:
Çocuk Elif Kaman
Plasto Ömer Eryiğit
Anne / Çamurisis Zeynep Yalçın Gören
Metalius Ceyhun Becerikli
Büyükanne Sinem Lökbaş Turan

Baba Arsal Mazmanoğlu
Bankacı Fatih Aynacı

OYUNUN KONUSU: Eski dünya, insanlara aitti. İnsanların özgürce yaşadığı, doğanın nefes alabildiği zamanlardı. Ancak zaman değişti, dünya çöp halkına ait bir hale geldi. Ancak insanın olduğu yerde umut hep vardı. İnsanlar ve dünya için bir çocuk, tehlikeli bir yolculuğa çıktı, elinde geleceği getirecek bir tohum vardı. Verimli bir toprak bile kalmamıştı; ancak inatla arayacaktı!


Oyunu 16 Ocak günü Cüneyt Gökçer Sahnesinde izledim. Distopik bir konuya sahip oldukça ilginç bir prodüksiyondu. Sonuçta sahnede fantastik yapımlara çok fazla denk gelmiyoruz:)

Sahne açılışında insanlığın ve medeniyetin gelişimini anlatan, danslı kısa bir giriş var. Sonrasında anne, baba, çocuk ve anneanneden oluşan bir aile ile tanışıyoruz. Gelecekte olduğunu düşündüğümüz bir zamanda yaşamaktalar. Doğa yok olmuş, dışarı serbestçe çıkılmıyor. Taze meyve ve sebzeler, temiz su azalmış. Eskiden dünyanın yeşilliklerle dolu temiz bir yer olması sadece bir efsane olarak anlatılıyor. Ancak mevcut otorite (sanırım 'banka' olarak nitelendirmişlerdi) bunun konuşulmasını bile istemiyor ve gerçek olmadığını söylüyor.

Ancak anneanne çok eski zamanlardan kalma ve bu gidişe dur diyebilecek bir şeye sahip. Efsaneye inanıyor ve tekrar eski güzel günlere dönülebileceğini düşünüyor. Bu bir tohum ve bu tohumu torununa veriyor. Bizler de dünyayı tekrar yeşertecek tohumu olan çocukla birlikte umut arayışına eşlik ediyoruz.

Yolda sırasıyla Plasto, Metalius ve Çamurisis ile karşılaşıyoruz. Ve tabii ki mutlu son çünkü çamur kuruyunca toprak oluyor ve tohumu ekip dünyayı yeniden yeşertiyoruz :)

Oyun çocuk oyunu kategorisini hak ediyor. Metin, derinliği ve örtülü mesajları olmayan didaktik bir yapıda. Ancak çöp halkı kostümleri, dansları, şarkıları çok özenli ve eğlenceliydi. Genel olarak eğlenceli bir çocuk oyunu izlemek isteyenler için başarılı, emek verilmiş bir yapım olmuş.  

Çocuklarınız ile gidecek bir tiyatro arıyorsanız doğru adrestesiniz :)

İyi seyirler...