29 Nisan 2016

Uykusuz Gecelerimin Sebebi Laktoz İntöleransı

Üzerinden uzun süre geçti ama Eren' in uyku sorunu hala dün gibi aklımda. Beş dakika bile yatağına bırakamadığım için sırtında bir sorun olduğunu düşünmüştüm. İlk kez 52 günlükken yatağında bir video çekmişim o da 13 sn sürmüş ağlamaya başlamış, video sonlanmış. Doktor kontrollerinde öcelikli konum hep uykusuzluğu oldu. Doktorlar ise bu konuda zaman ve sabırdan başka ilacın olmadığını söylüyordu. Gündüz ve gece hep yapışıktık. Kolik belirtileri gösteriyordu. Nerede hata yaptığımı bulmaya çalışmıştım. Bitkisel çaylar, gaz giderici damlalar, kimyon gibi bir çok ürün denedim. Yöntem geliştirmeye, geliştirdiğim yöntemleri uygulamaya çalıştım. Uykusuz geceler, uykusuz haftalar, uykusuz aylar geçti. 2 yaşına kadar bu sorun azalarak devam etti. Nihayet 2 yaşında sonra uykusuzluk daha katlanılabilir bir düzeye inmişti.

http://annekaleminden.blogspot.com.tr/2009/12/eren-uyku-kostebegimiz.html
http://annekaleminden.blogspot.com.tr/2010/07/ne-zaman-bitecek-tanrm-bu-cile.html
http://annekaleminden.blogspot.com.tr/2010/07/uykusuz-her-gece.html
http://annekaleminden.blogspot.com.tr/2012/01/uyku-sorununa-veda.html

Eren 2 yaşında kreşe başladı. Hala çok zor uykuya dalıyor, geceleri ağlayarak uyanıyordu. Konuşmayı öğrendiğinde ara sıra karnım ağrıyor demeye başladı. Karnını ovuşturuyorduk, sıcak su torbası koyuyorduk. Bir süre sonra geçiyordu. Bir gün parkta oynarken karnım ağrıyor diye ağlamaya başladı. Doktora gittik çekilen röntgen için doktor 'bu röntgeni saklayın, boğazına kadar gaz görünüyor' gibi bir yorum yapmıştı. Hikayemizi dinledikten sonra bize dedi ki 'laktoz intöleransı' olabilir. Süt ve süt ürünlerini azaltın, laktozsuz ürünleri kullanın, bir deneyin, şikayetleri azalabilir.

O günden sonra Eren hep laktozsuz süt içti. Sütlü tatlılardan uzak durdu. Ve o günden sonra Eren' in hiç karnı ağrımadı. Kesin bir teşhisi yok ama az da olsa laktoz intöleransı olduğunu düşünüyorum. Laktozsuz beslenme tarzı ile derdimize deva buldıuktan sonra düşünmeye başladım. Biz o kadar çileyi boşuna mı çekmiştik. Bebekken bir doktor bile bize laktoz intöleransını telaffuz etmemişti. Eğer ki bir deneyin belki düzelir deseydi biri kesinlikle denerdim. Çünkü uzun süreli uykusuzluk çok çok zor.

Neden anlattım: Ben yaşadığımız tecrübeyi ve geçmişe dönük pişmanlığımı anlattım. Eren bebekken laktozsuz mama denemeyi çok isterdim. Çünkü belki çok ağrı çekiyordu. Çocuğa boşu boşuna eziyet mi ettim diye düşünmekten alamıyorum kendimi. Yeni bebekli annelerin en büyük sorunu uykusuzluk. Herkesin aklının bir köşesinde bu ihtimal bulunsun istedim. Belki birine bir faydası olur.

26 Nisan 2016

Yeni Yüzüm

Blog yazmayı çok seviyorum. Düzgün bir Türkçe ile imla hatalarını en aza indirerek yazmaya özen gösteriyorum. Bir çok görsel arasından konuya en uygun olanı seçmeye çalışıyorum. Konu bütünlüğünü bozmamak ve gereksiz kelime kullanmamak için yazımı yayınlamadan önce dikkatle okuyorum. Tabi ki her blogger gibi yorum almaya, adımı başka bloglarda görmeye bayılıyorum. İletişim halinde olmak bu işin en güzel kısmı. Bir de eğer ileride çocuklarımın aklına gelip de açar bir kaç satır okurlarsa daha ne isterim. Hızına yetişemediğim bu dünyada hayatımın belli anılarını kronolojik olarak sıralamak beni mutlu ediyor. Arşivimde gezmeyi, unuttuklarımı hatırlamayı çok seviyorum.

Hedefim ne en büyük blogger olmak ne bu işten para kazanmak. Ben blog yazmaktan keyif alıyorum ve bu işi yaparken amatör ruhumu kaybetmek istemiyorum. Neredeyse yedi yıldır emek verdiğim bu sayfanın daha güzel ve özenli görünmesi benim için önemli. Uzun zamandır blog temasını değiştirmek, yenilemek istiyordum. Bir kaç tasarımcı blogger arkadaşım ile temasım oldu. Nedense süreç bir yerlerde tıkandı. Hepsine teşekkür ediyorum. Aldıysam zamanlarını, haklarını helal ederlerse beni çok mutlu ederler.

Ama sevgili Gökhan ile çıktığımız yol çok farklıydı benim için. Her şeyden önce hiç görmediğim, tanımadığım halde büyük bir güven duydum kendisine. Çok samimi buldum, dürüstlüğüne inandım, yakın hissettim. Yaptığı kampanya tüm diğerlerinden farklıydı. Emeğinin karşılığında kitap istemişti. Bunu yaparken bile 'sizce bu düşüncem nasıl' diyebilecek kadar duyarlıydı. Kendisine teşekkür ediyorum. Sabırla taleplerimi gerçekleştirmeye çalıştı. Hiç kırmadan kırılmadan ortaya beklentilerimi karşılayan bir sonuç çıktı. 

Amatörlüğü seviyorum. Bu işe profesyonelce yaklaşıp harika temalar oluşturan tasarımcılar olduğunun farkındayım. Hepsini tebrik ediyorum. Ama ben protokolleri, ciddiyeti, resmiyeti, bürokrasiyi sevemedim. 

İşte bu nedenle;
yaşasın amatör blogger ruhu, 
yaşasın blog yazmak, 
teşekkürler Gökhan Tekin :)) 

20 Nisan 2016

Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş


YAŞAMAK DENEN BU ZAHMETLİ İŞ | İSTANBUL DT
1 perde | 1 saat 15 dakika
Yazan : HANOCH LEVİN | Çeviren : NERMİN SAATÇİOĞLU | Yöneten : KEREM AYAN
30 yıldır Leviva ile evli olan Yona, bir gece karısını terk etmeye yeltenir. Buna sebep olan sıkıntı ve bıkkınlık, onların özelinden, belki de yüzyıllardır kanayan bir yara olan “evlilik” ve yaşam üzerine yapılan bir sorgulamaya dönüşüverir. Kim için yapılır evlilik? Kadın ve erkek evlendikten sonra bir adanmışlıkla yaşamak zorunda mıdır? Bağlılık, gerekli ve olumlu bir etki midir, yoksa muhatabını sardıkça boğan bir canavar mı? Hep hayatı ıskalamaya mahkum muyuz? Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş, tüm bu sorgulamaların odağında duran çarpıcı bir kara mizah örneği.
Not:
2014 Yeni Tiyatro Dergisi Ödülleri,
Yılın Kadın Oyuncusu: Ülkü Duru
OYUNCULAR: MUSA UZUNLAR-ÜLKÜ DURU-İŞDAR GÖKSEVEN

Dün akşam Şinasi Sahnesinde gösterilen İstanbul Devlet Tiyatrolarının bu oyunu benim için tam bir tiyatro keyfiydi. Oyuncular usta olunca alınan keyif de bambaşka oluyor.

Musa Uzunlar' ı Kurtlar Vadisinde İskender Büyük, Poyraz Karayel' de Bahri Baba olarak tanıyoruz. Ülkü Duru' yu ise Eşkiya filminden ve Aliye' de Nusret olarak hatırlıyoruz. 
Tüm temsil bir yatak odasında geçiyor. 30 yıldır evli olan Leviva ve Yona çocuklar yetişip evden ayrıldıktan sonra baş başa kalıyorlar. Ve o gece evliliği sorgulamaya başlıyor Yona, evlilik kim için yapılır, böyle adanmış bir hayatı yaşamak zorunda mıyız, bağlılık gerekli mi, evi terk etmek istiyor sonra. Karısından bıktığını evliliğin bir hapishaneye dönüştüğünü evliliğin gerekliliğini sert ve kaba bir şekilde sorguluyor. Leviva ise evliliği konu komşu ne der gibi bir başarısızlık kaygısı ile kurtarmaya çalışıyor.
Karakterler başarısızlık, sıradanlık gibi gerçeklere karşı doğruluk, dürüstlük, sadakat gibi kavramlarla ayakta durmaya çalışıyorlar. 30 yılı aşkın evlilikte bir birlerini tüm tepkilerini tahmin edecek kadar iyi tanımışlar ve bu çok sıkıcı geliyor Yona' ya...  Bir de oyun boyunca banyoda damlayan bir musluk var, yıllarca tamir edilmek için bir adım atılmamış olması insanı düşündürüyor. Sorunlara alışmak bu olsa gerek
Ancak gece bir bahane ile gelen ziyaretçi bekar Gunkel ile bir şey anlıyoruz yaşamak sadece evliler için değil bekarlar için de zahmetli...

Temsil hazır Ankara gösterimindeyken bilet bulabilirseniz kaçırmayın derim. Uzun zamadır ilk kez böyle lezzetli bir oyun izledim. Oyun çıkışı Musa Uzunlar' ın etrafını saran bayan hayranları ve kendisinin sempatik yaklaşımını da eklemeden edemeyeceğim :)



13 Nisan 2016

Rekabetçi Eğitim Direnişi

Okul öncesi dönemde konuşmak çok kolaydı. Çocukları yarış atına çeviren bu sistemden uzak duracaktım. Ödev de neymiş, ister yapar ister yapmaz. Aslında okul da olmasa, öyle tek tip, göze girmeye çalışan, kendileri olamayan çocuklar oluyorlar. Hele en nefret ettiğim sınavdan kaç aldın, en yüksek kaçtı, 100 alan var mı gibi sorulara asla muhatap etmeyecektim ben çocuğumu. Evet okula gidecekti mecbur ama okul dışında test çözmekmiş, kitap okumakmış zorlamayacaktım. 'Şu çocuklarınızı bir rahat bırakınız sayın veli arkadaşlarım. Çocuklar bir nefes alsınlar, bak test çözmekten top oynamayı öğrenememiş. Okuldur, etüttür, kurstur koşturmaktan eve bitap geliyor yavrucak' şeklindeki eleştirilerimi her ne kadar dillendirememiş olsam da bolca içimden geçirdiğimi itiraf etmeliyim o dönemler.

Kızım 1.sınıfa başladığında tam da bu kafadaydım ben. Sınıfında sular seller gibi okuyan çocuklar vardı. Alem e.l.a.t çıkmazındayken, onlar hikaye kitabı bitiriyorlardı. Azcık gösterivereydim şu kıza da eziklenmeseydi diye aklımdan geçmedi değil. Ertesi sene oğlum 1.sınıfa başlarken tecrübeli veli olarak bir sessiz harf ile bir sesli harfin nasıl birleştirileceğini öğrettim. Okumayı ilk sökenlerden oldu sayemde. O sıralar şunu anladım 4 yaşındaki çocuğa da öğret okumayı öğrenir kardeşim, 'kendi kendine öğrenenleri tenzih ediyorum' bunun zekayla ilgisi yok.

İlk etabı atlattıktan sonra herkesi bir kurs telaşı aldı. Grup oluşturalım çocuklara ingilizce dersi aldıralım. Şuraya yüzmeye yollayalım. Burada bale var piyano var, DOB sınavları varmış oraya sokalım, şu seçmeler varmış oraya götürelim. Sosyal etkinliklerin yanında bir de akademik veliler var: 'Biz Morpakampüs, Okulistik' e üyeyiz. Her gün oradan ders tekrarı yapıp, test çözüyoruz' 'Zambak, Coşkun, Güvender bunlardan uzak dur, Tudem testlerinden almalısınız' 'Bursluluk sınavlarına hazırlanıyoruz, Bilsem' den ilk aşamayı geçtik' 'Tudem ortak sınavlarında çocuğum okul birincisi oldu' ...

Koyup şapkayı önümüze düşünme vakti gelmişti. Biz ne biçim veliydik allasen. Millet çocuğunu dört dörtlük yetiştirmek için paralansın; biz hafta sonları arkadaş buluşmaları, avm gezmeleri, parklar, bahçeler,gezmeler, tozmalar, evde pişti, tombala partileri. Bir hobileri olamayacaktı bu gidişle çocukların. Hem okul dışı dersleri takviye etmezsek okul başarısı da sürdürülebilir olmazmış, evde ders çalışma alışkanlığı verilmeliymiş... 

Rekabetçi eğitim sistemi karşısında çok kararlı bir şekilde çıkmış olduğum pasif direnişi, bu sene başında sonlandırdım arkadaşlar. Baskılar beni yıldırdı, çözüldüm, eğitim sistemi beni içine çekti, çarkının dişlilerinden biri yaptı ve öğüttü. Artık ben de sistemin bir parçasıyım.
Çocuklarım eve gelince bugün neler öğrendiniz, sınav oldunuz mu, ödevlerinizi yaptınız mı diye soruyorum. Morpa üyeliği aldık, Tudem test kitaplarımızı aldık. Tableti toptan yok ettik, kaldırdık ortadan. Hafta sonlarına birer hobi kursu koyduk. 'Ohh be ilgili, bilinçli anne-baba olmanın huzuruna, mutluluğuna eriştim' dememi bekliyorsanız çok yanılıyorsunuz. Malesef bu kez de başarı odaklı ebeveyn olma korkusu sardı beni. Zavallı çocuklara yeterince serbest zaman bırakıyor muyuz acabalar, sabahtan akşama okuldalar bir de hafta sonlarını bloke ettik diye hayıflanmalar, yaz geliyor bu kursları sonlandırsak mı diye düşünmeler, eğitim-eğlence dengesini ayarlayabiliyor muyuz demeler, çalışan anne-baba olarak bize de yazık biz de bu sene hiç arkadaş yüzü göremedikler...

Zaten neydi, tek bir doğru yoktu. Ve ben ne yapıyordum, anneliğin çıkmaz sokaklarında yolumu arıyordum. İnşallah bulacağım arkadaşlar, direniş bitti ama etkileri devam ediyor.

not: inşallah odtü' ye gireceğiz, göbekler zaten orada :))



8 Nisan 2016

+8 Yaş Yeni Kitaplar

Bu sene eşimin iş arkadaşlarından biri büyüyen çocuğunun kitaplarını bize hediye etti. O kadar çok ve güzellerdi ki, Elif' le hemen kitapları dizip sergi yapmıştık. İçerisinde gerçekten beğendiğim almak istediğim kitaplar vardı. Biz bu kitapların kıymetini bildik, hepsini özenle kütüphanemize yerleştirdik. İnceledik, okuduk. İleride aynı güzel davranışı yapmak üzere kararlar aldık birlikte.  
Hediye kitaplar bizi epeyce idare etti ama blog arkadaşlarımdan güzel kitap tanıtımları gelince de dayanamadım. Yeni kitaplarımız henüz geldi. Hızlıca göz gezdirdiğimde 'Genç Kız Olmakla Nasıl Baş Etsem' sanki 11-12 yaşlarına daha çok hitap ediyor gibi geldi bana. Elif' e şimdi verip vermemekte kararsızım.
Filozof Çocuk Serisini zaten biliyoruz, Mutluluğu çokca sorguladığımız bugünlerde serinin bu kitabını özellikle almak istedim. Çok da başarılı bulduğumu söylemeliyim.
Vee işte Kumkurdu sonunda bizim evde :) Bu hafta sonu bitirmeyi planlıyorum merak ve heyecanla okuyacağım. Sanırım çocuklardan çok kendime aldım ben bu üçlemeyi :)

Bu arada fotoğraflarımın kalitesizliği beni çok rahatsız etmeye başladı. En kısa zamanda daha iyi fotoğraf çekebileceğim bir telefon almalıyım. Herkese bol oyunlu, bol okumalı eğlenceli bir hafta sonu diliyorum :)

6 Nisan 2016

Room 'Gizli Dünya'

Film Türü: Dram Film
Süresi: 1 saat 58 dakika 

Emma Donghue'nun 2010 yılında yazdığı kitabından kendisi tarafından sinemaya uyarlanmış. Gerçek bir hikayeden esinlenildiği söyleniyor. Yönetmenliği İrlanda asıllı Lenny Abrahamson' a, müzikler Stephen Rennicks' e ait. Başrolde anne rolü ile Brie Larson, Jack rolü ile Jacop Tremblay var.  Brie Larson (12 Short Terms) en iyi kadın oyuncu ödülüne layık görülmüş.
Filmde beş yaşındaki oğlu ile bir odaya hapsedilen bir annenin yaşadıkları, bu odadan kaçışları ve kaçtıktan sonra dış dünya ile yüzleşme süreçleri anlatılıyor.

Dün akşam izlemeye fırsat bulabildiğim bu film beni oldukça etkiledi. 'Hayat Güzeldir' deki babanın yahudi kampında oğlunu psikolojik olarak koruyabilmek için girdiği çabayı anımsattı bana. Sadece tepede küçük bir pencereden giren gün ışığıyla, dış dünyanın uzay olduğu anlatılarak 5 yaşına gelen Jack' e annesi artık büyüdüğünü söyleyerek gerçekleri açıklıyor. Önce gerçeği kabullenmek istemeyen Jack' e kaçış planında büyük görev düşüyor. Dış dünyaya adaptasyon sürecinde yaşadıkları ise benim için gerçekten sarsıcıydı. Gazetecilerle yapılan röportajda anne; sorulan ' Jack için en doğru karar bu muydu, onun diğer çocuklar gibi büyüyebilmesi için dışarıya bırakılmasını talep ettin mi' sorusu ile bunu daha önce hiç düşünmemiş olduğunu fark ediyor, anneliğini sorguluyor ve bir çöküş yaşıyor.  Annenin 7 yıldır kapalı kaldığı küçücük  odada, çocuğunu büyütürken gösterdiği güç, kurtuluşlarıyla çözülüyor. 
Filmi neredeyse sadece Jack' in gözünden, onun kavrayışıyla izliyoruz. Dış dünyayı yorumlayışı, odasında annesi ile baş başa yaşadığı hayatı özleyişi etkileyiciydi. Ben iyi bir anne olamadım sorgulamasına, ama sen benim annemsin cevabıyla karşılık veriyor Jack. Karakter derinliği yüksek, oyuncu performansları harika, gerilimi, dramı tam tadında, konusu çok katmanlı, üzerine düşünülebilecek,  etkisi uzun süre devam eden izlenilesi bir film olmuş.