23 Haziran 2017

Temmuz' da Yine Geliriz

Bu sene okulların 9 Haziran' da kapanıp, 18 Eylül' de açılacağını öğrenince moralim bozuldu tatil hesabı falan yapmadım. Her sene ölçüp biçip ince ince planlarken, bu kez akışına bıraktım. Nasıl olsa ağzımla kuş tutsam izinle, yaz okuluyla, şunla bunla bu zamanı dolduramam. Hadi bakalım bir de böyle deneyelim.

Çocuklar ilk hafta etüte devam ettiler. Devam ettiler ama zorla, ay keşke evde olsak, hiç bir arkadaşımız gelmiyor, neden biz gidiyoruz, tatil oldu hala etüte gidiyoruz, bin bir şikayet. İkinci hafta ikisini evde bırakayım dedim. Babaanneleri aynı binada olunca gözüm arkada kalmıyor. Tabi ellerine tabletleri ve sınırsız interneti verince bir bitkiden farksız oluyorlar. Arada suyunu, besinini ver, kendi haline bırak. Tüm kış boyunca tablet yüzü görmeyen çocuklar, çölde su bulmuş gibi oldular.  

Ama bu kadar da serbestlik olmaz diyerek, makul miktarda günlük ödev, okuma listesi, test vermeyi ihmal etmedim tabi. Yalnız ayarı iyi tutturamadım sanırım, sabahları iş servisim daha hareket etmeden ödevlerini bitiriyorlardı. Sonrası malum. Gün içinde de haberleşebilmek için massenger' ı kullandık.
(ilk şaşkınlığım-her adımınızı yazabilirsiniz demiştin:)
İlk akşam saat beş buçuk gibi eve gelip iki müptela bulunca sordum: sizi tabletten kurtarayım mı yavrum? İkisi de bu soruyu bekliyormuş, pek sevindiler. Hiç bıkmayız sanıyorduk ama bıktık dediler. Ertesi güne kadar tabletleri kaldırdım. 
saatlere dikkat çekerim:)
5 günün sonunda kızım bir instagram hesabına admin olmuş. Oğlum five nights at freddy's in 2.sini bitirmiş. Şimdilik başarılarımız bu kadar. Akşamları da biraz bahçeye salıyorum, patendir, baskettir, topdur 1 saat hava alıp geliyorlar.

Baktım bu işin maliyeti yaz okuluyla boy ölçüşemez. Biraz fındık - fıstık - dondurma - bir kap yemekle halloluyor. Eğer böyle giderse bu yaz köşe olurum dedim, nabızlarını yokladım. Tatilden dönünce biraz daha kalırsınız dimi kardeş kardeş evde yavrum? diye sordum. Yok evde sıkılırlarmış, tablette gözleri bozulurmuş, yaz okulunda spor yapacaklarmış falan. Baktım birden doğrucu davut kesildiler, aferin yavrum dedim, aferin böyle akıllı olun siz :))) 
(atarlıyım giderliyim ama yufka yürekliyim
sen yine de cevabı çabuk yaz anne:)
Bayram ile birlikte iki hafta buralarda yokuz, hepinizin bayramını şimdiden kutluyorum. Dönüşte iki çocuğun bitmeyen yaz tatili temalı yazılarımız ile tekrar yayında olacağız :) 

Temmuz' da yine geliriz...



20 Haziran 2017

Çocuksuz Yaşam

Küçüklüğümden beri iflah olmaz bir çocuk severim. 13-14 yaşlarında mahallenin çocuklarını eve getirip yıkayıp - uyutmuşluğum, yedirip - doyurmuşluğum çoktur. Annemle gittiğim misafirliklerde bebek varsa en çok benim kucağımda rahat eder, onu bir tek ben seve seve oyalayabilirim. Velhasıl çocuk sahibi olmak eskiden beri yaşamayı çok istediğim bir deneyimdi. Çocuk sevmemek, çocuksuz bir hayatı seçmek ise aklımın-dimağımın alamayacağı bir düşünceydi.

Çocuksuz hayatı seçenleri anlamaya başlamam çocuklarımın 9' lu yaşlarına denk geliyor. Onlar büyüyüp ben orta yaşın keyfini sürmeye başlayınca biraz gözlerim açıldı. Çevremde evli-mutlu-çocuksuz çiftler artmaya başladığında ise bu konuyu daha derin düşünmeye başladım. 
Yaşadığımız modern çağda, üreme içgüdüsünü ve 'her kadın bu duyguyu tatmalı' klişesini bir yana koyarsak, çocuk sahibi olmak; üzerinde uzun uzun düşünülüp karar verilmesi gereken, bütçe-zaman-enerji planlaması gerektiren önemli bir projeden farksız. 

Çocuk yetiştirirken verilen maddi-manevi büyük çabalar sonucunda ebeveyn olarak hedefimiz ayakları üzerinde durabilen birer yetişkin ortaya çıkarmak yani projenin geri dönüşü tamamen manevi bir doyuma dayanıyor. 

Hayatını böyle bir çabayla ve sonsuz endişelerle geçirmek yerine; tatillerini okulların açık olduğu döneme denk getirmek, çocuksuz otelleri tercih etmek, +13 mekanlarda sadece kendi sorumluluğunu taşıyarak eğlenmek istemek gayet tabi bir tercih olabilirdi. Bebek ağlaması sesi, aylar süren uykusuz geceler, kardeş kavgalarından uzak bağımsız ve dingin bir hayat saygı duyulası bir tercihti. 
Zaten dünya nüfusu inanılmaz bir hızla artıyor, içilebilir su kaynakları tükeniyorken, savaşlar, açlık bu kadar artmış, insanlardan kalben uzaklaşmaya başlamışken, Suriyeli çocuklar, terk edilen bebekler gözlerimizin önündeyken bile isteye dünyaya bir çocuk daha getirmek ne kadar mantıklı olabilirdi.

Kreş parası, özel okul parası, etüt parası, kurs parası, küçük bir servet değerindeki oyuncakları, her sene büyüyen ayaklarıyla birer para öğütücüsü olan çocukların hayatımızdan bir an için uzaklaştığını düşünelim. Hayalini kurduğumuz tatiller, yurt dışı gezileri, almayı planladığımız her şeye çok daha kolay ulaşabilirdik. Ayrıca örnek olmak zorunda olduğumuz çocuklarımız yoksa yaşam tarzımızda daha özgür tercihler yapabilirdik.
Düşünerek, hissederek, planlayarak çocuksuz hayatı seçen yetişkinlerin; yaygın kanının aksine çoğu insandan daha derin hisseden, daha naif, daha duygusal insanlar olduklarını düşünüyorum. Hele bizimki gibi çocuk aşığı bir toplumda onca baskıya ve sorgulamaya rağmen bu kararı alabilmek hiç de kolay değil. 

Bence artık evlenince çocuk sahibi olmanın, acıkınca yemek yemek kadar doğal bir süreç olmadığını hepimizin kabullenmesi gerekiyor. Anne olan kadının daha üstün, olmayanların ise eksik olduğu düşüncesi her gün daha çoğumuz tarafından sorgulanıyor. Anneliği tek başına bir meslek ya da bir sıfat olarak görenlerin sayısı giderek azalıyor. 

Yakın gelecekte çevremizde evlenmek istemeyen, evlenip de çocuk yapmamayı tercih eden, çocuksuz olup kedi-köpek beslemek isteyen insanları daha çok göreceğimizi düşünüyor, şimdiden hepsini saygıyla selamlıyorum :)


Tüm zorluklarına rağmen, çocuklu hayatı seçenleri yani kırmızı hapı yutanları ise sevgiyle kucaklıyorum :)))


Not: Görseller Pascal Campion

12 Haziran 2017

Hayat

Teyzemi, annemin hayatta olan son kardeşini sonsuzluğa uğurladık. 92 yaşında 1 aydır yoğun bakımdaki yorgun bedeniyle (çoklu organ yetmezliği yani yaşlılık teşhisi ile) vedalaşırken, çocukluk hatıralarımda teyzeciğim ile yeniden buluştum.
Vesile ile memlekete bir günlük buruk bir ziyaret. 
20 yıldır görmediğim çocukluğumun kasabasına değil de bambaşka bir yere gitmişim hissi. 
Her yer o kadar değişmiş ki. Özellikle kıyı yolu. Bir deniz kenarı kasabasıydı bıraktığım, gördüğüm ise sanki denize kenarı olmayan bir yer. Denizi doldurup yol yapmak maliyet açısından harika bir fikir olabilir ama yerleşim yerlerini denizden çok uzaklaştırmış, mahvetmiş ve tüm özelliğini yitirmiş eski mahallem.
Köy yolu, mezarlık. 
Küçüklüğümde her köye çıkışımızda durup dualar edenler, bugün kaybettiklerimiz. 
Uzun yıllardır görmediğim kuzenlerim, kuzenlerimin çocukları, ağlamaklı gözlerle sarılışımız. 
Hep daha iyi vesilelerle buluşma dilekleri.
Ve iki günlük yolculuktan sonra sabah karmakarışık bir ruh hali ile gelip, yazdıklarım. 
Anı defterine ilave olan kırık dökük bir kaç fotoğraf.

2 Haziran 2017

Mezuniyet

Güzel kızım seninle her şey ilk, her şey yeni. Büyüdüğünü serpildiğini izlemek dünyanın en güzel hediyesi. Karakterinin evrildiği yer ne kadar üzse de zorlasa da bizleri sana bir birey olarak saygı duymamak, hayran kalmamak imkansız. Savunduğun doğruların var, mücadelecisin, hor görülenin, yalnız bırakılanın yanındasın, hak ettiğini düşündüğünün peşindesin, özgür ruhlusun, otorite-kural karşıtısın, haksızlığa tahammülsüzsün. Egonun, kıskançlığın, bencilliğin zerresi yok bünyende. Sevdiklerine karşı çok toleranslısın, empati kişiliğinin belirgin bir özelliği. 
Canım kızım seni zor bir hayat bekliyor. Bunu şimdiden görebiliyorum. Üzüleceksin, kırılacaksın, güveneceksin, ihanete uğrayacaksın, haksızlıklar göreceksin. Bunların yanında hayatın güzelliklerini de herkesten daha yoğun yaşayacaksın. Her ne olursa olsun biz hep senin yanında olacağız. 
Canım kızım yeni bir mezuniyet; 10 yıllık hayatına sığdırdığın 2.mezuniyet ve senin deyişinle bir son ama yeni bir başlangıç da aynı zamanda. Eğitimde kreş ve ilkokuldan sonra 3.dönemece adım atıyorsun artık. Eminim yeni okulunda da adın hep dürüstlükle, adaletle, başarılarla anılacak. 
Rotan dürüstlük, pusulan vicdanın olsun kızım, yolun açık olsun...