28 Aralık 2023

Dogville

DOGVILLE - ANKARA DT Büyük Oyunu - 1 Perde - 1 saat 39 dakika - +16
Yazan Lars Von Trier - Uyarlayan Christian Lollike
Çeviren Nazlı Gözde Yolcu - Yöneten Emre Basalak
OYUNCULAR: Anlatıcı Başak Vural Tanrıseven - Grace Senem Topkaya
Tom Ali Karaca - Bayan Edison Eda Yılmaz Yener
Ginger Buse Çağla Çelik - Chuck Bülent Çiftçi
Vera Duygu Biçer - Olivia Emine Tekin Ünal
June İpek Özdinç - Bill Tuğberk Aksu
Liz Nilsu Akman - Bayan Henson Ceren Saraçoğlu
Jack Mckay Kadri Özcan - Martha Dilek Ersoy
Ben Volkan Özman - Jason Selen Bayındır
Patron Tuncer Yığcı - Polis Memuru Ege Eğerci
Gangsterler Oğuzhan Ağar, Ahmet Sezen, Burak Polat, Yunus Çördük, Şenol Yıldız


OYUNUN KONUSU: Amerika Birleşik Devletleri’nin Rocky dağlarında bir kasabadan bahsediyoruz… Bizden uzak bize ırak…
Kendi halinde, en zor şartlar altında bile umudunu kaybetmeyen insanların yaşadığı küçük güzel bir kasaba… Bizden biri, bize yakın….
Onların sarsacak bir “hediye” gelirse bir gün kasabaya... ve o hediye insan olmanın en tehlikeli dürtülerini uyandıracak bir “örnek” olursa... Bizim gibi, biz gibi…
Grace’in kasabaya gelmesiyle değişen, ortaya çıkan insan halleri… Ne söylediğimizden çok, ne duyduğunuzu, Ne gösterdiğimizden çok, ne gördüğünüzün önemli olduğu bir uzak hikaye… Bir yakın hikaye… Dogville…
 
Oyunu 26 Aralık akşamı Akün Sahnesinde izledim. Yılı psikolojik gerilim türüne sokabileceğim bir oyun ile noktalamış oldum.
Aklımda kalan en tüyler ürpertici replik ''Ona gözyaşlarını tutmayı başarırsa duracağınızı söyleyin.''
Sahne açılışında bir anlatıcı (Başak Vural Tanrıseven) var ve Dogville kasabası sakinlerini tek tek tanıtıyor ve tanıtılan aile sınırlarının tebeşirle çizildiği evine giriyor. Dekor yok denecek kadar az. Oyuncular, temsil boyunca eşyalar varmış gibi davranıyor ve sürekli hareket halindeler.
 
Grace (Senem Topkaya), oyuna gangsterlerden kaçıp Dogville kasabasına sığınarak dahil oluyor. Kasaba halkı onu istemese de Tom (Ali Karaca)' un ısrarları ile oylama yapılıyor ve iki hafta sonra tekrar oylama yapılmak üzere deneme süresi boyunca kasabada kalmasına izin veriliyor. Başlarda kasaba halkı onu içlerine kabul etmek istemiyor. Ancak yavaş yavaş kasaba halkının her birinin üzerinden işlerini almaya başladıkça onu sevmeye ve polislere ya da gangasterlere ihbar etmeyerek korumaya başlıyorlar. 4 Temmuz kutlamalarında kadehlerini Grace şerefine kaldırıp iyi ki aralarında olduğunu söylüyorlar. İzleyici olarak kasaba halkının ne iyi insanlar olduğunu düşünüyoruz.

Dengeler ne zaman değişir. Bir polis gelip Grace' i sorar, onun arandığına dair bir afiş asar, onun bir soyguna karıştığını ve tehlikeli biri olduğunu söyler. Bu durum kasaba halkını endişelendirir. İzleyiciler için bu endişe yerli yerindedir ve hala kasaba halkını haklı bulurlar. 
Ancak bu durum kasaba halkının Grace üzerinde bir güç hissetmesine neden olur çünkü hayatı kendilerine bağlıdır. Onu ihbar etme kozu hep ellerindedir. Bu düşünce davranışlarına yansır. Ve dengeler, Grace aleyhine keskin bir biçimde değişir. Sömürünün şiddeti artar, daha çok iş daha az para hatta sığınmanın bedeli olarak bolca iş hiç para... Erkekler Grace' e cinsel istismarda bulunmaya başlarlar. Kasaba kadınları hatta çocukları bile çok acımasızdır.  Kasaba kadınları bir gün Grace' in evine gelerek, çalışarak kazandığı para ile aldığı yedi adet biblo figüründen oluşan eşyayı teker teker yere fırlatarak kırarlar. Olanlara ağlayarak engel olmak isteyen Grace' e de '’Eğer gözyaşlarını tutmayı başarabilirse duracaklarını''  söylerler. İşi ona sadece belirli bir alan içerisinde hareket etmesine imkan veren bir zincir takmaya kadar getirirler. İzleyici artık kasaba halkından değil Grace' ten yanadır. Ve kötü taraf kasaba sakinleridir. Tüm bunlar olurken Grace insan onuruna yakışmayacak denli iyi niyetli ve anlayışlıdır. Bu durum izleyicinin sinirini bozmaktadır :)
Sonunda Tom sadece kendi itibarı için onu ihbar eder. Gangasterler kasabaya geldiğinde liderlerinin Grace' in babası olduğunu anlarız. Artık güç taraf değiştirmiş ve Grace' in eline geçmiştir. Ve ne yapar dersiniz? Ondan hiç beklemediğimiz şekilde tüm kasaba halkını teker teker acımasızca, hatta yedi çocuğu olan kadının çocukları öldürülürken: ''Ona gözyaşlarını tutmayı başarırsa duracağımızı söyleyin’’ diyecek kadar ağzımızı açık bırakacak bir üslüp ile öldürülmesini emreder. 

Bu intikam izleyicinin içini soğutmadı:) Kime inanıp neye güveneceğimi bilemeden tüm erdemlere, iyiliğe, insani değerlere ve insanevladına inancımı sorgulayarak salonu terk ettim:) İnsan doğasının kötülüğe daha meyilli olduğunu, hele ellerine güç verildiğinde bu kötülüğün sistematik işkenceye, cinayete ne kolay evrilebileceğini bir kez daha etkili bir şekilde görmüş olduk.
Dogville, 2003 yapımı, Lars von Trier' nin yazıp yönettiği Grace karakterini Nicole Kidman' ın canlandırdığı bir filmden uyarlanmış. Pek çok ülkede tiyatro oyunu olarak sahnelenmiş. Ben filmi izlemedim. Kasabanın adı 'dog' yani İngilizce 'köpek' ten geliyor. Kasabada bir köpek var ve en sonunda sadece o sağ kalıyor. Köpeğin Hz. Musa, yedi biblonun yedi günah, Grace' in bağışlayıcılığı ve zincire bağlanmasının Hz.İsa' ya benzetildiği; eserin pek çok metefor içerdiği; hatta Hıristiyanlığa ve Amerika' ya sıkı bir eleştiri olduğu yönündeki görüşler bence kesinlikle dikkate alınmalı. Ve belki bir kez de yapımı bu gözle izlemeliyiz.
 
Oyunculuklar oldukça başarılıydı. Grace performansı ile Senem Topkaya' yı çok başarılı buldum. Bir saat otuzdokuz dakika hızlıca akıyor. Finalde ve selamlamada akar yazıda oyuncuların isimlerini görmek bir sinema filmi havası vermek için düşünülmüş olmalı. Oyuna genel olarak baktığımda ise kasvetli, hazmetmesi zor sahneler içeren, gürültülü, hareketli ve zihnen yorucu bir akşam geçirdiğimi söyleyebilirim.

Bu senenin en çok rağbet gören ve en zor bilet bulunan oyunu olarak mutlaka izlenmesi gereken bir temsil olduğunu düşünüyorum. Tiyatroda farklı deneyimleri seviyorum. Bu oyunu da önermesi insan yanıma çok ağır gelse de hiç unutmayacağım. Emeği geçen herkesi alkışlıyorum.
Tiyatroyu tüm sanat biçimleri arasında en yücesi olarak kabul ederim çünkü o insanoğlunun, neyin insani olduğu duygusunu bir başka kişi ile en dolaysız olarak paylaşabileceği yoldur. Oscar Wilde
Mutlu seneler...

27 Aralık 2023

İzafiyet

İZAFİYET - ANKARA DT Büyük Oyunu
1 Perde - 1 saat 20 dakika
Yazan Mark St. Germain
Çeviren & Yöneten Buğra Koçtepe
OYUNCULAR:
Lieserl / Margaret Pınar Gün Topçu
Bayan Dukas Buket İnger
Albert Einstein Buğra Koçtepe
Kondüktör Sesi Nilsu Akman

OYUNUN KONUSU : Genç gazeteci Margaret Harding, Albert Einstein’la söyleşi yapmanın bir yolunu bulup onu ziyaret eder. Ancak Margaret bilinen klişe soruların aksine söyleşiyi derinleştirip Einstein’ın hayatının bilinmeyenleri ile devam etmek istemektedir… Oyunumuzda, Einstein’ın zorlandığı sürükleyici bir hikayenin içine çekiliriz.

 

Temsili 23 Aralık' ta Şinasi Sahnesinde izledim. Çok fazla rağbet görmeyen ve nispeten kolay bilet bulunabilen bir oyundu. Yorumlara biraz bakınca da oyun ile ilgili beklentilerimi düşürmüştüm. Ancak tam bir ters köşe yaşadığımı ve tiyatrodan çok mutlu bir şekilde ayrıldığımı henüz başlarken söylemek istiyorum. 

Perde açılırken yukarıdaki sevimli Einstein ve kar yağışı sahnesi bizi karşılıyor. Sonra dekorunu çok beğendiğim Einstein'ın küçük çalışma odasında buluyoruz kendimizi. 1949 kışıdır ve bir gazeteci Einstein ile röportaj yapmaya gelir. Röportaj fizikçi kimliğinden çok sosyal kimliğine yönelik sorular ile hatta çantadan çıkan geçmişe ait kimi mektuplar ile Einstein' in özel hayatını sert bir şekilde sorgulamaya kadar varır. Einstein röportaja son vermek ister. Ve gazeteci Margaret Harding' i odasından adeta kovar. Ancak Margaret' in odadan çıkarken attığı o son bakış... Her şeyi aydınlatan, bir anda kavratan annesinin tıpa tıp aynısı o bakış ile Einstein her şeyi fark eder ve metin daha anlamlı daha sürükleyici bir hal alır.

Albert ve Mileva Einstein’ın 1902 yılında kız çocukları dünyaya gelir. 1904 yılında çocuk ortadan kaybolur. 1949 yılında gelen bu gazete muhabiri acaba Einstein' in kızı olabilir mi?

Kendini bilime ya da sanata adamış bencil ama yüce bir insan olmak mı yoksa ailesine bağlı iyi bir insan olmak mı? Metin ana arterde akan baba-kız ilişkisi üzerinden hayata dair düşündüren çok derin mesajlar veriyor. Bir insana bağlı kalıp onu mutlu etmeye çalışmak yerine amaçlara bağlı kalıp tüm insanlığa faydalı olmak. Oyunda bilim insanı rolü geri planda kalmış ve izafiyet bilimsel bir teoriden çok sosyal boyutu ile ele alınmış. Herkesin kendine göre haklı olduğu durumlar. Tercihler ve vazgeçişler. 

Ahlak, erdem, bilim, fayda, toplumsal ilerlemede bireysel çaba, bilim insanlarının hayatı, inanç, aile olmak tüm bunlar açık yüreklilikle biraz da mizahi bir üslup ile tartışılıyor. Hayatında duygusallığa yer vermeyen, bilim sevgisini tüm sevgilerden üstün tutan, aşırı mantıklı ve kalpsiz bir eş ve bir baba olarak görünen Einstein; iki kez evlenmiş üç çocuğa sahip. Doğuştan kalça çıkıklığı nedeni ile yürümesi aksıyor. Kızına genetik kodlar ile aktarılan bir sağlık sorunu olup olmadığı konusunda ısrarlı sorular soruyor. Engelli bir çocuk konusunda yüksek hassasiyeti olduğunu hissettiriyor. Eş ve çocuklarını kendisini aşağı çeken, zamanını çalan, sürekli karşılanması gereken ihtiyaçları ve beklentileri olan figürler olarak görüyor. Hep ve özellikle hatta özenle yalnızlığı tercih etmiş. Bilim ile arasına hiçbir şey sokmak istememiş. 

Ancak biraz kendi yorumum olsa da bu kez farklı olabilir. Onu bu rasyonel düşünce tarzından ne vazgeçirebilir sizce? Kendisinden çok daha zeki bir torun mu?

Açılıştan alkışa kadar ilgi ve dikkatle izledim. Çok sürükleyici bir konu ve su gibi akan pürüzsüz oyunculuklar. Metni çeviren, yöneten, oynayan yani bir nevi oyunu bize kazandıran ismin 'Buğra Koçtepe' olduğunu da belirteyim. Muhteşem bir Einstein olmuştu. Kendisini Suç ve Cezada Raskolnikov, Yastık Adam' da Michal olaral izlemiştim. Ayrıca Gidion'un Düğümü' nde yine çeviren ve yönetendi. Kendisini kutluyorum. Margaret rolü ile Pınar Gün Topçu' yu kesinlikle çok başarılı buldum. Oyunculuğu çok inandırıcıydı. Çok büyük bir alkış. Bayan Dukas rolü ile Buket İnger kesinlikle muhteşem bir performans sergiledi.

Ben bu oyunu metin, oyunculuk, dekor, müzik ve kostüm olarak her şeyi ile çok beğendim. Tekrar izleyeceğim. Ekibe büyük bir alkış. 

Ve oyundan aklımda kalan bir kaç düşündürücü Einstein sözü:
Tüm insanlığı sevmek tek bir insanı sevmekten daha kolaydır.
Fayda her zaman erdemden daha geçerlidir.
Evlilik başımıza gelen bir kazadan kalıcı şeyler elde etmeye çalıştığımız beyhude bir çabadır.
Tesadüfler Tanrının imzasını gizlediği mucizelerdir.
Sen Tanrının bunca insanın gerçekleşmemiş arzularını ve kişisel kaprislerini umursayacağını mı zannediyorsun.

İyi ki varsınız, iyi ki tiyatro var...!

22 Aralık 2023

Palaz - Konya Devlet Tiyatrosu

PALAZ - KONYA DT
Büyük Oyunu - 1 Perde - 1 saat
Yazan Murat Şafak Kömürcü - Yöneten Hakkı Kuş
OYUNCULAR:
Fethi Bey Fatih Yağlıcan
Nuri Bey Onurcan Arıkan
Süreyya İlmen Doğukan Kutlu
Mahmut Şevket Paşa Zafer Kora
Belkıs Hanım Almina Ay
Belkıs Anne Melisa Kocaman
Seher Hanım Rumeysa Çetin
Granil Yağız Demiral
Ulak Ömer Faruk Avcı
Oyuncu Emirhan Subaşı
OYUNUN KONUSU :Osmanlı’nın son zamanlarında padişahın emriyle yurt dışında tayyarecilik (uçuş) eğitimi alan, daha sonra çeşitli cephelerde görev alıp fayda sağlayan ülkemizin ilk şehit pilotlarımızdan olan Nuri Bey ve Fethi Bey’in hikayesi...

 

Oyunu 16 Aralık' ta Küçük Tiyatro' da izledim. Konya Devlet Tiyatrosuna ait bir turne oyunuydu. 

 

1900' lerin başlarında Yüzbaşı Fesa Bey  ve Yusuf Kenan Bey'in 1911'de uçuş eğitimi için Fransa'ya gönderilmesi ile Osmanlı' da askeri havacılığın ilk adımlarının atılması anlatılıyor. Tarih bilgilerine baktığımızda; 21 Şubat 1912'de Fesa ve Yusuf Kenan Bey' in uçuş eğitimlerini tamamladıklarını ve havacılık diplomalarıyla eve döndüklerini görüyoruz. Osmanlı' da aynı yıl, sekiz subay daha Fransa'ya uçuş eğitimine gönderilmiş. Ancak Trablusgarp (1911) ve Balkan (1912) Savaşlarında havacılık alanında bir etki gösterememişiz. 

Balkan Savaşının acı hatıralarını silmek ve Türk Havacılığını tanıtmak için Harbiye Nazırı Enver Paşa, iki tayyarelik bir filonun Kahire’ye gitmesini kararlaştırdı. Bu yolculuğa Bleriot marka “Muavenet-i Milliye” uçağıyla, Deperdussine marka “Prens Celaleddin” uçağı katılmıştır. İstanbul’dan hareketle Eskişehir, Afyon, Konya, Ulukışla, Adana, Halep, Humus, Beyrut, Şam, Kudüs, El-Ariş, Port-Said, Kahire ve İskenderiye’den oluşan toplam 25 saat ve 2515 km'lik bir güzergâh üzerinden yürütülecekti. Seyahat 8 Şubat 1914'te İstanbul Yeşilköy’den başlamıştır. Törene Enver, Talat ve Cemal Paşalar katılmıştır. Şam’a ulaşan Fethi Bey ve Rasıt Sadık Bey, Kudüs’e gitmek için 27 Şubat’ta Şam’dan havalanmışsa da, bir süre sonra uçakları Taberiye Gölü yakınlarında düşmüştür. Bu uçuşu tamamlamak için üç sefer daha gerçekleştirilmiştir. Pilot Fethi (Şehit – 27 Şubat 1914) Pilot Nuri (Şehit – 11 Mart 1914)

İşte oyunumuzun konusu da tam olarak Kahire seferlerinde şehit olan Pilot Nuri ve Fethi Bey' e odaklanıyor.

Oyunda Fethi Bey (Fatih Yağlıcan)' i anlatıcı olarak görüyoruz aynı zamanda. 1 saatlik eser aralarda yer alan bale türünde dans figürlerinin yer aldığı sahnelere yer veriyor. Dans sahnelerini estetik bulsam da beni tatmin etmedi. Çünkü konu ve metin akışı içerisinde danslar ile bağlantı kuramadım, sopalı sahneler ile verilmek istenen gerilimin sebebini anlamadım. Uçuş sahnelerinin salıncak ile bağdaştırılmasını sevemedim. Bir de tüm karakterler için aynı kostümün kullanılmasından ve bu kostümün böyle iç karartıcı olmasından hoşlanmadım.

Gelelim Belkıs Şevket Hanım ile Pilot Fethi Bey aşkına...

Belkıs Şevket Hanım, 1 Aralık 1913 tarihinde ilk defa uçan Türk kadını ve aktivist. Dedesi II. Mahmud'un vezirlerinden Ali Namık Paşa olup, Ata Paşa'nın oğlu olan Şevket Bey'in veya diğer bazı kaynaklara göre Ata Paşa'nın kızıdır. Belkıs Şevket Hanım aynı zamanda bir çocuk terbiyecisi olup, müzik öğretmenliği ve yazarlık da yapmaktaydı. Ayrıca İngilizce dilini de iyi derecede biliyordu.

Osmanlı' da az bilinen kadın hareketlerinin öncülerinden olan Belkıs Şevket Hanım yaşadığı döneme kıyasla iyi eğitim almış, oldukça modern ve yenilikçi biri. Feminist gazete ve dergilerin öncülerinden Kadınlar Dünyası adlı derginin yazarlarından ve bu dergiyi yayın organı olarak kabul eden Müdafaa-ı Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti adlı kuruluşunun da en etkin üyelerinden biri. Osmanlı havacılık hareketlerine destek vermek için toplanan bağışlar ile orduya bir tayyare hediye etmek istiyor ve kampanyayı duyurmak için de zamanın kolordu komutanından uçuş için izin alıyor. Pilot Fethi Bey’in kumandasındaki tayyare ile 1 Aralık 1913 günü saat 15.14’te uçuş gerçekleşiyor. Ve uçaktan hazırlanan broşürler atılıyor. Ancak kampanya yeterli ilgiyi görmediği için uçak alınamamış.

İşte bu vesile ile tanışıyorlar Fethi Bey ve Belkıs Hanım... Lakin aşkları kısa sürüyor çünkü Fethi Bey Kahire görevinden dönemiyor.

Ve bir şey daha öğreniyoruz oyunu izlerken: Türk havacılık tarihinin ilk pilotlarından Şehit Yüzbaşı Tayyareci Fethi Bey, güzide beldemiz Fethiye' ye de ismini veriyor.

Oyunun sanatsal yönü bizi tatmin etmese de tarihi yönü çok güzeldi. Pek çok şey öğrendik. Çocuklarla gidilip izlenilebilir. Konya' da yaşayanlara tavsiye ediyorum.

Tiyatro daima ;)





14 Aralık 2023

Gangster - Devlet Opera Balesi

KONU
1. PERDE
Sevgiden, şefkatten, ilgiden yoksun büyüyen Dilinger, oldukça zeki, düzgün fiziğe sahip, karizmatik genç bir adamdır. Ülkede yaşanan büyük ekonomik krizden dolayı halkın fakirleşmesinin, evlerinden barklarından ve işlerinden olmasının sorumlusu olarak bankaları görmektedir. Bu nedenle çocukluk arkadaşları Red, Nelson, Pete ve Floyd'la bir araya gelerek oluşturduğu çete ile banka soygunları yapmayı planlar. Dilinger ve çetesinin gerçekleştirdiği başarılı banka soygunları ile ele geçirilmez olması onun ülke çapında popülerler olmasını sağlar. Devlet tarafından 'Bir Numaralı Kamu Düşmanı' ilan edilen Dilinger, yardımseverliği ve bonkörlüğü nedeniyle arasından sivrildiği insanlar tarafından 'Halk Kahramanı' olarak görülür. Dilinger çetesi yine başarılı bir banka soygunu gerçekleştirirken kendilerini güvende hissetmek için bankadan çıkarlarken yanlarına bir de kadın rehine alırlar. Dilinger, adı Kate olan rehineden etkilenir. Kate de Dilinger'in duyarlı ve nezaketli davranışından etkilenmiştir. Ancak Şerif ve adamları Dilinger'in peşindedir. Bir gece önce Rita'nın Show'unu izleyen ve ona hayranlık duyan Şerif ertesi gün onu yolda görünce peşine takılır, evine dek onu takip eder. Dilinger'in, Rita'nın evine girdiğini görünce fırsatı kaçırmaz ve adamlarıyla birlikte onu yakalar. Dilinger, Şerif'in ofisindeki nezarette parmaklıklar ardındadır. İfadesi alınmadan önce parmaklıklardan kurtulmayı başaran Dilinger, Şerif'i ve arabasını rehin alarak karakoldan çıkar. Artık özgürdür. Şerif'in arabasını çalmak Dilinger'in en büyük hatası olmuştur. Çünkü araba çalmak federal bir suçtur ve artık yerel polisin dışında FBI da onun peşindedir. Dilinger arkadaşları ile birlikte eğlenmek amacıyla sevgilisi Rita'nın show yaptığı mekâna gelir. Ancak Rita bu gece için izinlidir. Dilinger, içeri giren Kate'i görünce gözlerine inanamaz ve ikili, kendilerini tango müziğinin eşliğinde aşkın ve tutkunun dansını yaparken bulurlar. Bu esnada Dilinger'in hapisten kaçtığını öğrenmiş ve onu her yerde onu arayan Rita da gelir. Ancak gördükleri onu mutlu etmez ve fazlasıyla öfkelenir. Nelson, Rita'nın daha fazla taşkınlık yapmasını önlemek için onu uzaklaştırır.
2. PERDE
Red, Nelson, Pete, Floyd, Jane, Bette, Barbara ve Billie gecenin ilerleyen saatlerinde Rita'nın evine gelirler ve eğlenmeye burada devam ederler. Rita, Dilinger'in Kate'le birlikte olduğunu düşündüğünden, oldukça agresiftir. Bu arada Dilinger, Kate'le birlikte bir kaçamak yapmış deniz kenarında aşklarını yaşamaktadır. Dilinger'in yaşantısı Kate'nin hayat tarzına uymasa da bu adama çılgınca âşıktır. Bu nedenle onun yasadışı yanını görmezden gelmeyi tercih etmiştir. Dilinger ve çetesi yeni bir banka soygunu yapıp kaçtıklarında FBI ajanları çok kısa sürede peşlerine takılır ve çatışmada Dilinger arkadaşlarını kaybeder. FBI ajanı Mel ölen çete üyelerini tespit eder. Ancak aralarında Dilinger yoktur. Yine ellerinden kurtulmuştur. Rita, Dilinger'in kendisini önemsememesini, diğer kadını tercih etmesini en önemlisi istenmemeyi hiçbir şekilde af edemez. Ondan intikam almak amacıyla FBI ofisine gider ve Ajan Mel'e Dilinger'la ilgili tüm bildiklerini anlatır. Dilinger'in alışkanlıklarını, uğradığı yerleri, yeni sevgilisinin adını söyler. Rita'nın ardından Ajan Mel Kate'i getirmeleri için adamlarını gönderir. Tüm arkadaşlarının ölümüne şahit olan Dilinger ise çok üzgündür. Red ölmeden önce her şeyi arkasında bırakmasını ve kaçmasını tavsiye etse de kaçmak yerine Kate'le buluşup Cabare'ye gider. Kate de, Dilinger'i üzmemek adına FBI ajanları tarafından sorgulanmak üzere FBI'ın ofisine götürüldüğünden bahsetmez. FBI Ajanlarının Cabare'de pusu kurduğundan habersiz sevgilisiyle güzel bir gece geçirmek isteyen Dilinger, yaşanan çatışmada vurulur. 
 
Temsili 2 Aralık akşamı Opera Sahnesinde izledim. 
Nilgün Bilsel Demireller’in koreografisi ile Ankara Devlet Opera ve Balesi Modern Dans Topluluğunca sahneye konulmuş bir esermiş. Ağırlıklı olarak jazz parçalardan oluşan bir repertuarı vardı. İki perdelik bir müzikaldi ve 90 dakika sürdü. Aslında türü 'modern dans' olarak geçiyor. Danslar, müzik ve koreografi kadar dekor ve kostümler de muhteşemdi. Hele ki canlı orkestra müthişti. 
O kadar tatmin edici ve doyurucu bir sanat akşamı geçirdim böyle profesyonel bir temsili izlemek harika hissettirdi. Tekrar tekrar izleyebilirim.
 
Her şeyi ile büyüleyiciydi, tüm emeği geçelere büyük alkışlar ve teşekkürler :)) 

1 Aralık 2023

Son Gece Mahallesi

SON GECE MAHALLESİ - ANKARA DT Büyük Oyunu - 1 Perde - 1 saat 35 dakika
Yazan Pınar Gürbüzoğlu - Yöneten Ç. Umut Tanyolu
OYUNCULAR:
Şaziye: Z. Şirin Giobbi
Fuat: Gökhan Kutum
Oktay: Tansel Aytekin
Şener: Abdullah İndir
İlhami: Sedat Keçeci
Segio: Berkay Veli
Arif: Erdi Erciyas

OYUNUN KONUSU : "Karanlıkta kalan suç! Suçun sözlükteki tanımı basitçe yasalara ya da ahlaka aykırı davranışların tamamı; ancak öyle durumlar var ki haberimiz olmadığı sürece ya da tarafların anlaşmaya varması durumunda gün yüzüne çıkmıyor.Karanlıkta kalan suç...Bunu anlayabilmeniz için Fuat'la tanışmanız gerek… "

30 Kasım 2023 de Şinasi Sahnesinde izledim. 

Sahne açılmadan, oyun başlamadan, ışıklar sönmeden önce Gökhan Kutum, izleyicilere karanlıkta kalan, ört bas edilen suçlar ve suçu görmezden gelmenin de suç olduğu üzerine kısa bir hatırlatma yaptı ve sorgu süresince sessiz kalmamazı istedi.

Sahne açıldığında bir istiridye çiftliğinin sahibi olan Şaziye' nin; Son Gece Mahallesi' nde yaşayan beş kadını küçük bir istiridye bıçağı ile öldürmesi sebebiyle baş şüpheli olduğunu anlarız. Suçu itiraf ettirmek isteyen Cinayet Masası amiri Oktay,  Adli Tıp psikoloğu Fuat ile işbirliği yapmaya çalışmaktadır. Fuat ise dosyayı incelediğini ve Şaziye' nin DKB olduğunu düşündüğünü söylemektedir. (DKB: Disosiyatif kimlik bozukluğu, kişinin kendi kimliğinin dışında “alter” denilen farklı kişiliklerinin de var olmasıyla karakterize bir bozukluktur. Çoklu kişilik bozukluğu olarak da adlandırılır. Kişinin esas kimliği bölünüp birden çok kişilik ortaya çıkar.) 


Fuat, Şaziye' yi sorgulamaya başladığında ise pek çok farklı kadın karakter ile karşılaşırız. Her sorguda farklı bir kadın vardır ve bu kadınlar cinayete kurban giden kadınlardır.  Z. Şirin Giobbi karakter geçişlerini salondan bile ayrılmadan bir kaç küçük aksesuar ile çok başarılı bir şekilde gerçekleştirdi.

Tüm alter karakter kadınlar sorgulandıktan sonra en sonunda esas karakterimiz Şaziye ile karşılşırız. Otuzdokuz yaşında beş yıl önce eşi vefat etmiş çocuğu olmayan Şaziye Hanım, Son Gece Mahallesi' ne taşındığında henüz kimse onun hakkında bilgi sahibi değildir. Ancak mahalle sakinlerinin bir istiridye çiftliği olduğunu ve kendi tabirleri ile kaymak tabakadan olduğunu öğrenmeleri uzun sürmez. Hele ki istiridyelerden inci çıktığını öğrendiklerinde işler bambaşka bir hal alır.

Sorgu ilerledikçe Şaziye' nin evine hırsız olarak giren dört mahalle sakininin incileri çaldığını ve birinin de ona tecavüz ettiğini öğreniriz. Onun bu tecavüzden hamile kaldığını bir yıl boyunca evinden çıkmadığını, bebeği evinde tek başına doğurduğunu anlarız. Ancak işlenen bu suçlarla ilgili polisi aramamış ve hiçbir şikayeti olmamıştır. Sorgunun sonunda ise eve davet ettiği kadınları nasıl katlettiğini tüm detayları ile anlatır Şaziye. Aslında sadece birini çağırmıştır diğerleri meraktan geldikleri için ölmüştür. Birini kocasına paraları nereden bulduğunu sormadığı için, diğerini tecavüzü bildiği halde sesini çıkarmadığı için, birini işlenen cinayeti gördüğü için gibi gerekçelerle öldürmüştür.

Sorgu esnasında hayal ile gerçek iç içe geçiyor. Bazı konular metinde asılı kalıyor. Bebeğe ne oldu, Şaziye neden evini soyan ve ona tecavüz eden erkekleri değil de kadınları öldürmeyi tercih etti, gibi. 

Ben yine de oyunu çok beğendimi söyleyebilirim. Ç. Umut Tanyolu rejisini farklı buldum ve bundan çok hoşlandım. Oyunculuklar zaten muhteşemdi. Gökhan Kutum' a  Dr.Jekyll İle Bay Hyde' da hayran kalmıştık şimdi onu tekrar sahnede görmek ayrıcalıktı. Şirin Giobbi profesyonel oyunculuk performansı ile izleyici çok etkiledi. Diğer erkek oyuncular da oldukça başarılıydı. Konu çok akıcı işlenmişti, zaman aktı, akılda harika bir tiyatro akşamı kaldı...

Alkışları bol sahneleri daim olsun :)


Devrim Pınar Gürbüzoğlu
29 Aralık 1980 tarihinde Sarıkamış’ta doğdu. İlk ve Orta öğrenimini Sarıkamış’ta tamamladı. 1997 yılında Sarıkamış Ticaret Meslek Lisesi’nden mezun oldu. Üniversite eğitimini yarım bırakıp çalışma hayatına atıldı. Manisa ve İzmir’deki özel şirketlerde sırasıyla sekreter, muhasebe sorumlusu, yönetici asistanı, teknik departman bölüm yardımcısı olarak çalıştı. 2006 yılında katıldığı “Nike Rockstar Workout Hip Hop Dans Yarışması”nda İzmir şehir finalisti oldu. On yıllık çalışma hayatının ardından 2009 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Dramatik Yazarlık ve Dramaturgi bölümüne girdi ve Bölüm birincisi olarak mezun oldu. 2013 yılında başladığı Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Sahne Sanatları Ana Sanat Dalı’nda Yüksek Lisans eğitimine devam etmektedir. Kara Ekmek isimli kısa oyunu ile 2011 yılında Suat Taşer Kısa Oyun Yarışması’nda Mansiyon ödülü aldı. 2012 yılında yine aynı yarışmada Granica isimli oyunuyla Sahnelenmeye Değer Oyun Ödülü alarak oyunu sahnelendi. 2013 yılında Suat Taşer Kısa Oyun Yarışması’nda Zehretme Hayatı isimli oyunuyla mansiyon ödülü kazanmıştır. Ünal Gürel Kısa Oyun Yarışması’nda da “Savaşın Sesi” isimli oyunuyla 2.olmuştur. Yine 2013 yılında “Aydın Üstüntaş Oyun Yazma Yarışması” sonucunda İnsanlık Davası isimli oyunuyla ödüle layık görüldü.

 



29 Kasım 2023

Küheylan


Küheylan - Oyun Süresi: 2 Saat 30 Dakika (Ara Dahil)
Amadeus’un oyun yazarı Peter Shaffer’ın gerçek bir olaydan esinlenerek kurgulayıp kaleme aldığı , Broadway’de 1200 kez sahnelenen Tony ödüllü başyapıtı Küheylan, Barış Erdenk rejisi ile sahnede!
Başrollerini Kerem Alışık, Emir Özden, Hatice Aslan, Devrim Nas, Açelya Devrim Yılhan ve Gizem Katmer’in üstlendiği efsanevi oyun, Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu ve Piu Entertainment ortak yapımı ile seyirciyle buluşuyor…
Tutkularının esiri olup gerçekleştirdiği korkunç bir olaydan ötürü hastaneye yatırılan 17 yaşındaki Alan Strang (Emir Özden) ile onu analiz eden ve iyileştirmeye çalışan psikiyatrist Martin Dysart’ın (Kerem Alışık) hikayesini konu alıyor.
Var olan bir tutku yok edilebilir belki ama olmayan bir tutku ortaya çıkarılabilir mi? Normal nedir?
Normali tasarlayan kim?
Biz sadece toplumun tasarladığı bir birey miyiz? Toplum bizi neye göre tasarlar?
Alışılmışın dışında bir doktor-hasta ilişkisinin gözler önüne serildiği, Dysart ve Alan’ın bu çarpıcı, sert ve şiirsel hikayesinde Dr. Dysart kendisine şu can alıcı soruyu sorar:
“Kendisinin hiç sahip olmadığı bir tutkuya sahip olan bu genç iyileşirse, Alan hala Alan olabilecek midir? Yoksa tutku duyamayan biri, boş bir kabuktan mı ibarettir?”Görkemli prodüksiyonu ve çarpıcı dünyasıyla izleyenleri derinden etkileyecek Küheylan, standart tiyatro oturma düzeninin yanında, sahne üzeri koltukları ile unutulmaz bir seyir deneyimi sunuyor.
Yapımcı: Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu & Piu Entertainment
Yazan: Peter Shaffer
Çeviren: Sevgi Sanlı
Yöneten: Barış Erdenk
OYUNCULAR:
Martin Dysart: Kerem Alışık
Alan Strang: Emir Özden
Dora Strang: Hatice Aslan
Frank Strang: Devrim Nas
Heshter Salomon: Açelya Devrim Yılhan
Jill Mason: Gizem Katmer
Hemşire: Dilara Ük
Dalton: Bertan Dirikolu
Genç bir atlı: Sercan Batık Maya: Oğuzhan Keskin

19 Kasım 2023 MEB Şura Salonunda izlediğim bu oyunu uzun süre hatırlayacağım.

Farklı dünya görüşlerine sahip iki ebeveyninin etkili ideolojik bombardımanına maruz kalan 17 yaşındaki Alan Strang, çalıştığı at çiftliğindeki altı atın gözünü kör etmesi nedeniyle ergen psikiyatristi Martin Dysart’a getirilmiştir. Annesi aşırı dindar bir kadınken babası ateist bir sosyalisttir. Aile içerisindeki iletişimsizlik belirgindir.

Alan' ın çocukluktan beri atlarla ilişkisi çok farklıdır. Odasında kocaman bir at kafası posteri asılıdır ve onun gözlerine uzun uzun bakar. Atlara büyük bir hayranlık duyar hatta onları efendisi ya da Tanrısı gibi görür. Çiftlikteki atlara gece çıplak olarak biner, atlarla ilişkisinde sanki cinsel benliğini keşfeder. Onlarla tek kişi olmayı arzular. Bir akşam aynı at çiftliğinde çalışan kız arkadaşının ısrarı ile ahırda olumsuz bir cinsel deneyim yaşar ve atların bu günaha ve başarısızlığa şahit olduğunu düşünerek atların gözünü demir bir çubuk ile kör eder.
Martin Dysart' ın, gencin sorunlarını çözmeye çalışırken yıllardır göz ardı edip, ertelediği kendi sorunları ile de yüzleşmesine neden olan bir terapi sürecine şahit oluruz. Aslında bulunduğu klinikten hemen çıkıp gitmek ve Yunanistan kıyılarında arkeoloji ile ilgilenmek istemektedir. Antik Yunan Medeniyetine ilgi duymaktadır. Karısı ile de aralarında uzun yıllardır devam eden bir iletişimsizlik vardır. Hayatı ile ilgili büyük bir tatminsizlik duygusu içerisindedir. Alan' ı tedavi etmek ve onu normalleştirmek düşüncesi ile mesleğini sorgular. Aslında onun hissettiği tutku ve inanca büyük bir hayranlık duymaktadır. “Normal” ve “anormal” kavramları ile ilgili düşünür.

Dysart: Gözlerini dikmiş bana bakan bu çocuk…
Kendini benim aracılığımla kurtarmaya çalışıyor.
Hesther: Evet, ben de aynısını söyleyecektim.
Dysart: Ben ona ne yapmaya çalışıyorum?
Hesther: Onu yeniden adapte etmeye çalışıyorsun tabiî ki.
Dysart: Neye adapte etmeye?
Hesther: Normal bir yaşama.
Dysart: Normal mi?
Hesther: Normallik hala bir anlam taşıyor.
Dysart: Gerçekten öyle mi?” (Equus, s. 62).

 

Kült bir metin, oldukça ilgi çekici bir konu, çok başarılı bir şekilde sahnelenmişti. Alan rolününde Emir Özden performansı ile pek çok usta sanatçıyı gölgede bıraktı. Karakterin yaşadığı duyguları hissettiğimi ve kendisini çok beğendiğimi söylemeliyim. Atları canlandıran oyunculukları doğal buldum ve sevdim. Kerem Alışık, Hatice Aslan, Devrim Nas alışık olduğumuz simalar ve deneyimlerini bizlere aktarmayı başardılar. İzleyicilerin sahne içerisindeki koltuklarda oturmasının ise oyuna hiçbir katkısı olmadığını düşünüyorum. 

Toparlayacak olursak psikolojiye ilgi duyanların özellikle izlemesi gereken, anne baba olanların farklı bir açı bulabilecekleri,  iz bırakan çok başarılı bir yapımdı. 

Tüm ekibe bolca alkışlar :))

13 Kasım 2023

Gişe

GİŞE - ANKARA DT Büyük Oyunu
1 Perde - 45 dakika
Yazan Jean Tardieu
Çeviren Yıldırım Keskin
Yöneten Ergin Özdemir
OYUNCULAR:
Memur Mehmet Onur Kocabaş
Müşteri M. Burçak Kaya
Dış Ses A. Sinan Pekinton
 

OYUNUN KONUSU :Çağdaş yaşamın yalnızlığı ve monotonluğu ile düş dünyalarında bir arayış içinde olan insanlar… Duyarlılığını yitirmiş diyaloglar arasındaki insan ilişkilerinin kopukluğunu ve kimliksizliklerini gözler önüne seren bir oyun.
Bu absürt hikâyede, tren saatini sormak için danışma bürosuna gelen bir adamın, bir memur tarafından bütün yaşamıyla ilgili katı bir sorgulamaya tabi tutulması anlatılıyor. 

11 Kasım 2023 de Oda Tiyatrosunda izledim. Oda Tiyatrosu oyunlarını ayrıca önemsiyorum çünkü oyuncular ile izleyiciler arasında farklı bir yakınlık, gözle görülür bir iletişim olur.

Derinlikli bir metin, çok beğendiğim oyunculuk performansları ile birleşince güzel bir seyir oldu benim için. Oyunun sonlarına doğru müşteriyi, gişeye gelen bir danışan değil de arafta kalan bir ruh olarak değerlendirdiğimi söyleyebilirim. Gişe memuru bürokrasiyi temsil ederken dayattığı kurallar ve sorgulayıcı üst ton üslubu her ne kadar rahatsız edici ise de müşteri tam olarak uyumlu, biat eden tarafı ile oldukça doğaldır.

Yıldızlı gece tiradında Mehmet Onur Kocabaş' ı çok başarılı bulduğumu söylemeliyim. 45 dakikalık oldukça yoğun ve kısa, bir solukta biten, etkileyici bir eser olmuş.

spoiler: Oyun finalinde memur müşterinin gişeden çıktıktan bir kaç dakika sonra öleceğini söyler. Ve müşteri çıktığında bir arabanın fren sesi ile öldüğünü anlarız.

Bu tarafı ile absürd bir türü olduğunu söyleyebilirim.

Troya'lı Kadınlar

TROYALI KADINLAR - ANKARA DT Büyük Oyunu
1 Perde - 1 saat 10 dakika
Yazan Euripides
Çeviren Ülkü Tamer
Yöneten Betül F. Gökçer
OYUNCULAR:Hekabe Ferahnur Barut
Helena Esin Ercan
Andromakhe Öykü Kaya, Ayşenur Yaman
Kassandra Nilsu Akman, Nurefşan Deniz Binici
Agamemnon / Menelaos Aykut Züngür
Talthybios Ahmet Kılıç
Paris N. Volkan Akün
İphigenia / Polyksena Elif Işık
OYUNUN KONUSU : Sparta Kraliçesi Helena ve Troya Prensi Paris birbirlerine aşık olurlar. Helena, kocası Menelaos’u bırakarak Paris ile gizlice Troya’ya kaçar. Onuru sarsılan Sparta Kralı Menelaos, kardeşi Agamemnon ve diğer Akha krallarıyla müttefiklik kurarak Troya’ya savaş açar. On yıl süren bu uzun savaş, tahta at hilesiyle Yunanlar tarafından kazanılır. Troyalı Kadınlar oyunu savaşın hemen sonrasında, Troya sahilinde geçmektedir. Her şeyini kaybetmiş Troyalı kadınlar, sahilde kendi kaderlerinin belirlenmesini beklerler. Onlar bu bekleyişin içindeyken habercinin getirdiği yeni haberler acılarını gitgide derinleştirecektir.

 

7 Kasım 2023 de Cüneyt Gökçer Sahnesinde izledim. Üzerine onlarca kitap, film, oyun yazılan Troya Savaşı' nı bir kez de sadece mitolojiye konu kadınların gözünden yorumlayan bir eser. Tüm savaşlarda olduğu gibi erkekler gider geriye kadınlar ve çocuklar kalır. Burada savaşı kaybeden Truva' nın kadınlarının esir alınma süreci oldukça trajik bir şekilde aktarılıyor.

Akhilleus’un oğlu Neoptolemos katılırsa savaşın sona ereceği şekilde çıkan bir söz üzerine O da savaşa katılmıştır; fakat savaş hala sürüp gitmektedir. Bunun üzerine kurnaz Odysseus Truva atı fikrini öne sürer. Bu tahta at Epeios tarafından yapılır ve Truva kapıları önüne bırakılır. En iyi Aka kahramanı Neoptolemos bu tahta atın karnında saklanmışlardır. Aka ordusu ve casus Sinon’un planı neticesinde Truva şehrine girerler ve şehri ateşe verirler. Priamos ve sağ kalan öteki oğulları öldürülür. Neoptolemos Hektor’un oğlu Astyanaks’ı surlardan aşağı atar. Bütün Truva kadınları ve çocukları esir alınır. Paris Heleni korumak isterken Akhilleus'un oğlu Neoptolemos tarafından öldürülür. Menelaos savaşın sonunda Helen'i alarak Spartaya geri döner. Neoptolemos savaş ganimeti olarak Hektor'un karısı Andromache ile evlenir.

Bu hikaye ile her karşılaştığımda Paris ve Helen' i düşünürüm. Acaba Truva yerine başka bir yere gitselerdi yine bu savaş çıkar mıydı? Yoksa aşkları bu büyük mitolojik savaşa bahane mi edildi sadece...

Tiyatro bizi hayata bağlayan bir kaynak... Yaşadığımızı hatırlatan keyifli akşamların adresi. Hayattan benzer tatları aldığımız insanlarla aynı ortamda buluşmanın ender fırsatlarından biri...

İyi ki tiyatro var... 

Yüzyıllık Destan Ateş


YÜZYILLIK DESTAN ''ATEŞ'' - ANKARA DT Büyük Oyunu
1 Perde - 1 saat 15 dakika
Yazan Haluk Özenç
Yöneten Barış Erdenk
Proje Koordinatörü Gonca Eryiğit
OYUNUN KONUSU  Kendi vatanında tutsak edilmiş; açlık, yokluk ve yoksullukla mücadele eden bir halk... Acıyla, kayıpla, yenilgiyle dolu Anadolu topraklarında, imkansızlıklar içinde dahi asla vazgeçmedi…Vatanını bölmeye niyetlenenlere karşı mesajları netti: bu millet birdir, birliktedir ve bu topraklarda ‘’Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir’’. 
 
1 Kasım 2023 de Akün Sahnesinde izledim. Akün Sahnesinde özellikle H sırasını tercih etmeniz gerektiğini eminim daha önce söylemişimdir:) Cumhuriyetimizin 100. yılına özel sahnelenen bu eseri izlerken tüm salon duygulu ve gururluydu. Havada birlik ve beraberlik dolaşıyor, coşku ve gurur teneffüs ediliyordu.
Metin, kurtuluş mücadelimizi Mondros Ateşkesinden, Kongreler dönemi ve meclisin açılışına kadar işleyen Ata' mıza en yakın kurmayların yer aldığı kısa bir tarih dersi tekrarı niteliğindeydi. Özelikle çocuklarla izlenmesi gerektiğini düşündüm izlerken.

Dr.Jekyll İle Bay Hyde

 

DR. JEKYLL İLE BAY HYDE - ANKARA DT Büyük Oyunu
1 Perde - 1 saat 40 dakika  Yazan Robert Louis Stevenson
Uyarlayan Jeffrey Hatcher
Çeviren Şükran Yücel
Yöneten Ünsal Coşar

OYUNUN KONUSU 1800'lerde İngiltere'de geçen oyun, toplum içinde saygın bir yeri olan bilim insanı Dr. Henry Jekyll'ın bir deney yapmaya karar vermesi ve bununla birlikte gelişen beklenmedik olayları konu alır.

2021 de izlediğim bu oyunu 14 Ekim 2023 de Akün Sahnesinde bir kez daha izledim. Gerçekten oldukça yetenekli bir oyunculuk performansı ve harika bir akıcılık ile işlenmiş film gibi bir eser, başarılı bir reji...Hala sahnelenirken kaçırmayın derim.

Gonzago'nun Öldürülmesi

 

GONZAGO'NUN ÖLDÜRÜLMESİ - ANKARA DT Büyük Oyunu
2 Perde - 2 saat 35 dakika
OYUNUN KONUSU Dünya edebiyatının en önemli yazarlarından William Shakespeare, tiyatro dünyamıza birçok eser bırakmıştır. En bilinen eserlerinden biri olan Hamlet oyunu aynı zamanda çok sayıda yazara ilham kaynağı olmuştur.
Prens Hamlet’in babası, amcası Claudius tarafından zehirlenerek öldürülmüştür. Tahta geçen yeni Kral Claudius Hamlet’in annesiyle evlenmiştir. Gonzago’nun Öldürülmesi oyunu bu trajedinin yansımasıdır.
Prens Hamlet, babasının intikamını almak, amcasının vicdan azabını ve suçluluk duygusunu ortaya çıkarmak için tiyatro sanatının gücünden faydalanmak ister. Elsinore şatosuna seyyar bir kumpanya getirtir. Hamlet’in hikâyesini bu kez kumpanyanın gözünden izleyelim. 

Yeni sezonun ilk oyununu 7 Ekim 2023 de Küçük Tiyatro' da izledim. Hamlet' e farklı bir yerden bakmak, her dönem her coğrafyada sanatçı olmanın zorluklarını fark edebilmek ve güzel oyunculuklar ile harika tiyatro atmosferini solumak için bu oyunu tavsiye ediyorum.

27 Ekim 2023

Hisseli Harikalar Kumpanyası - Binbir Gece Masalları - D-21 Deniz'e Mektup (2023 Kalan Oyunlar)


HİSSELİ HARİKALAR KUMPANYASI - ANKARA DT Müzikal Büyük Oyunu
2 Perde - 3 saat
Yazan Haldun Dormen
Beste Melih Kibar
Şarkı Sözleri Çiğdem Talu
Yöneten Boğaçhan Sözmen

OYUNUN KONUSU
Oyunda, Anadolu’da turne yapan bir çadır tiyatrosunun assolisti hayallerini gerçekleştirmek için İstanbul’a gider. Kumpanyanın yeni bir assolist bulması ve bir köy ağasının yeni assoliste aşık olmasıyla gelişen olaylar konu edilir. 
 
 11 nisan 2023 Küçük Tiyatro' da izlediğim temsili bu sezon bir kez daha görmek istiyorum.
 
 
 
BİNBİR GECE MASALLARI - ANKARA DT Büyük Oyunu
1 Perde - 1 saat 20 dakika
Yazan Anonim
Uyarlayan Christian Grau-Stef
Çeviren Doğan Ertener, Fatoş Urgancı
Yöneten Funda Mete

OYUNUN KONUSU
Dünyaca ünlü “1001 Gece Masalları” çok büyük bir coğrafyanın ve insanlığın ortak mirası. Şehrazat anlatır, Hükümdar Şehriyar dinler… Bu kez Şehriyar’ın gözünden takip ediyoruz masalları… Onun dünyasına giriyoruz. Ama bu dünya karanlık, tavizsiz ve sert. 
 
09.05.2023 Akün Sahnesi' nde gördüğüm temsili çok beğendiğimi anımsıyorum.
 
 

D – 21  - Deniz’e Mektup
Sahne: Tepebaşı Sahnesi ( Haller Gençlik Merkezi )
Tek Perde & 11 Tablo / 90 Dakika
9 Yaş ve üzeri için uygundur
Yazan - Yöneten: Emre BASALAK
Müzik: Ekin ETİ
Dekor- Kostüm Tasarım: Anıl IŞIK
Işık Tasarım: Mustafa KALA
Koreograf: Ayşegül ERKUTAY
Yönetmen Yrd.: Ercüment YILMAZ

OYNAYANLAR
Sermet YEŞİL, Özgür ONAN, Mete AYHAN, Emre DEMİRCİ, Yalçın ÖZEN, Mustafa KILIKCI, Murat DANACI, Sinan AKTEZCAN, Bedri ADAR
Konusu: D 21… bir cezaevi koğuşu… Birbirinden farklı 8 mahkûm… Umut’u kaybettiklerinde Deniz’e sarıldıkları bir hikâye… Çaresiz günlerin birinde koğuşa bir mektup gelir. Mehmet’in 9 yaşındaki kızı Deniz, âşık olmuştur. Tüm koğuş artık onun için hayata sarılacaktır. Fakat şimdi kim kime yardım edecek?

25 Nisan 2023 Haller Gençlik Merkezi' nde izlediğim bu oyunu Sermet Yeşil' i çok beğendiğim için özellikle Eskişehir' e gidip izlemiştim. Hala aklımda hala etkileyici...



Not: Gittiğim oyunları detaylı yazamıyorum artık ancak belki bir tiyatro günlüğü gibi kalır düşüncesi ile küçük notlar almaya karar verdim.

16 Mart 2023

Godot' yu Beklerken

GODOT'YU BEKLERKEN - ANKARA DT Büyük Oyunu
2 Perde - 2 saat 15 dakika
Yazan: Samuel Beckett
Çeviren: Ferit Edgü
Rejisör: Cem Emüler
OYUNCULAR:
Vladimir: Özgür Öztürk
Estragon: Ulaş Ersoy
Pozzo: Orhan Özyiğit
Lucky / Çocuk: Koray Alper
OYUNUN KONUSU:
Hadi gidelim... Gidemeyiz... Neden? Godot'yu bekliyoruz...



Oyunu 2 Şubat Perşembe günü Akün Sahnesinde izledim. Akün Sahnesi için herkese 'H' sırasındaki izleyici koltuklarını tavsiye ediyorum, pişman olmazsınız :)

Samuel Beckett'ın 1949 yılında Fransızca olarak yazdığı bu eserin daha önce sinema uyarlamasını izlemiştim. 'Godot' yu Beklerken' başlarda deneysel bir tiyatro eseri olarak kabul edilse de kısa zamanda dikkat çekip hızla klasik oyunlar arasında görülmeye başlanmış. 1954 yılında Beckett tarafından İngilizceye çevrilince başka ülkelerde de sahnelenmeye başlanmış.

Sonsuz bir döngü içerisinde; ataletle, eylemsizlikle, her gün bir önceki günün tekrarı olacak şekilde, aynı anlamsız diyaloglarla ve sıkıntılı bir umutla küçücük bir ihtimalin gerçekleşmesini beklemek, senaryonun özeti olabilir bence. Issız bir yol kenarında bir ağacın yanında, büyük bir umutsuzluk içerisinde inadına parıldayan o umudu yaşatmaya çalışarak gelmeyeni beklemeye devam etmek, O gelince neler olacağını hayal etmek her ikisi için de tek alternatif gibi görünüyordu çünkü sanırım yapacak daha iyi bir şeyleri yoktu.   


Vladimir (Özgür Öztürk) talepkar, sorgulayan bir yapıya sahipken, Estragon (Ulaş Ersoy) dünyevi dertlerine daha çok odaklanan, kronik bir unutkanlıkla aynı şeyleri soran biridir. Belki de bu unutkanlık onları birbirine bağlar. Bazen ayrılmanın daha hayırlı olduğunu söyleseler bile bunu hiç gerçekleştiremezler. Aralarındaki şu diyalog: 'Hadi gidelim... Gidemeyiz... Neden? Godot'yu bekliyoruz... A evet doğru...! ' defalarca kez tekrarlanır metin içerisinde. Her gün yinelenen karşılaşmaları ve sohbetleri öylesine birbirine benzerdir ki bir süre sonra günler, haftalar belirsizleşir, zihinleri bulanıklaşır, gerçeklikten uzaklaşmaya başlarlar. Kendileri bile ne kadar süredir birlikte olduklarını unuturlar. Sonu gelmeyen bu anlamsız bekleyiş içerisinde, hiçbir şey yapmadan var olup olmadığı bile kuşku uyandıran bir kurtarıcıyı beklerler.

 

Gogo ve Didi (birbirlerine böyle hitap ederler) Godot’u bekleyerek, bir umudu yaşatmaya çalışırlar. Her gün kuru bir ağacın yanında buluşurlar zaman zaman kendilerini ağaca asmayı da düşünürler ancak bu düşünceyi ''bugün ipimiz yanımızda değil, yarın asarız'' diyerek ertelerler. 


Metinde bir döngü vardır. Vladimir ve Estragon akşam üstü ağacın yanında buluşurlar. Pozzo (Orhan Özyiğit) ve Lucky (Koray Alper) onları ziyaret eder. Hava kararmaya başlarken haberci çocuk (Koray Alper) gelir. Kardeşiyle birlikte Godot’un çiftliğinde çalışmaktadır. Godot’nun bugün gelemeyeceğini ancak yarın kesinlikle geleceğini söyler. Gogo ve Didi birbirleriyle vedalaşıp ayrılırlar. Bir sonraki gün, aynı şeyler, aynı şekilde tekar yaşanır.


Efendi Pozzo ve bir ipe bağlı köle Lucky' nin sahneye gelmesi ile oyuna bir dinamizm gelir. Yıllardır bir arada olduklarını düşündüğüm Lucky yaşlı ve hasta görünmektedir. Yine de efendisi Pozzo ne derse harfiyen yapmaya çalışmaktadır. Ancak artık ne doğru dürüst dans edebilmekte, ne de anlamlı bir tirad oluşturabilmektedir. Yine de birbirlerinden ayrılamazlar. Oyunun en çarpıcı sahneleri onların olduğu sahnelerdi kesinlikle.

Performansları çok başarılı buldum. Özellikle Lucky ve çocuğu canlandıran Koray Alper muhteşemdi. Lucky gerçekten zor bir oyunculuk performansı gerektiren bir karakter ancak Koray Alper' in hayranlık uyandırıcı şekilde üstesinden geldiğini düşünüyorum. Vladimir rolü ile Özgür Öztürk' ü de oldukça başarılı buldum. Dekor, kostüm, ışık detayları ile bütünü destekleyen nitelikteydi. Çok iyi kotarılmış başarılı bir ekip işi reji koltuğundaki Cem Emüler imzası ile izleyicilerini çok mutlu etti. Tüm ekibi alkışlıyoruz.

Günümüzde olmayacak işleri beklerken kullandığımız 'Godot' yu bekliyorum' ifadesini bir deyim haline getiren bu başarılı metnin Ankara Devlet Tiyatrosu yorumunu izlemenizi tavsiye ediyorum.  

Hayatınızda beklediğiniz bir Godot varsa bir an önce gelmesi dileğimle...

2019 sezonunda Antalya Devlet Tiyatrosu tarafından Dave Hanson' un 'Godot'yu Beklerken'i Beklerken' isimli oyunu sahnelenmişti. Buna da göz atmak isteyenler için link bırakıyorum. 

Son perde:
Gogo: Böyle devam edemeyeceğim ben.
Didi: Sana öyle geliyor.
Gogo: Ayrılsak? Belki daha hayırlı olur.
Didi: Yarın asarız kendimizi, Godot gelmezse.
Gogo: Ya gelirse.
Didi: Kurtuluruz. 

10 Mart 2023

Şiddet Dersi-Kulis Sanat

Kulis Sanat Tiyatrosu - 75 dakika- Gerilim Psikolojik

Yazan: Valentin Krasnogarov
Yöneten: Eray Eserol
Kostüm Tasarım: Gökçe Şener 

OYUNCU: 

Hasan İrfan Buzcu, Asena Melikoğlu, Kıvanç Bozkır, Burçin Sezen

 

Konu: Valentin Krasnogarov tarafından yazılmış olan Şiddet Dersi uluslararası alanda yankı uyandırmış bir deneyden ilham almıştır. Profesör Darter'ın insanın karanlık tarafını araştırdığı bu çalışma, öğrenci ile öğretmen rollerinin oynanarak öğrencinin yaptığı her hatanın elektrik cezasıyla sonuçlandığı bir deneydir.

 

 

Kulis Sanat oldukça başarılı bulduğum bir tiyatro topluluğu. Çankaya Sahne ile birleşince daha ilgi çekici olduğunu düşünüyorum. Öncesinde Bahçelievler 7. Caddede küçük bir sahneleri vardı; şimdi Paris Caddesi' nde Çankaya Sahne' de oyunlarını sergiliyorlar. Kulis Sanat' ın Çemberin Altı Noktası ve Ödül isimli oyularını izlemiş ve çok başarılı bulmuştum. Bu oyun da hem konusu hem de oyunculukları ile beni tatmin etti.  9 Kasım' da Çankaya Sahne' de izlediğimi de ekleyeyim.


Behzat Ç.' nin Tahsin Müdür' ü Eray Eserol, Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçısı. Pek çok dizi ve filmde de rol alan Eray Eserol' u bu kez reji koltuğunda görüyoruz. Ayrıca oyun metninin çevirmeni olarak da karşımıza çıkıyor.

Şiddet Dersi, orijinal adı: Jestokiy Urok. 1934 doğumlu Rus oyun yazarı, Valentin Krasnogarov tarafından kaleme alınmış bir eser. Metnin konusu uluslararası alanda yankı uyandırmış Stanley Milgram İtaat Deneyi' nden ilham alıyor.

Stanley Milgram İtaat Deneyi;
Yale Üniversitesi'nden psikolog Dr. Stanley Milgram tarafından yapılan bu deney, insanların otoriteye nasıl boyun eğdiklerini anlamak amacıyla 1961 senesinin Temmuz ayında yapılmıştır. Deneyin kilit noktası, deneklerin şahsi vicdanlarıyla çelişen unsurların varlığına karşı otoriteye nasıl boyun eğdiklerini gösterebilmektir.
Deney içerisinde 3 kişi bulunmaktadır: denek, aktör ve araştırmacı. Araştırmacı, otoriteyi temsil etmektedir ve emirleri veren taraftır. Denek, öğretmeni temsil etmektedir ve otoriteden gelen emirleri uygulayan konumundadır. Aktör ise öğrenci rolündedir ve öğretmenden gelen uyarılara maruz kalan taraftır. Burada, "aktör" denmektedir, çünkü esasında öğrenci konumunda olacak kişi, deneyi düzenleyen araştırmacı tarafından önceden bilgilendirilmiştir ve rol yapacaktır. Ancak bunu denek bilmez.
Öğretmen rolündeki deneğe, deney öncesinde bir şok verilir ve kendisi, deney sırasında öğrenciye şok verdiğinde öğrencinin deneyimleyeceği acıyı deneyimlemesi sağlanır. Sonrasında, kendisine birkaç çift kelime verilir ve öğrenciye bu kelimeleri öğretmesi istenir. Öncelikle, elindeki listedeki sözcükleri aktöre, yani öğrenciye okur. Sonrasında, bir kelime ve o kelimeyle eşleşebilecek 4 şık okur. Eğer ki öğrenci, hatalı şıkkı seçerse, öğretmenin kendi eliyle elektrik şoku vermesi gerekmektedir. Her bir hatalı cevaptan sonra elektrik şokunun şiddeti 15 volttan başlayarak, her sefer 15 volt arttırılacaktır. Eğer ki öğrenci doğru cevap verirse, öğretmen bir sonraki soruya geçecektir.
Denek konumunda olan ve öğretmen rolündeki şahıslar, öğrenci konumundaki aktörlerin gerçekten de şok aldığını sanmaktadırlar. Halbuki, herhangi bir şok uygulanmamaktadır. Aktörün bulunduğu ayrı odada bulunan bir ses kayıt cihazı sayesinde, her bir elektrik şoku seviyesi için ayrı bir ses verilir ve aktör, sanki gerçekten acı çekiyormuş gibi inler.
Milgram'ın deney sonuçlarında tüm denekler durumdan rahatsızlık duyduğunu belirtse de, deneklerin %65'i, yani 40 denekten 26 tanesi emirlere uyarak 450 voltluk inanılmaz yüksek şiddetteki elektriği öğrenci konumundaki aktöre uygulamıştır.
Milgram, bu deneyden yola çıkarak iki sonuca varmış, iki teori geliştirmiştir:
Törecilik Teorisi: Bir birey ve ait olduğu grupla ilgili bir teoridir. Eğer ki birey, karar alma konusunda uzman ve kabiliyetli değilse, karar vermeyi gruba ve hiyerarşik düzene bırakacaktır. Grup, bireyin davranışsal modeli olacaktır.
Aracılı Durum Teorisi: Boyun eğmenin ana unsuru, bireyin başkasının dileklerini yerine getirmesinden ötürü, kendini yaptığı davranışlardan sorumlu görmemesidir. Eğer ki biri bu görüşü benimseyecek olursa, boyunduruğun tüm gereklilikleri yerine getirilmiş olur.
Milgram deneyinin birçok benzeri farklı zamanlarda yapılmış ve benzer sonuçlar elde edilmiştir.

Oyunumuz bir üniversite profesörünün (deneyde araştırmacı olacaktır), öğrencilerinden birine para ve bazı çıkarlar (burs, yurt vb) vaad ederek, birlikte bir çalışma yapmak üzere sahnede buluşmaları ile başlıyor. (öğrenci deneyde öğretmen olacaktır). Profesör deneyde onlara yardımcı olacak kişiyi (deneyde elektrik şoklarını alıyormuş gibi yapan aktör olacaktır) tanıtır ve yapacakları deneyin detaylarını anlatır. Ancak senaryoda  dört ana karakter vardır. Denek-Aktör ve Araştırmacı dışında deneye tesadüfen dahil olan deneğin kız arkadaşı (Profesörün öğrencilerden biri başkası) tüm süreç boyunca arka odada sesini hiç çıkarmadan, deneyi izlemek konusunda araştırmacıyı ikna eder. Tabi süreç ilerledikçe ve erkek arkadaşının acımasızca talimatları yerine getirdiğini gördükçe onun için sakince beklemek imkansız hale gelecektir.


Oyun başladığında karakterlerin inandırıcılığı konusunda şüpheye düştüğümü söyleyebilirim. Özellikle denek (Kıvanç Bozkır) ve aktör (Asena Melikoğlu) performanslarının izleyiciye geçmediğini düşündüm. Ancak metnin derinliklerine inip de nabızlar yükseldikçe, heyecan ve ritm arttıkça karakterlere büründüklerini gördüm. Profesör ile aralarında bir çekim olduğu anlaşılan diğer öğrenci rolü ile Burçin Sezen ve Profesör-Araştırmacı rolü ile Hasan İrfan Buzcu kesinlikle harika birer performans çıkardılar. Bir insana bilimsel amaçlarla ve baskı ile de olsa işkence yapmaya yönlendirilen iki öğrencinin arasındaki ilişki de deney sırasında ciddi şekilde etkilendi. Emirleri uygulamak ile zalimlik arasındaki ince çizgide gidip gelen keskin olay örgüsü içerisinde izleyici olarak sürekli tetikte ve merak içerisindeydik. 

Metin ve içeriği olan deney beni inanılmaz etkiledi. Çok ilgi çekici çok şaşırtıcı bir konu olduğunu düşünüyorum. Deney sonuçları açısından ise maalesef insanevladı için büyük bir hayal kırıklığı ve başarısızlık örneği. Üstlerinin emirlerine sorgusuz itaat eden herkesin bir kez daha düşünmesi gereğini hatırlatıyor. Cellatlar, infaz memurları, askerler, kolluk güçleri, atom bombalarını bir düğmeye basarak aktif hale getirenler, işkence yapanlar, gaz odalarına gaz verenler, otoritenin her kademesinde yer alan erk sahipleri 'ben emirleri uyguluyorum' demeden önce lütfen neyi neden yaptığınızı ve sonuçlarını bir kez daha düşünün.

Tam bir psikolojik gerilim türünde olan bu oyunu, günümüzde şiddetin günlük hayatımızdaki yerini düşündüğümde, çok değerli ve anlamlı bulduğumu söylemek isterim.

Oyunda denek' in öğrenciye ezberletmek üzere okuduğu metinden bir alıntı: 

Alice: “Bu kız, mutlulukların en ışıltılısını; kendi kırılgan ruhunu, sizin buyruğunuz altına vermekte buldu. Kendisini; efendisine, hükümdarına, kralına sundu. Eğitsin, öğretsin, kullansın diye o kırılgan ruhu.. Shakespeare. Venedik Taciri.3.Perde.2.Sahne.