27 Aralık 2023

İzafiyet

İZAFİYET - ANKARA DT Büyük Oyunu
1 Perde - 1 saat 20 dakika
Yazan Mark St. Germain
Çeviren & Yöneten Buğra Koçtepe
OYUNCULAR:
Lieserl / Margaret Pınar Gün Topçu
Bayan Dukas Buket İnger
Albert Einstein Buğra Koçtepe
Kondüktör Sesi Nilsu Akman

OYUNUN KONUSU : Genç gazeteci Margaret Harding, Albert Einstein’la söyleşi yapmanın bir yolunu bulup onu ziyaret eder. Ancak Margaret bilinen klişe soruların aksine söyleşiyi derinleştirip Einstein’ın hayatının bilinmeyenleri ile devam etmek istemektedir… Oyunumuzda, Einstein’ın zorlandığı sürükleyici bir hikayenin içine çekiliriz.

 

Temsili 23 Aralık' ta Şinasi Sahnesinde izledim. Çok fazla rağbet görmeyen ve nispeten kolay bilet bulunabilen bir oyundu. Yorumlara biraz bakınca da oyun ile ilgili beklentilerimi düşürmüştüm. Ancak tam bir ters köşe yaşadığımı ve tiyatrodan çok mutlu bir şekilde ayrıldığımı henüz başlarken söylemek istiyorum. 

Perde açılırken yukarıdaki sevimli Einstein ve kar yağışı sahnesi bizi karşılıyor. Sonra dekorunu çok beğendiğim Einstein'ın küçük çalışma odasında buluyoruz kendimizi. 1949 kışıdır ve bir gazeteci Einstein ile röportaj yapmaya gelir. Röportaj fizikçi kimliğinden çok sosyal kimliğine yönelik sorular ile hatta çantadan çıkan geçmişe ait kimi mektuplar ile Einstein' in özel hayatını sert bir şekilde sorgulamaya kadar varır. Einstein röportaja son vermek ister. Ve gazeteci Margaret Harding' i odasından adeta kovar. Ancak Margaret' in odadan çıkarken attığı o son bakış... Her şeyi aydınlatan, bir anda kavratan annesinin tıpa tıp aynısı o bakış ile Einstein her şeyi fark eder ve metin daha anlamlı daha sürükleyici bir hal alır.

Albert ve Mileva Einstein’ın 1902 yılında kız çocukları dünyaya gelir. 1904 yılında çocuk ortadan kaybolur. 1949 yılında gelen bu gazete muhabiri acaba Einstein' in kızı olabilir mi?

Kendini bilime ya da sanata adamış bencil ama yüce bir insan olmak mı yoksa ailesine bağlı iyi bir insan olmak mı? Metin ana arterde akan baba-kız ilişkisi üzerinden hayata dair düşündüren çok derin mesajlar veriyor. Bir insana bağlı kalıp onu mutlu etmeye çalışmak yerine amaçlara bağlı kalıp tüm insanlığa faydalı olmak. Oyunda bilim insanı rolü geri planda kalmış ve izafiyet bilimsel bir teoriden çok sosyal boyutu ile ele alınmış. Herkesin kendine göre haklı olduğu durumlar. Tercihler ve vazgeçişler. 

Ahlak, erdem, bilim, fayda, toplumsal ilerlemede bireysel çaba, bilim insanlarının hayatı, inanç, aile olmak tüm bunlar açık yüreklilikle biraz da mizahi bir üslup ile tartışılıyor. Hayatında duygusallığa yer vermeyen, bilim sevgisini tüm sevgilerden üstün tutan, aşırı mantıklı ve kalpsiz bir eş ve bir baba olarak görünen Einstein; iki kez evlenmiş üç çocuğa sahip. Doğuştan kalça çıkıklığı nedeni ile yürümesi aksıyor. Kızına genetik kodlar ile aktarılan bir sağlık sorunu olup olmadığı konusunda ısrarlı sorular soruyor. Engelli bir çocuk konusunda yüksek hassasiyeti olduğunu hissettiriyor. Eş ve çocuklarını kendisini aşağı çeken, zamanını çalan, sürekli karşılanması gereken ihtiyaçları ve beklentileri olan figürler olarak görüyor. Hep ve özellikle hatta özenle yalnızlığı tercih etmiş. Bilim ile arasına hiçbir şey sokmak istememiş. 

Ancak biraz kendi yorumum olsa da bu kez farklı olabilir. Onu bu rasyonel düşünce tarzından ne vazgeçirebilir sizce? Kendisinden çok daha zeki bir torun mu?

Açılıştan alkışa kadar ilgi ve dikkatle izledim. Çok sürükleyici bir konu ve su gibi akan pürüzsüz oyunculuklar. Metni çeviren, yöneten, oynayan yani bir nevi oyunu bize kazandıran ismin 'Buğra Koçtepe' olduğunu da belirteyim. Muhteşem bir Einstein olmuştu. Kendisini Suç ve Cezada Raskolnikov, Yastık Adam' da Michal olaral izlemiştim. Ayrıca Gidion'un Düğümü' nde yine çeviren ve yönetendi. Kendisini kutluyorum. Margaret rolü ile Pınar Gün Topçu' yu kesinlikle çok başarılı buldum. Oyunculuğu çok inandırıcıydı. Çok büyük bir alkış. Bayan Dukas rolü ile Buket İnger kesinlikle muhteşem bir performans sergiledi.

Ben bu oyunu metin, oyunculuk, dekor, müzik ve kostüm olarak her şeyi ile çok beğendim. Tekrar izleyeceğim. Ekibe büyük bir alkış. 

Ve oyundan aklımda kalan bir kaç düşündürücü Einstein sözü:
Tüm insanlığı sevmek tek bir insanı sevmekten daha kolaydır.
Fayda her zaman erdemden daha geçerlidir.
Evlilik başımıza gelen bir kazadan kalıcı şeyler elde etmeye çalıştığımız beyhude bir çabadır.
Tesadüfler Tanrının imzasını gizlediği mucizelerdir.
Sen Tanrının bunca insanın gerçekleşmemiş arzularını ve kişisel kaprislerini umursayacağını mı zannediyorsun.

İyi ki varsınız, iyi ki tiyatro var...!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

haydi söyle :)