27 Aralık 2012

eren' in imaları, elif' in isyanları


daha 2,5 yaşındayken dondurma yemek istediğini direk değil de "anneee dilim terledii, dilim çok terliyoooo" diye ifade ediyordu, büyüdükçe dozajı artırdı :)

E:anne ben yazı yazmayı bilmiyorum ki, mesela mor-pa yazamam.
A:eren'cim  bilgisayarda morpa çocuk mu oynamak istiyorsun??
E:hmmm... evet desem yalan olmaz ki :))

E:anne bak masamın üzeri bomboş, hiç bir şey yok...
A:olsun oğlum uyku vakti zaten, boş olsun...
E:belki suyumu getirirsin diye düşünmüştüm.
A:!! (her akşam yatmadan masasına bir bardak su koyduğumu unutmuşum:)

E:anne odama baksana ne kadar dağılmış, hem ben daha tam büyümedim diğ mi anne, elif kadar büyümedim, senin kadar da büyümedim, bu evde en küçüğüm... 
A:evet ama odanı toplayacak kadar büyüdün...
E:keşke bana biri yardım etseydi anne, işlerim çok kolay olurdu...

bir de eren' in genellikle elif' le sorun yaşadığımız durumlarda ortaya çıkan akıllı anlayışlı ama gıcık çocuk halleri vardır:
"ben artık annemi hiç üzmiycem, yaramaz olmıycam, akıllı olcam"
"zaten canım hiç çikolata yemek istemiyo, yoğurt istiyo, çikolata zararlı diy mi anne"
"anneee sana süprizim var, odama gelir misin, bütün oyuncaklarımı topladım"

elif' e kızdığında; "anne keşke elif' i doğurmasaydın, ben böyle abla istemem, benim dediklerimi yapan abla isterim" 

bir ara da neden önce elif' i doğurdum da onu doğurmadım diye burnumdan getiriyordu. çünkü daha büyük olmak istiyormuş. videoya çektim delil olarak saklıyorum :)


yalnız başına ya da yetişkin ortamında hiç sorun çıkarmayan, kendi kendine oynayan, işbirlikçi, uyumlu, sakin bir oğlum var. ancak elif ile birlikte çete ruhu ortaya çıkıyor. zaten elif tam bir çete lideri, ne kadar aklı başında kendi halinde çocuk varsa, hepsini militana çeviriyor. "-sen bana karışamazsın, hayatımı yönetemezsin, senin söylediklerini yapmak zorunda değilim, bana emir veremezsin, ben hizmetçi değilim" şeklindeki söylemleri ergenlik döneminde yaşayacağımız çatışmaların sinyallerini şimdiden veriyor. bir de geveze, tanrım o çene hiç mi susmaz, o popo hiç mi oturmaz. hep eğlence, hep oyun, hep aktivite,  hep hareket olsun hanıma...


eren, elif ile onun muridi şeklinde mutlu mesut oynarken, ortama 3.bir çocuk dahil olduğunda tüm ezberi bozuluyor. elif' i kimselerle paylaşamıyor. onun başka bir çocukla oynamasını hazmedemiyor. kıskançlık, ağlama, oyun bozma, şiddet vs elindeki tüm cephaneler ile ortamı sabote ediyor.  

valla onu bunu bilmem ama çocuklar büyüdükçe donanımımızı her yönden artırmamız şart, ileride bunlara ne laf yetişir, ne söz. suya götürür susuz getirirler adamı. tırsmıyorum desem yalan olur gelecekteki ergenlik tsunamilerinden...




21 Aralık 2012

2012 ye fotoğraflarla bir bakış

bu sene arkadaşlığın değerini daha iyi anladılar ve dostluklarını ilerlettiler...
elif 5. ve eren 4.yaşını 2012 yılında bitirdi...
 elif kreşteki 3. yılını, eren 2.yılını tamamladı...
elif ilk kez 23 nisan 2012 de bir ekibin parçası olarak sahneye çıktı...
 ilk anıtkabir ziyaretlerini bu yıl yaptılar...
bu yaz tatilini altınoluk' ta geçirdiler...
jimnastik eğitimine başladılar...
elif süt dişlerini dökmeye devam etti, 2012 aralık ayında görüntüsü bu şekildeydi :)
elif ile anne-kız olarak ilk kez şehir dışı gezimizi bursa'ya teyzemize yaptık, kuzeninin bale gösterisini izledi...
bu sene birbirlerine harika birer oyun arkadaşı oldular...
veee yeni yıl ağaçlarını süsleyerek 2013 için hazırlandılar :) 2012 yılı bizim için kendimize nispeten daha fazla vakit ayırabildiğimiz, çocuklu olmanın cefasını değil sefasını sürmeye başladığımız bir yıl oldu. araba kullanmayı yavaş da olsa ilerlettim ve en son çocuklarla trafiğe tek başıma çıkabilecek duruma geldim. sevdiklerim, ailem ve herkes için 2013 yılının daha az sağlık sorunlu ve iş yaşamında daha başarılı geçmesini diliyorum.... şimdiden herkese mutlu seneler :)

13 Aralık 2012

can dündar aşka veda

o bir romantik, bir gazeteci, belgesel yapımcısı, objektif bir televizyoncu, o bir baba ve bir kadın hakları savunucusu :) türkiye' de kadınları çok iyi anladığını düşündüğüm az sayıda erkekten biri. bu sebeple okur kitlesi ve hayranları daha çok kadınlardan oluşuyor. harika tespitleri, röportajları,  zihnimizde açtığı pencereler ve şiir gibi kafiyeli yazıları ile bir hüzün fabrikası... ayrıca demode gözlükleri, dağınık saçları ve etkileyici ses tonuyla oldukça sempatik, kibar, mütevazi ve etkileyici... 

köşe yazılarını kaçırmamaya çalıştığım, kendi sitesini sık kullanılanlara eklediğim can dündar' ın; kadın, erkek, aşk ve evliliği konu eden denemelerinin derlendiği aşka veda kitabını çok çok sevdim. kadınlar ve erkekler üzerindeki derinlemesine analizleriyle bizi bu derece anlamaya çalışmasına saygı duydum. türk toplumu açısından aşkın yıllara göre değişimini, aşk ve aşka dair betimlemelerle her zamanki gibi çok güzel anlatıyor. bir solukta okunabilecek ancak ara ara tekrar okuma isteği duyabileceğiniz bir başucu kitabı... bu sevgi insanının evlilik konusundaki düşünceleri ise üzerinde düşünülmeye değer...

her ne kadar sevmeyenleri olsa da, genç kız yazarı, devrin adamı deseler de; yaşadıklarının hesabını kamuoyuna değil hesap vermesi gereken tek kişiye verdiğini söyleyecek kadar cesur bu adamı seviyorum... 

6 Aralık 2012

body worlds ankara

hiç unutamayacağınız bir deneyim yaşamak isterseniz, bu sergiyi mutlaka gezmenizi öneririm. yaklaşık 2,5 saat süresinde her bir kartı okuyarak, her bir numuneyi inceleyerek, ağzım açık bir şekilde sergiyi gezdim. sadece biri bende olumsuz hisler uyandırdı ve çok uzun süre bakamadım(son kare). o kadar yakınımda ve arada hiç bir engel olmaksızın, lime lime olmuş gerçek bir vücutla karşılaşmak bana biraz ağır geldi sanırım. 

body worlds (yaşam döngüsü) ; plastinasyon yönteminin mucidi dr.gunther von hagens' ın dünyanın bir çok ülkesinde büyük ilgi gören anatomik sergisi; 6 haftalık bir zigottan 32 haftalık bebeğe kadar numunelerin bulunduğu bölüm ile başlıyor. sırasıyla ergenlik, bedenin zirvesi ve yaşlanma temalarına uygun numuneler, açıklamalar ve sözler ile devam ediyor. hastalıklı hücreler, sigara içen akciğerler, safra taşları, çelik protezli bacak, çekmece adam, kaslar, damarlar, sinirler derken insan gerçeklik yanılsamasına düşüyor.  

gezenler arasında 65 yaş üzeri ve tıp öğrencileri çoğunluktaydı. atmosferde manevi bir ağırlık hissedeceğimi düşünmüştüm ama (aşağıdaki dışında) daha çok hayret ve hayranlıkla gezdim. beden bağışı yapan bu insanların, yaşarken nasıl bireyler olduklarını ve bu kararı nasıl verdiklerini merak ettim. gerçekten tıp bilimine inanmış, hümanist ve cesur insanlar olduklarına karar verdim. ama yine de bedenimin ya da bir yakınımın plastine edilmesini istemezdim...


eylül ayından itibaren kentpark avm de devam etmekte olan sergi için 31 aralık son gün... bilet fiyatları değişiyor, tam bilet 25 tl. ama verdiğiniz para ile edindiğiniz deneyim boy bile ölçüşemez diyorum...

3 Aralık 2012

kötümser anne tespitleri

-bir grup çocuk çok eğlenceli, gürültülü, kahkahalı, hareketli bir oyun oynuyorsa muhtemelen oyun birinin ağlamasıyla biter.

-tüm günü emre amade her istediklerini yaparak geçirseniz bile, gün sonunda basit bir nedenden ağlayacak bir şey bulurlar.

-bir arkadaşınıza çocuğunuzun olumlu bir davranışından (uyku, yemek, tuvalet, söz dinleme vb:) bahsederseniz, en kısa sürede o konuda geri dönüş yaşarsınız.

-çocuğunuz karnının ağrıdığını söylüyorsa %80 kusacaktır.

-geç yatan geç kalkar kuralı çocuklar için geçerli değildir.

-bir bebeğin altı açıkken çiş yapma ihtimali, altı bezliykenden daha yüksektir.

-büyüdüklerinde onlarla vakit geçirmekten keyif almaya başlarsınız fakat bu kez sizi istemezler. onları geri kazanmanın tek yolu evlenip çocuk yapmalarıdır.

-ortamda hasta bir çocuk varsa, mikrobun sizin çocuğunuza geçme olasılığı çok yüksektir.

-o gece çocukları erken uyutmak için bir nedeniniz ve çabanız varsa, bunu hissederler ve her zamankinden daha geç uyurlar.

-ilk çocuğunuz arıza ise muhtemelen ikinci de öyle olacaktır.

aklıma gelenler bunlar, tabi biz gene de iyimser olalım :)

görsel:rafal olbinski