dün geceyi düşündüm. ne kadarını anlatmıştı bana acaba hayatının. tabi ki dedim sonra, tabi ki ne kadarını bilmemi istiyorsa... bununla yaşamaya alışmalı, çok sormamalı, sadece anlattıklarıyla yetinmeyi öğrenmeliydim. onu tekrar kaybetmek istemiyordum. sahi kaç yıl geçmişti aradan... en son master diyerek gitmiş, sonrasında çalışmaya başlamış ve yıllar geçtikçe aldığım telefonlar, mailler azalmıştı. 20 yıla yaklaşmış olmalıydı. başlarda mutlu olsun yeterler sonraları içimde derin, geniş boşluklar açmaya başladı. bir eksiklikti, bir yoksunluktu, bir hasretti yaşadığım...
nereye gittiğini tahmin etmek zor değildi. hızlıca hazırlanıp, dışarı çıktım. kendimi kapımda yıllardır görmeyi kanıksadığım emektar arabama attım. doğruca o eve gidecektim. bir hesaplaşma olacaksa, gün bugündü. hem söyleyeceklerimi hesaplıyor, hem arabayı kullanıyordum. hızlandım, hararetlendim, düşündüm, kızdım, sürdüm, hızlandım ve bu da ne bu dolmuş da nereden çıkmıştı. gerisi büyük bir gürültü ve sonsuz bir karanlık.
kendime geldiğimde lüks bir hastane odasındaydım. ağrım yoktu ama kımıldayamıyordum. yanımda endişeyle bana bakan birbirinin aynısı bir çift göz gördüm. oğlum ve babası... aradan geçen 20 yıl, bir zamanlar aşkla baktığım, gözleri dışında her yerinde iz bırakmıştı. hafızam gayet berraktı. konuşmak istedim ama yapamadım. eğer yapabilseydim buradan gitmesini isteyecektim. sonra tüm dikkatimi kapıdan giren genç ve güleryüzlü doktora yönelttim. bir süre konuşulanları idrak etmekte zorlandım, başka bir hastadan bahsediyorlardı sanki. neden sonra bahsi geçen ve bundan sonraki hayatında gözleri dışında hiçbir yerini kıpırdatma yetisine sahip olmayacak kişinin kendim olduğunu anladım. ne garip neredeyse ahh yazık tüüh kaç yaşında peki diye sorular yöneltmeye hazırlanıyordum.
bunları tam olarak hazmetmem bir ayımı aldı. ne çok söyleyecek sözüm, yapacak işim, gidecek yerim, kucaklayacak arkadaşım, bitirilecek hesabım vardı... keşke dedim keşke bir şansım daha olsaydı... keşke dedim kendimi anlatabilseydim, aslımı özümü... şimdi neye yarar bunları bilmek ve üzülmek....
not: syrakusa yı okuduktan hemen sonra yazılmıştır.