25 Nisan 2022

Ocak



OCAK - ANKARA DT Büyük Oyunu - 2 Perde - 2 saat 15 dakika
Yazan Turgut Özakman - Yöneten Mithat Erdemli
OYUNCULAR:
Safiye Zeynep Aytek
Tarık Çetin Azer Aras
Büyükanne Yasemin Karataş
Nihat M.Onur Kocabaş
Fazıl Cem Sel
Sevda Ezel Erkman
Özcan M.Burçak Kaya
OYUNUN KONUSU: Hayal, yenilgi ve yokluk arasında 60’ların Türkiye’sinde bir ailenin hayata dair var olma çabası. Çekip gitmeye inat, bir ocağın etrafında bir arada olmaya, birlikte yaşamaya övgü. Aile bir aradalığının kent yaşamı acımasızlığına direnme ve ayakta kalma süreci.

Turgut Özakman: (1 Eylül 1930, Ankara-28 Eylül 2013, Ankara), Türk bürokrat, yazar ve avukat. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Köln Üniversitesi Tiyatro Bilimi Enstitüsü'ne devam ettikten sonra Devlet Tiyatrosu'na dramaturg olarak girdi. TRT'de Merkez Program Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı; Devlet Tiyatrolarında Genel Müdür Başyardımcılığı ve 1983-1987 yılları arasında aynı kurumda genel müdürlük yaptı. 1988-1994 yılları arasında Radyo-Televizyon Yüksek Kurulunda üyelik ve başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Uzun yıllar Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro bölümünde kadrolu öğretim görevlisi olarak çalıştı ve dramatik yazarlık dersleri verdi. 28 Eylül 1998'de, üstün hizmetleri nedeniyle Anadolu Üniversitesince, 2006 yılında Ege Üniversitesi'nce ve 2007 yılında, mezun olduğu ve uzun yıllar görev yaptığı Ankara Üniversitesince 'fahri doktor' unvanı verilen Özakman, sayısız esere imza attı. 2005 yılında piyasaya sürülen, 50 yıla yakın bir sürenin emeği olan ve Türk Kurtuluş Savaşı'nı romansı bir dille anlatan Şu Çılgın Türkler (Bilgi Yayınevi) adlı belgesel-romanı, Uğur Dündar'a göre cumhuriyet tarihinin en çok satan kitabı oldu.
Bu sezon sahne alan Ocak oyununun ilk gösterimlerinden birini Küçük Tiyatro' da izledim. Sahnenin açılış anından itibaren kostüm, dekor ve müzikal olarak; Bizim Aile, Gülen Gözler, Neşeli Günler benzeri bir Yeşilçam Türk filmi atmostferine giriveriyorsunuz. Özellikle 60' ların Türkiyesine ait detayları başarılı bir şekilde barındıran kostüm ve dekoru çok sevdiğimi söyleyebilirim. 


Perde açıldığında; 60' lı yılların izleriyle dolu üç çocuklu emekçi bir işçi ailesinin mutfağındayız. Karakterler arasında en farklı olan büyükanne rolünde Yasemin Karataş. Elinde örgüsü koltuğunda ''Paşa sürgünden dönsün, görürsünüz siz'' ''Paşa bir yürürdü, mahnuzları çın-çın ederdi'' replikleriyle kendisi aramızda, aklı eski yalı konağı günlerinde kalmış, metnin en sempatik karakteri diye düşünüyorum. 


Köşeyi dönme projeleri hiç bitmeyen, ağır ekonomik güçlükler altında ezilen, çabuk sinirlenen, hatasını hiç kabul etmeyen geleneksel Türk tipi baba Tarık rolünde; Çetin Azer Aras oldukça başarılı. Kendisi televizyonda ve sahnede oldukça aşina olduğumuz bir sanatçı. 

Tüm ailenin sorumluluğunu taşımak zorunda kalmış yarı-baba, yarı abi, kendisini ailesine adamış ve bu uğurda hayallerinden vazgeçmiş, gitmek isteyen ama gidemeyen abi Fazıl rolünde Cem Sel iyi iş çıkarmıştı. 


Sorumsuz, eğlenceli, vur patlasın çal oynasın, hayat bir gündür o da bugündür düsturuyla, sahneye hep şiirlerle giren, yaşamayı çok ama çok seven ancak çalışmayı hiç sevmeyen, yine de sevimli abi Nihat rolü ile M.Onur Kocabaş, rolüne ve sahneye çok yakışmıştı.   

Küçük erkek kardeş, rol modeli olarak eğlenceli abiyi almış, diğer abiye mesafeli, ders çalışacağım diye her işten kaytaran, kayıp ergen çocuk Özcan rolü ile M.Burçak Kaya karakterin hakkını verdi.  


Evin tek kız çocuğu Sevda, ayağı aksadığı için herkesin ihtimamı ile korunmaya çalışılırken büsbütün eve hapsedilen, markete bile özel izinlerle gidebilen, dönem koşullarına da uygun olarak erkek egemenliğine mahkum bırakılan, koruyalım derken, korunaksız bırakılan Kara Sevda' yı Ezel Erkman, sakin, ölçülü, inandırıcı ve etkileyici bir şekilde oynadı.  

Tüm aileyi bir arada tutabilmek için durmadan didinen, herkese yetişmeye çalışan, hep güçlü, hep fedakar, hep sevgi dolu, herkesin nazını kahrını çeken, kendisine ait en ufacık bir düşü, bir zamanı olmayan hep veren hep veren, ancak kızı Sevda evden gidince hasta olup yataklara düşme hakkını kullanabilen geleneksel Türk tipi anne Safiye rolünde Zeynep Aytek hem rolün icrasında hem kadınların dramı anlamında göz doldurdu :)

İşte bu aile tüm güçlüklere rağmen, bir arada kalıp, yaşamı birlikte sırtlamayı ve sevgi ile birbirlerine sarılmayı seçtiler. Metin; bireysel olarak var olamamış aile bireylerinin birbirlerine tutunarak hayatta kalma çabalarına bir övgü. 

Pek çok izleyicinin çok beğeneceğini düşündüğüm, oyunculuk performansı, kurgusal akıcılık, mizah, dram, kostüm, dekor ve pek çok açıdan başarılı bulduğum bu oyunun bana fazla hitap etmediğini söylemek durumundayım. Bu noktada biraz 'sanat toplum içindir' tarafında buluyorum kendimi. Kadınlara, kız çocuklarına, engellilere bağımsız birer birey olma noktasında hiçbir çıkar yol göstermeyen; erkekleri ekonomik zorlukları göğüslemek için dışarıda yalnız; kadınları ev işlerini yapmak için içeride yalnız bırakan düşünceleri besleyen yapımları, sahnede daha az görmeyi istiyorum.

Tiyatro her zaman tiyatro her yerde...!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

haydi söyle :)