
Emek ile elde edilen mutluluklar daha kalıcı oluyor. Çaba göstermeden, fedakarlık yapmadan, istediğimiz anda elde ettiğimiz mutluluklar ise uçup gidiyor, bünyede asimile oluyor, unutuluyor. Eğer mutluluk, aldığımız bir çift ayakkabı ya da verdiğimiz iki kilodaysa, tek taşlı bir yüzüğe sonsuz sevgi anlamını yükleyebiliriz. Ama paylaşımla, emekle, fedakarlıkla, bazen alttan almakla, bazen sabırla harmanlanan bir sevgiyse inandığımız, o zaman günler yeter mi yaşamaya, hediyelere sığar mı acaba...
Sizi filmin son repliğiyle başbaşa bırakırken, düşünüzdeki sevginin hep yanıbaşınızda olmasını diliyorum...
İlyas: Asyam.. Al yazmalım..
Asya: Samet baba demişti.. Onu babalığa seçmişti.. Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu. Sevgi emekti..
İlyas: Asya..
Asya: Durursam bir daha kurtulamam..
İlyas: Ziyanı yok, gülüşü yeter bize..
Asya: Yüreğim kaydıysa günah mı?
İlyas: Çamura saplansam yardıma gelir misin?
Asya: Elini tuttum.. Sıcacıktı.. Yüreği elimdeymiş gibi..
İlyas: Elinden tutuversem benimle gelir mi?
Asya: Seninim işte.. Alıp götürsene beni...
evlat sevgisi cidden başka. Bir de anne sevgisi tabi. Çocuğum olduğu andan beri annemi başka türlü seviyorum.
YanıtlaSilhaklısın nehir, anneler nedense anne olduktan sonra tam olarak anlaşılabiliyor. anne olmadan kendi annemi safi kuruntu olarak görürdüm ama şimdi başka :)
YanıtlaSil