5 Ocak 2016

Emine Abla

Canım Kardeşim, diye başlardı inci gibi yazısıyla tüm mektuplarına... Önce bir selam eder sonra anlatmaya başlardı. Tüm kışı mektuplaşarak geçirirdik. Görüştüğümüzde neler yapacağımızı konuşurduk. Yazları iple çeker, onu özlerdim. Büyük fırtınalı yağmurlar sonrasında, deniz kıyısına vuran eşyalardı oyuncaklarımız. Gazoz kapağı biriktirir, peçete koleksiyonu yapardık. Bir sene evlerinin terasına toprak taşıyıp boydan boya çiçek ekmiştik. Piknik yapardık dere kenarında. Deniz kenarında oynar, midye toplar, pişirirdik. Yomra Öğretmen Lisesini kazanmıştı bir sene çok sevinçliydi, mektuplarımı artık oraya gönderecektim.


5 kardeş, baba PTT' de memur. Anne tülbent kenarı oya işleriyle harçlığını çıkarıyor. Öyle güzel öyle yakın bir komşuluktu ki bizimki. Emine ablamın peşinden hiç ayrılmazdım. Kumral saçları, ela gözleri ve kocaman kalbiyle hem çok güzeldi hem de akıllı. Hayalleri vardı. Öğretmen olacak ilk maaşıyla kardeşlerine bisiklet alacaktı.

Karadenizde söz hakkı olmadan bir akrabasıyla evlendirilen nice genç kızdan biriydi sadece. Okulundan mezun olduğu yaz, Almanya' da yaşayan amcasının oğluyla evlendirdiler onu. İstemedi hiç. Gözleri kızardı şişti ağlamaktan. Ne annesini ne babasını ikna edemedi, vazgeçiremedi. Hala kulaklarımda 'Anne ben öğretmen olacağım, kardeşlerime bisiklet alacağım.'

Benden 4 yaş büyüktü Emine Ablam. 18 yaşını doldurduğu yaz, aile meclisi toplanmış ve evlendirilmesine karar verilmişti. Hemen salon tutulmuş, kuaför ayarlanmış, pasaport işlemleri başlamıştı. Bembeyaz gelinliği, kırmızı kuşağı ve ağlamaktan bitap gözleriyle ne kadar güzel olmuştu. Anlayamadım ki artık onu göremeyeceğimi o zamanki aklımla. Hayatının nasıl değişeceğine dair en ufak bir fikrim yoktu benim. Düğün yaptılar Emine Ablam' a.

Yine çabuk toparlanmıştı. Bana giderken dedi ki 'Almanya' da Almanca öğreneceğim ve çalışacağım mutlaka'. Çok zaman geçti, büyüdük. Arada sırada haber alıyorum ondan, 4 tane çocuğu olduğunu ve çalışmadığını biliyorum. Merak ediyorum; O da benim gibi çocukluğunu düşündüğünde kendine koskocaman bir yer bulabiliyor mu acaba. Hani en masumundan, belediye parkından bir kök karanfili alırken yakalanacağım korkusuyla, yüreğini ağzında hisseden küçük kızınki gibi. Hani yaz başında valizlerle eve vardığımızda gözlerimin pencerede bir çift göz ararken hissettiğim umuda benzeyen. Hani eksik kalmış, tamamlanmamış, yaşanmamış güzel gün vaatleriyle dolu kocaman bir yer, bir buruk gülümseyiş...

Yeni yıla merhaba, çok uzaklarda da olsalar kalbimizde yeri olan tüm sevdiklerimize merhaba...

8 yorum:

  1. eski neden hep güzeldi ki?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet, çocukluğumun geçtiği yerlere gitmeye çekiniyorum. hiçbir şey hazfızamdaki gibi olmayacak biliyorum. eski anılarımızda güzel sanırım...

      Sil
  2. Çocukların bir "komşu ablası" vardır çoğunlukla. Koruyucu, yardımcı, öğretici. Çocuklar nasıl da severler o ablaları. Emine Abla'nın ansızın uzaklaşması kötü olmuş. Sanırım artık haberleşemiyorsunuz.Ne güzel, geriye anıları kalmış.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aslında tekrar iletişim haline geçebildik. çok mutlu oldum :))) teşekkürler...

      Sil
  3. Ne yaptın anne kalemi?? Dağıttın sabah sabah..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. binlerce hikayeden bir tanesi, tesellim şu anda mutlu olması. teşekkürler...

      Sil
  4. Başkaları ölçüp biçiyor hayat giysilerimizi. Giyene büyük mü geldi, dar mı sevdi mi rengini - kumaşını umursanmıyor bile. Emine'ninkine benzer nice hikaye var, boğazda bir düğüm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kesinlikle katılıyorum size. hayatımızı yönlendirebildiğimizi zannediyoruz sadece.

      Sil

haydi söyle :)