24 Şubat 2016

Gençlik Hezeyanları

Dört dörtlük bir ailemiz var, derdi annem. Ne babalar var, ne anneler... Kimi adam eve para getirmez, kimi kadın çocuğunu bırakır başka kocaya gider, çoğunun sofrasında tek çeşit yemek. Çarpık ilişkiler, bozuk ahlaklar. Kimse dışarıdan göründüğü gibi değil, kapılar arkasında ne sorunlar ne sorunlar... Annemin şikayetçi ve memnuniyetsiz çocuklarını iyi hissettirmek için yöntemi, kötüleri düşünüp şükretme prensibine dayanıyordu. Ancak itiraf etmeliyim ki o dönemde bu yöntem hiçbir işe yaramamıştı.

Sınırları zorlamak, daha fazlasını talep etmek gençliğin yadsınamaz dinamiğiydi. Eve geliş saatleri az geliyor, isteklerimin hemen olmayışı beni çileden çıkarıyor, özgürlük özgürlük daha fazla özgürlük istiyordum. Onlar kötülerle karşılaştırdıkça ben iyilerle karşı koyuyordum. Arkadaşlarımın kendilerine ait odaları var, daha fazla dışarıda zaman geçiriyorlar, adidas ayakkabıları, sony walkmenleri var. Ben de istiyordum.

Ailemi seçemiyordum ama arkadaşlarımı ben seçmeliydim. Kesinlikle onlar hakkında en ufak bir olumsuz eleştiriye tahammülüm yoktu. Arkadaşlarım en yıkılmaz kalemdi, birimiz hepimiz hepimiz birimiz içindi. Biz sonsuza kadar dost kalacaktık. Bunun aksini iddia etmek hatta imada bulunmak kişiliğime en büyük hakaretti. Ailem beni anlamıyor, tanımıyordu hepsi görecekti gerçek dostlara sahip olduğumu.

Kendi kararlarımı verebilirdim, kendi yolumu çizebilirdim. Onlar üzülmesin diye katlanmak zorunda değildim bu hayata. Bazen hayat doldurulamayacak kadar boş geliyor, çabalamaya değmeyecek kadar anlamsızlaşıyordu. Ne yani hepimiz ölmeyecek miydik? Daha yaşanacak güzel günlerim vardı evet ama hepsi zorunluluklarla geçecekse ne önemi vardı. Okumak zorunda mıydım, okumayacak, simit satacaktım. Hepi topu karın tokluğu değil miydi?

Eve gelen misafirlerle ilgilenmek veya misafirliğe gitmek büyük bir eziyet, onların sohbet konuları bana çok yabacıydı. Dünya bir tiyatro sahnesiydi. Benim dışımdaki herkes figüran, ben ise başroldeydim. Tüm diğerleri ben olduğum için vardılar. Evet hepsi gitsindi, yalnız kalmak istiyordum, tek başıma. Tabi ki neden bu kadar yalnızım diye depresyona girme hakkım saklı kalmak üzere. Bir dakika sonra, dünyanın en mutlu insanının ben olmayacağım garantisini de veremem sizlere.

O günlerde bu düşünceler ne kadar ölümüne savunulası gelse de şimdi yazarken ne illet bir mantık yürütme dönemi bu ergenlik diye düşünüyorum. Öngörü yok, analiz yok, sentez yok, ders çıkarmak yok, atarlı manipüle bir ruh hali ile sürekli bir mücadale durumu. Böyle berbat bir psikoloji ile hayatı, insanları tanıma, kendi değerlerini bulma, fikir sahibi olma, yönünü-yolunu çizme, kişiliğini oturtup, kendini ispatlama gerekliliği.

Peki bu dönemin hiç mi olumlu tarafları yoktu. Her şeyden önce hayal gücünün tavan yaptığı, en güzel müzikleri, en okunulası kitapları, en kalite filmleri, en sıradışı fikirleri bulma konusunda çok verimli bir dönem ergenlik. Ne set vurulabilir böyle debisi yüksek bir suya, ne zincirler engelleyebilir bu potansiyeli. Bize tecrübesizlik ya da şımarıklık gibi görünse de ergenler aslında savundukları konularda gayet de haklılar sonra. Bir anne olarak heyecan, merak ve endişeyle beklesem de çocuklarımın büyümesini, böyle bir döneme adım adım yaklaşırken biraz hatırlamak istedim kendi yaşadıklarımı.

görsel:wolfgang lettl

10 yorum:

  1. Daha dün facebook ta bir ergenlerin beyinlerini anlatan bir video izledim gerçekten çok ilginçti farklı bir bakış açısı olan bir dönem ve itiraf edeyim bende tırsıyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tırsmamak mümkün mü kendimden biliyorum :)))

      Sil
  2. Asi Nihan :)))
    Savulun sırada 2 ergen adayı var moral bozmak gibi olmasın :)
    Ben 1 adetle daha şanslıyım ama belli olmaz tabii.. Hıynnkk!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu ülkede asilik yapılacaksa onu da en güzel biz yaparız syra bey:))) (bknz. poyraz karayel replikleri)

      Sil
    2. Hieeyttt savulun Nihan geliyooo :)))

      Sil
  3. Çok iyi betimlemişsin Nihan. Gerçekten öyleydi. Birebir. Bakalım bizi çocuklar nasıl yaşayacaklar. Ben biraz da tırsıyorum yalan yok :)

    YanıtlaSil
  4. Çok güzel bir yazı olmuş, fakat yaşınızı bilmiyorum ama sizin döneminizle, şimdiki dönem çok farklı, günümüzde anne babalar, çocuklarının her dediğini yapıyor, her dediklerini anında alıyor bence bu çok yanlış çünkü küçükken çocuğun her dediğini alırsak veya her istediğini hemen alırsak çocuğun hayal dünyasını geliştirmesini engellemiş oluruz.

    Örnek veriyorum bir cep telefonu istedi çocuk onu hemen alırsanız hayal gücünü engellemiş olursunuz, fakat telefonu bir süre sonra alırsanız çocuk onun hayalini kurar belki böylesi daha iyidir. Farkındayım konuyla pek alakası yok yorumun ama kısacası anlatmak istediğim şu: Çocuğun her istediğini anında almak iyi değildir tabi bu benim kendi düşüncem. Herkes farklı düşünebilir.

    Bir de çocuk bir suç işlediği zaman ona bağırmak ve ceza vermek yerine öncelikle yaptığının yanlış olduğunu anlatmak gerek, bak bunu böyle yaparsan böyle böyle kötü olur gibi anlatmak gerek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gökhan Bey çok haklısın. Çocuk eğitimi konusunda böyle genç bir yaşta ne güzel düşüncelerin var. Biz de kendi kuşağımızda aldığımız eğitim ile z kuşağını yetiştirmeye çalışırken çoğu kez pratik ile teori arasında bocalıyoruz.

      Değerli yorumun için de teşekkür ederim :)

      Sil

haydi söyle :)