Gençlikte günler kısa, önümüzdeki yıllar uzun, yaşlılıkta günler uzun, ömrümüzden kalan yıllar kısa derdi ananem... Gündelik koşturmalar, yetiştirilmesi gereken işlerle nasıl akşam oluyor anlamıyorum çoğu kez ve ananemi düşünüyorum onun için bir türlü akşam olmaz, günler bir türlü geçmek bilmezdi.
Ananemle beraber geçti hayatımız. 20 ağustos 1998 de, o 87 yaşında, ben 20 yaşındayken, vefat edene kadar hep iç içe hep birlikteydik… Kışlarını İstanbul' da teyzemin yanında, baharları ve yazlarını ya Ankara' da ya da memlekette bizimle beraber geçirirdi. 96' da yazları Altınoluk' a gitmeye başladığımızda da bizimle birlikte geldi. Bu nedenle yeri ağırdır çocukluğumda ve gençliğimde...
Ananemin babası işçi olarak Amerika' ya gitmiş zamanında ve çok sonraları iyice yaşlandığında dönmüş geriye. Baba özlemiyle büyümüş, bundan büyük ihtimalle tek çocuk oluşu... Yıllar sonra büyük dedemin yaşlı ve hasta olarak Türkiye' ye dönüşünde "bir tarafı çevirdiğinde sıcak su, diğer tarafı çevirdiğinde soğuk su akan muslukları", "kendi kendine açılıp kapanan kapıları" anlatmasını bunaklığına vermelerini, tebessümle anlatır annem...
Dedemin babası ise dedem 2, kardeşi 1 yaşındayken Yemen' e asker olarak gitmiş ve dönememiş bir daha... Genç yaşta iki çocukla zor günleri olmuş büyükannemin. Dedemi, zengin olan yeğeniyle imam nikahlı olarak evlendirmiş. Dedem kendisinden 5,6 yaş büyük olan eşini sevememiş. Sonra ananemi tanımış. Ananem, 14 yaşındayken o zamanlar işsiz fakat sonraları PTT müdürlüğüne kadar yükselecek olan dedemle kaçmış. Bunu hazmedemeyen ilk eş, evden ayrılmış. 15 yaşındayken teyzemi dünyaya getirmiş ananem...
Disiplinden hoşlanmayan, haşarı, haylaz, gülmeyi, kahkahayı, eğlenmeyi, gezmeyi, tozmayı seven bir gençmiş... 2 oğlan 2 kız 4 çocuk getirmiş dünyaya... Çocuklarını en büyük kızı dışında okutup meslek sahibi yapmışlar. Bir yüksek mimar, bir milli eğitim müfettişi ve bir ilkokul öğretmeni (annem).
Ananemi daha çok ölümünden sonra düşündüm. Yalnızlığı hiç sevmez, çevresinde sürekli genç insanlar, çocuklar olsun isterdi. O yaşında hiçbir gezmeden geri kalmak istemez, herkesten önce hazırlanır, beklerdi. 6 kız kardeşli ailemizin her bir ferdinin gönül hikayelerini, çocuksu aşklarını, ayrılıp, barışmalarımızı yakından takip ederdi... Özel hayatımıza gösterdiği ilgiye o zamanlar sinirlensem de keşke diyorum görebilseydim içindeki yaramaz genç kızın, dışarı açılan penceresi olduğumuzu...
Bir portresini çizecek olsam mutlaka 2,5 numara şişleriyle ördüğü, her biri birer sanat eseri olan, rengarenk lifleriyle çizerdim onu... Bu lifleri örmek için iplerini tutmamız karşılığında verdiği harçlıklarla, ilk kez alın teri ile para kazanmamızı sağladı. ananem çocukluğumun en zengin kişisi ve harçlık fabrikasıydı aynı zamanda...
Pontusları anlatırdı bize onlardan kalan tek tük Rumcasıyla... 1911 (hesaplarımda yanılmıyorsam) de doğup, Osmanlı' yı, Atatürk' ü, Kurtuluş Savaşını, Cumhuriyeti gördü, İnönü' yü, Menderes' i, kıtlıkları, darbeleri, Özal' ı... Tarihin karanlık dehlizlerinde kaybolan bu siluetten geriye kalan ise anılar, genetik şifreler ve şu an annemin ördüğü ileride mutlaka benim de öğreneceğim bu şirin lifler...
Kardeşim Aslı' nın notu : Nihan'cım sen benden çok daha fazla şey biliyorsun ananemle ilgili.. Ben de seninle aynı fikirdeyim, biz ananemizi epey erken kaybettik ailenin ufakları olarak, anılarımız biraz silik kalsa da, ananemden bize çok güzel şeyler kaldı .. Ekleme yapacak olsaydım ne kadar yufka yürekli olduğunu, üzülmemize, ağlamamıza dayanamamasını, tipik bir Karadeniz kadını olarak tez canlı heyecanlı biraz abartmayı seven taklit ve espri yeteneği gelişmiş birisi olduğunu, hasta olduğumuzda kaynattığı ıhlamurları, ve bu yüzden de ne zaman ıhlamur içsem, hep ananemi anımsadığımı söylerdim.
Hatta annanemden kalan resimlerle bir kolaj yapıp arkaya müzikle bu yazıyı bir kısa film haline getirsek harika olurdu.. ilk fırsatta gönüllüyüm yapmaya:)
zaman tünelinde biraz hüzünlü, biraz keyifli bir yolculuk daha...
YanıtlaSilde mi remziye geçmişten bişeyler yazmadan rahat edemiyorum ben :))bi de unutmaktan, unutulmasından korkuyorum hep... geçmiş yaşantılarıyla ilgili annemi babamı konuşturup daha da yazmak istiyorum :)
YanıtlaSilne güzel bir yazı olmuş nihancığımm çok yaşanmışlıklarımız yok ne yazık ki ananem ve babannemle ikisini de erken yaşta kaybettik:(
YanıtlaSilyazını okuyunca eksikliklerini bir daha hissettim...
gülaycım teşekkür ediyorum güzel yorumuna :) ben de büyüklerimden tek ananemi tanıma fırsatı bulabildim. iki dedem de ben henüz doğmadan vefat etmişler.. babanneme ise hem fiziken hem ruhen uzak büyüdük...
YanıtlaSilananeme ve dedeme ALLAH UZUN ÖMÜR VERSİN İNŞALLAH.ANANEMİ ÇÖK ÖZLÜYORUM ÇOK KORKUYORUM BEN GİDİNCE YAO OLMAZSA....
YanıtlaSil