14 Kasım 2015

çocuklar ve kurslar

Henüz ana okulundaydık kurslarla tanıştığımızda. Anne-baba olmanın ve çocuk üzerinden ego yaratmanın bu kurslarla bir ilişkisi var bence. O zamanlar tecrübesizdik, ne bilelim daha yolun başındaymışız.

Buz pateni akıllarına muhtemelen Calliou' dan gelmişti. 5 ve 3 yaşlarındaki iki çocuğu haftada iki gün buz pateni kursuna taşıma maceramız kısa sürdü. Özellikle çok sık hastalanmaları ve isteksizlikleri etkili olmuştu bırakmamızda.


Kreşteki jimnastik öğretmenleri eğitim için uygun bir yaş aralığında olduklarını söylüyordu. Onlar da çok seviyorlardı. Yılın sonlarına doğru bir jimnastik kursunda deneme dersi almaya gitmiştik bile. Bu deneyim uzun sürdü canım, neredeyse 6 ay kadar devam ettiler. Ancak bir üst düzeye geçip Elif zorlanmaya başlayınca kurs saatlerinde ağlamaya başladı. Zorla esnetiyorlar, canım acıyo ben gitmek istemiyorum, yüzmeye gitmek istiyorum diye. Büyük bir ikilem yaşadım orada. Elif' i ağlaya ağlaya kursa götürecek halim yoktu ancak Eren devam edebilirdi. Sanırım veli olarak biz de haftada iki gün onları götürüp getirmekten yorulmuştuk. Biraz ara verelim dedik, bıraktık.

Sonra kurssuz bir dönem başladı hayatımızda. Elif 1.sınıfa başladı. Sınıf arkadaşlarının çoğu kursa gidiyorlardı. İngilizce, bale, futbol, drama, gitar, karate yok yok kardeşim. Kendinden şüphe ediyor insan ya yavrum potansiyelini gerçekleştiremez de benim yüzümden geri kalırsa diye... Bu düşünceleri bertaraf ederek aile-arkadaş buluşmaları bisiklet-paten-top şeklinde güzel bir sene geçirdik. Sonra Eren başladı 1.sınıfa, kararımdan hoşnut kurssuz bir seneye daha hazırlanıyordum. Okulda yapılan bir satranç turnuvasında Elif 2.oldu. Ancak 1.olmak istiyordu ve 1.olan çocuk satranç kursuna gidiyordu.

Satranç kursu hayatımıza Ocak 2015 de girdi. En güzel yanları haftada bir gün oluşu, üst baş değiştirme derdi, terleme olmaması. Hatta hafif hastayken bile gidebiliyorlardı kursa. İkisini birden yazdırdık. Karı-koca onlar kurstayken biz de Kızılay' da gezdik, tozduk, yedik, içtik. Çocukları sonsuza kadar satranç kursuna gönderebilirdim, öyle memnundum yani. Neyse efendim yavaş yavaş turnuva heyecanları, madalya alma gururu başladı. Haziran' da kurs kapandı, Eylül' de görüşmek üzere vedalaşıldı. Bu arada bir üst düzeye geçtiler, haftada 1,5 saatten 3 saate çıktı kurs süresi. Elif' ten itirazlar gelmeye başladı. Ben kursta çok sıkılıyorum, bu sene gitmesem olmaz mı? Artık satrancı sevmiyorum, ödevlerimi yapmasam, sadece turnuvalara katılsam kursa gitmesem. Satranca ara verip voleybol kursuna gitsem anne?

Eren çok hevesli, çok istekliydi. Bu nedenle Elif ayrılsa bile onu kurstan almayı düşünmedim. Başka bir ikilem yaşadım. Elif' e satranç konusunda ısrar etmeli miyim? Belli bir düzeye gelmişti, bayan sporcu satrançta çok azdı, yetenekliydi ama çalışması gerekiyordu ve bu sadece istekle olabilirdi. Neyin doğru olduğuna kadar veremiyordum. Satranca devam mı, voleybola başlamak mı? Eeee dedim kardeşim kendi karar versin. Güzelce anlattım uzun uzun, eğrisini doğrusunu, önünü arkasını. Bir de düşünme süresi verdim. Hafta sonu kararını açıkladı. Bittabi kararı voleyboldu :)

Evimize yakın bir voleybol kursu araştırdık bu sene. Yalnız anlaşmamızı baştan yaptık. Bu senenin sonuna kadar devam etmesi şartıyla Ekim ayı başından beri Elif voleybol kursuna haftada iki gün olarak başladı. Şimdilik iyi gidiyor. Özellikle antrenman bitiminde trambolinde zıplamak onun için kursun en eğlenceli zamanı. 

Çocuklarımızı okul dışı aktivitelere yönlendirirken öncelikle onların isteklerinden yola çıkıyoruz. Ancak bu işin maddi-manevi bir maliyeti olduğunu da anlatıyoruz. Hiç bir branşta çalışma olmaksızın başarı elde edilemeyeceğini, bir dalda ilerledikçe çalışmanın da artacağını söylüyoruz. Yarım bırakılan faaliyetlerin boşa harcanan emek olduğunu özellikle Elif' e anlatmak konusunda zorlanıyoruz. O genellikle işin sadece eğlence kısmında her çiçekten bal almak istiyor. 

Bu sene hafta sonlarımız iptal. İkisi de cumartesi ve pazar günleri farklı yerlere gidiyorlar. Eren' i babası götürüyor, Elif' i ben. Elif' in kursu saat 3 ten 5' e kadar. Genellikle orada bekliyorum. Bazen bilgisayarımı götürüyorum, bazen kitap okuyorum, bazen de diğer velilerle sohbet ediyorum. 

Tam zamanlı çalışan ailelerde hafta sonları çocukları bu tip aktivitelere götürüp getirmenin yorgunluğu gerçekten fazla. Sosyal görüşmelere de zaman kalmıyor. Ama ne yapalım çıktık bu sene de böyle bir yola, sonumuz hayır olur umarım...

6 yorum:

  1. :)
    gülümseyerek okudum. Benzer durumları ben de yaşadım. İttir kaktır yüzme kursuna götürdüm, 4 yaşındaydı . Bi sefer üşüyorum diye ağladı, başka sefer ayağı ağrıdı, bir başkasında nezle oluyormuş gibi (!) boğazı acıdı. Baktım hazır değil, ara verdik. 5 yaşındayken daha istekliydi, sosisle yüzmeye başladı. Hevesi gitgide arttı ama yeni kardeş gelince yüzmeye götüremez oldum. 7 yaşında şimdi, evin yakınında diye tekvando kursuna gidiyor. Hareketler yapılırken hayt huyt bağırıldığı için çok mutlu. Ama ne kadar sürer hevesi bilmem.
    Ne güzel bir duygudur evlatların ödül alması, maşallah. Ne mutlu size :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler... kurslarda aslında süreklilik önemli tabi çocuğuın hevesinin devam etmesi gerekiyor. size de kolay gelsin :)

      Sil
  2. Fedakarlıklarınızın ve emeğinizin sonucunu çocuklarınızın başarıları ile gururlanarak alacaksınız eminim..
    Ve birinci sınıfa giden bir çocuğu olan bir anne olarak artık benim de çocuğum için daha verimli zaman geçirebileceği etkinlikler araştırmam gerektiğini anlattınız bana da ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. umarım dediğiniz gibi olur gri lady :))) teşekkürler...

      Sil
  3. çocuklar büyüdü dünyaya dön Nihal :))

    YanıtlaSil

haydi söyle :)