Kış, Aralık ayı başında kar yağışı ile kesin olarak geldiğini tescilletti Ankaralılara. Kabanlarımıza atkılar, eldivenler, bereler eklendi. Kış güneşi arada gösterse de kendini, uzunca bir soğuğa hazırladık kendimizi.
Gündemi takip etmek artık acı veriyor. Ümitsizlik, karamsarlık kol geziyor Ankara sokaklarında. Sohbetlerimizde gelecek güneşli günler değil, düştüğümüz bataklığın bizi daha ne kadar derinlere çekebileceği konuşuluyor.
Çocuklarımız büyüyor her geçen gün. Kızımın bir sır defteri oldu. Arkadaşları hakkındaki düşüncelerini açıklıkla yazıyor. Örneğin X kişisi: Onu hiç sevmiyorum çünkü çok tembel şeklinde :) Eren ise her alanda ablasının önüne geçebilmek için gayret halinde. En iyi olmak istiyor, başarısızlığa tahammülsüz. Karakter çocukla doğuyor ve biz onu çok az şekillendirebiliyoruz. Bugünlerde en çok yılbaşı ağacını kurmayı istiyorlar. Ve en çok başa sarıp sarıp Tersyüz isimli animasyon filmi izliyorlar. Tersyüz' ü çocuk algısında mutsuzluğa bakış açısı getirdiği için tavsiye ediyorum. Eren bir gün ağlarken bana dedi ki : 'Ağlamak beni rahatlatıyor ve sorunların ağırlığını aşmamı sağlıyor'. 7 yaşında bir çocuk böyle bir cümle kuramaz diye düşünürken, anladım ki Tersyüz' den bir replik.
Şehirdışında dört günlük bir eğitime katıldım. Geçmiş yıllarda çocuklarımın küçüklüğü nedeniyle mazeret bildirdiğim eğitimlere son iki yıldır katılabiliyorum. Eşim de ben de özgürleşiyoruz ama insanız daha çoğunda hep gözümüz. Giderilen sosyal ihtiyaçların yerini hep bir üstü alıyor. Çocuklarım küçükken bana dünya turu gibi gelen market alışverişine şimdi burun kıvırıyorum.
Tüm çocukluğumuz geçtiği evimiz için yıkım kararı çıktı. Yıkılacak yerine yeni bir bina yapılacak. Gidip gördüm geçenlerde camları, çerçeveleri, kapıları sökülmüş. Tamam beton belki balyoz darbeleri ile yıkılabilir ama onca yaşanmışlık, onca keder, neşe, anılar? Bir anı mezarlığı üzerine inşa edilecek yeni binalar.
Not :Görseller için Pascal Campion
Ah, hepimiz aynıyız..Beni de kurtaran kitaplar, resimler, yemek bloglarındaki fotoğraflar. Kafe Fernando'nun resimleri gibi.
YanıtlaSilO markete gitme durumuna çok katılıyorum. Ne güzel gelirdi tek başıma markete gitmek. Şimdi 2 geceliğine bile gidiyorum İstanbul'a vs,, yetmiyor..
nolacak bizim halimiz :)))) küçük mutluluklar olmadan olmaz, ne güzel aynı duygu frekansında annelerle haberleşebilmek :)))
Silama resimler ve yazı ne kadar da umutlu geldi :)
YanıtlaSilben senin blogunda gezinirken sen de buralardaymışsın :))) resimler evet pascal campiondan her ruh haline uygun resimler bulabiliyorum ama yazı için emin olamadım :)))
SilTam evli ve çocuklu ve Ankaralı gibi yazmışsın :)
YanıtlaSilsorun yok o zaman :)))
SilGittikçe özgürleşiyor insan, ama ben özlerim bu bağımlılığı.
YanıtlaSilHüzün çok ağır gerçekten.
ay bilemiyorum ben daha fazlasını istiyorum hep :))) küçük çocuk güzel ama büyümeleri daha da güzel :)
Silkolay gelsin sanada... banada... hepimize... butun dunyalilara...duygularini çok guzel ifade etmissin canim, birde huzunler bloglarda paylasilnica dahada bir guzel hal aliyor bence biraz huzunlukten çikiyor gibi...
YanıtlaSilkesinlikle rahatlatıyor beni buraya hüzünlerimi, endişelerimi yazmak :)
YanıtlaSilBen bu gidişata birşeyler yapmalı diye düşünüyorum artık. Ama nerden başlayacağımı, nasıl yapacağımı bilmiyorum. Habere denk geldim mi, kafayı çeviriyorum, halbuki biliyorum belki gerçeğin yüze onunu veriyorlar. Belki o kadar da değil.
YanıtlaSil"Neden sadece izledim" dememem lazım.
Ahh, çocuklarımın geleceği için çok korkuyorum :(
Tersyüz'ü bulmalı. Güzele benziyor.
ne kadar haklısınız, aynı endişeleri ben de yaşıyorum maalesef...
Sil