23 Eylül 2018

Ne Olduysa Ondan Sonra Oldu

Üniversitenin ilk senesi, sanıyorum 1995 yılı. Özel sağlık hizmetleri bugünkü kadar yaygınlaşmamış ve oldukça maliyetli. Sağlık sistemi henüz birleşmemiş. SGK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı gibi farklı sağlık güvenceleri var. Ben emekli memur çocuğu olarak Emekli Sandığı' ndan faydalanıyorum. En kaliteli sağlık hizmetini de Emekli Sandığı sağlıyor, memnunum da bu durumdan.
Gözlerimde miyopi var ve yıllık düzenli göz kontrolüne gidip bir numara güncellemesi yaptırıyorum. Yalnız göz doktoruna muayene olmak o kadar kolay değil. Doktorun belirli bir hasta görme sayısı var. Örneğin öğleden önce 20, öğleden sonra 20 hasta gibi. MHRS yok, randevu sistemi yok. Tek bir sistem var, erken gelen sırayı alır:)

İyi bir hastanede iyi bir doktora muayene olayım diyorsanız, akşamdan orada yatmayı göze almanız gerekiyor. Benim muayene olduğum yer, eve yakın, az bilinen küçük bir semt polikliniği, dolayısıyla sabaha karşı beşe doğru evden çıkarsam bir sıra alabiliyorum kendime:)
Sabaha karşı evden çıktım, niyetim yürüyerek gitmek, yarım saat kadar bir yürüyüş yolum var. Çok kısa bir süre yürüdükten sonra yanımda lüks bir jeep durdu, içerisinde bir kadın sürücü, bana 'bırakayım gideceğiniz yere sizi' diyor. Biraz ürktüm açıkçası, ama 'benim yapacak hiç işim yok, gece uyuyamadım, kendimi dışarı attım, öyle amaçsız geziniyorum, nereye isterseniz bırakayım' deyince gözüm de tuttu demek ki, işime de geldi biraz, atlayıverdim jeepe :)
Konuşmaya çok ihtiyacı olan bir kadın, geçirdiği geceden başladı anlatmaya. Kayınpederi onlarla yaşıyormuş, kocası sık şehir dışına çıkıyor, oğlu tamamen kendi dünyasını yaşıyormuş, buncağız da kalmış alzeimer kayınpederi ile baş başa. Gece kayınpeder pijamalarla apartmana çıkıp, bağırmaya başlamış eve hırsız girdi diye. Hırsız dediği de torunu. Ne yapacağını bilememiş, neyse komşularla falan adamı sakinleştirip yatırmışlar ama feci sinirleri bozulmuş. Arada bana da soruyor bir şeyler;
-Okuyor musun? Ağzımdan 'evet' çıkar çıkmaz alıyor hemen sözü;
-Aman aman sakın sakın okulunu bırakayım deme. O okulu ne yap et bitir. Ben okulumu yarım bıraktım başıma ne geldiyse ondan sonra geldi. Okulumu yarım bırakıp, evlendim, eşim varlıklıydı, her şeyim oldu ama mutluluğum olmadı vs. Soruyor sonra;
-Gözlük mü takıyorsun? -Evet;
-Aman aman sakın sakın laser olayım deme, o gözlüğünü tak, ameliyat falan olma. Ben oldum, ne olduysa ondan sonra oldu. Gözüm enfeksiyon kaptı, tek gözümde görme kaybı oluştu, uzun tedavi sürecinde eşimle ilişkimiz bozuldu, o da başka biriyle birlikte oldu vs. Soruyor;
-Ailenle mi oturuyorsun? -Evet, dememe kalmadan;
-Sakın ola ki ailenin özelikle babanın ahını alma, sözünden çıkma, onaylamadığı bir evlilik yapma. Ben babama karşı çıkıp, evlendim başıma ne geldiyse ondan sonra geldi. Eşim beni sevmedi, değerimi bilmedi, hor gördü, aşağıladı vs. Soruyor;
-Sevgilin var mı? -Yok;
-Aman aman sakın acele etme o işler için, okulunu bitir, işe gir ondan sonra bulursun. Ben buldum ne olduysa ondan sonra oldu...... Biliyorsunuz :)
Artık iyice çekinmeye, çok da sağlıklı olmadığını düşünmeye başladığım birinin arabasına bindiğim için endişelenmeye başlamış, bir an önce gideceğim yere varıp, inmek istiyordum. Sorulara devam etti;
-Evde kediniz var mı? -Yok;
-Aman aman sakın alayım demeyin. Ben oğlumu kıramayıp, kediyi eve soktum başıma ne geldiyse ondan sonra geldi. Bütün uğursuzluklar bizi buldu. Tüm düzenimiz bozuldu. Sekiz aylık hamileydim, bebeğimi kaybettim, psikolojim bozuldu.

Giderek sertleşen trajediler zincirinden nasıl çıkacağımı bulmaya çalışıyordum. Bir yandan da anlattığı şeyler gerçek mi, bu kadar kötü şey bir kişinin başına gelmiş olabilir mi, yoksa uyduruyor mu diye düşünmekten alamıyordum kendimi. Kadının yüzünde salt acıdan ve üzüntüden başka bir duygu göremiyordum. Bu arada gideceğimiz yere çok yaklaşmıştık. Sağa çekip arabayı durdurdu, yüzüme baktı ve;
-Ben üveymişim biliyor musun, dedi. 13 yaşında öğrendim üvey olduğumu ve evdeki bütün hapları yuttum ama ölmedim, midemi yıkayıp beni kurtardılar. Keşke o zaman ölseymişim. Sence neden ölemedim? Haptan diyorsan sonrasında bileklerimi de kestim, deyip bana bileklerindeki eski ama hala belirgin çizikleri gösterdi. Yine kurtardılar. 
Kadından gözlerimi ayıramıyor, bana bunları neden anlattığını bilemiyordum. Ayrıca öylece kalakalmış arabadan da bir türlü inemiyordum, kadınla bakışıyorduk. Sanki her şeyin cevabı bendeymiş gibi soru dolu gözlerle bana bakıyordu. Oysa 17 yaşındaydım, hayat benim için de çözülmeyi bekleyen bir bulmacadan farksızdı. Anlattıkları ise beni çok derinden sarsmıştı.

Neden sonra kendime geldim. Teşekkür edip, arabadan inmeyi akıl ettim. Hiç hareket etmedi, hiçbir şey söylemedi, arkamdan bakmaya devam etti. Hastanenin bahçesinden girerken, dönüp baktığımda hala orada beni izlediğini görebiliyordum.

Not. Kurgu, yaşadığım bir olaydan esinlenilmiştir.
Görseller Erica Dal Maso' ya aittir.



18 yorum:

  1. Kabus gibi:))kedi kısmına gelince artık kahkaha attım sinirden ay böyle biri karşıma çıksaydı ne yapardım acaba diye:)))ama yazık yani çok çekmiş ve sonunda kafayı yemiş:( gülmemem lazım aslında bir dram:( ayrıca bazı söyledikleri doğru yani ana, baba ahı almamak, sözlerini dinlemek bence doğru, tanıdığım biri de anne, babasına rağmen evlendi ve çok pişman oldu...

    Eline sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Müjde Hanım çok takıntılı ve gerçekten sorunları olan bir kadındı. Tüm bunlar başına gelmemiş bile olsa bunları düşünmesi bile çok normal değil aslında... Teşekkürler :))

      Sil
  2. Çok güzel, anne kalemi yazarlığa doğru ilerliyor gibi, o zaman devam..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :))) Derya' cım müsadenle bu yorumu çerçeveleyip blogumun en güzel yerine asmak istiyorum :))) Çok teşekkür ederim bunu düşünmen bile beni çok mutlu etti :)

      Sil
  3. Deep Tone sayesinde keşfettim blogunuzu. Hayat blogu gibi :) Ben de emekli işçi çocuğu olarak o günleri az çok hatırlıyorum. Ne kadar zordu her şey. Kadıncağızın dram dolu hayatı ne kadar etkileyici. Bu belki saçma bir düşünce gelebilir size ama bence boş yere çıkmıyor böyle insanlar karşımıza. Anlattıkları bir gün muhakkak bir şekilde karşımıza çıkıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de boş yere değil. Onca zaman geçti hala anımsadığıma göre bir iz bırakmış :)

      Sil
  4. Hay böyle kadının arabasına da, hayatına da :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Syra Bey var böyle hayatlar efendim lütfen, bizzat şahsen tanık olduğumdan yazıyorum yani :))

      Sil
  5. Kadının da içini dökecek birine ihtiyacı varmış.O yüzden almış arabaya aslında sanırım :) Çok konik ya :) O size yardım edeceksen onu dinleyerek siz daha çok yardım ettiniz belki de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla çok ihtiyacı vardı bence de :)) Faydam dokunduysa ne mutlu :)

      Sil
  6. Ah ahh :)
    Ben de beklerim bloga, sevgiler :)

    YanıtlaSil
  7. 90'lı yılların hastane durumunu hatırlıyorum,gerçekten çok zor günlerdi..şimdilerde durum biraz iyi olsa da aslında tam anlamıyla düzelmiş değil..düzelmesi gereken daha çok şey var..🤔başınızdan geçen şeyler tam tiyatrolukmuş..😀iyi bir kısa tiyatro piyesi olurdu bundan.."ne olduysa bundan sonra oldu" iyi bir yazıydı,emeğinize sağlık..🙂

    YanıtlaSil
  8. of yaaa doğrudur yaşadıkları valla bizim ülkede kadın olmak en zor şey.

    YanıtlaSil
  9. soluksuz okudum, tedirgindim okurken şimdi kötü bir şey daha olacak, bu kez hikayeye sen de dahil olacaksın diye düşündüm. Sonra aklıma yıllar önce gördiğim bir jeep geldi. Öğrenciydim, bir jeep yanaştı. Penceresini açtı, elini uzattı. Elimi uzattım, elimi içeri çekti. Hızlıca geri çektim. Yüzü maskeli gibi bembeyazdı, ben kurtulunca gaza basıp hızlıca uzaklaştı. Bir daha görmedim onu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizinki de çok ilginçmiş :)))) Neyse bir şey olmadan geçti, anılarım arasında kaldı sadece, teşekkürler :)

      Sil

haydi söyle :)