Babam Balıkesir Eğitim Enstitüsü mezunu, kendisi emekli matematik öğretmenidir. Çocukluğuma baktığımda onunla ilgili en beğendiğim özelliklerden birinin de hayatı bizlere fizik, kimya ve matematik bilimlerinin deneysel uygulama alanı olarak vermeye çalışması olduğunu düşünüyorum:) Ve hala bir şeyler hatırlayabiliyorken de yazmak istedim.
-Anımsadığım ilk şey evde uçan balon yapmasıydı. O zamanlar annem ve babam öğretmendi ve milli bayramlarda, özel kutlama günlerinde okula gittiğimizde henüz kimsede uçan balon yokken ve yaygın bir şekilde satışı da yapılmıyorken kardeşim ve bende birer tane uçan balon olurdu. Herkesin ilgi odağı olduğumuzu ve babama büyük bir hayranlık beslediğimizi söylememe gerek var mı? Hatta balonu uçurmakla da kalmaz henüz çok küçük yaşta olmamıza aldırmadan bizlere havadan daha hafif olan hidrojen gazı ile balonu nasıl doldurduğunun bilimsel açıklamasını da yapardı.
-Babam kara ve deniz avcılığının yanı sıra tarım ve hayvancılık ile de ilgiliydi. Gümüşhane ve Kürtün' e bir hafta konaklamalı av gezilerine gider, dönüşte pestil, teker kaşar, av kuşu özellikle keklik getirirdi. Bu konularda kitaplar okur, Karadeniz' deki bahçeli müstakil evimizde pek çok şey yapardı. Çifte için fişek hazırlama ekipmanları en ilgimi çekenlerdendi. Bak kızım bunlar saçma, bu barut ateşlenecek, fişek tıpası açılacak diye anlatırdı. Balık avı için kuş tüylerinden çapari oltası hazırlardı. Balıklar bu tüyleri yem zannedecekti. Onunla ilk kez kara avına çıktığımı, bana ateş etmeyi öğrettiğini, çiftenin neden geri tepebileceğini, balık avına çıktığımızı, ağ serdiğimizi, çapari yaptığımızı, bana kürek çekmeyi öğrettiğini, bir ağaç aşıladığımızı ve yabani bir meyve ağacının nasıl aşılandığını uygulamalı görürken, aşılama türlerini de anlatmayı ihmal etmediğini hatırlıyorum.
Gündelik hayatın içinden bize verdiği bir çok örnek olurdu. Öğretecekleri hiç ama hiç bitmezdi.
-Örneğin Ankara' dan memlekete giderken ağzı kapalı boş su şişelerimiz ya da toplarımız büzülürdü. Bunun sebebi deniz seviyesine inmemiz ve atmosfer basıncının artmasıydı.
-Eğer yolda giderek kulaklarımız tıkanıyorsa sebep yine basınç farkıydı.
-Yumurtalarımız memlekette daha geç kaynıyor dolayısıyla kayısı yumurta yiyebilmek için daha az süre tutmamız gerekiyordu. Bu da suyun normal şartlar altında 100 derecede kaynaması oysa rakım arttıkça basınç azalacağından Ankara'da örneğin 98 derecede kaynamasından kaynaklanıyordu.
-Bir gün büyükçe bir su tankerinden kovalara su aktarmamız gerekmişti. Hortum ile suyu çekme işlemini gerçekleştirdiğinde kendisine büyücüymüş gibi baktığımı hatırlıyorum. Tabi ki her şeyin bilimsel bir açıklaması vardı babamın dünyasında bu da yer çekimi ve basınç farkı ile ilgili bir durumdu.
-Evde tamir edemediği bir şey yoktu. Eve usta geldiğini hatırlamıyorum.
-Lisedeyken dönem ödevim pil yapımıydı. Babamla birlikte yaptığımız pili hiç unutmuyorum. Oduncudan talaş, elektrikçiden kablo, ampul almıştım. Ve pilini kendimizin yaptığı basit elektrik devresi kurmuş, ampulü yakabilmiştik.
-Tabi ki tüm kavanozları kas gücüyle:) açabiliyordu ama evde yalnız olduğumda ve açacak kimseyi bulamadığımda kullanmam için; ısı ve genleşme ile kavanoz kapağını ısıtıp kolaylıkla kavanozu açmayı ayrıca konserve kavanozlardaki havayı bıçağın kenarı ile çıkarıp, basıncı eşitledikten sonra kolayca açabileceğimi de öğretmeyi ihmal etmedi.
-Babam renkli çay yapardı evde. Önce bardağa sıcak suyu koyar sonra şeker ekleyip iyice karıştırır ve çok ama çok yavaş bir şekilde dem kısmını döküp iki renkli çay oluştururdu. Tabi ki iki sıvının yoğunluk farkı nedeni ile birbirine karışmadığını anlatmayı da unutmazdı.
-Suyla doldurduğumuz plastik şişeler buzluğa koyulup dondurulunca neden şişe büyürdü? Çünkü dondurulan sıvılar genleşirdi:)
-Hiç bitmeyen matematik ve geometri soruları olurdu. Saatlerce bir sorunun çözümüne uğraşır, hatta formül oluştururdu.
-Sapan kullanmayı, sapan yapmayı öğretti. Böylece fındık harmanına dadanan kuşları oturduğum yerden korkutup, kaçırabiliyodum. Ayrıca basit kuş tuzağı yapmayı öğretmişti. Özellikle kışın aç kalmış kuşlar için büyükçe bir leğeni yarı yarıya kara saplayıp, bir çubuk yardımı ile yarı açık bırakıp, içine ekmek kırıntıları koyarak kuş tuzağı yapardık. Tabi çubuğa bağladığım ipin bir ucunu alıp, saklanırdım, kuş gelince ipi çeker, leğen düşer, kuş hapsolurdu :)
-Gel bakalım kızım bu elma neden kararmış?(oksitlenme) Masadaki yarım bıraktığımız elmayı gösterirdi. Annen bu yoğurdu nasıl mayaladı, nasıl süt böyle katılaştı biliyor musun?(canlı mayalar) Bak bakalım tam da kaloriferin üzerinde tavanda neden böyle is oluşmuş?(ısınan hava yükselir) Kızım hasta olmuşsun ama neden ateşin çıktı biliyor musun?(vücudun mikroplarla mücadelesi). Bak şu tepedeki sisi görüyor musun?(havadaki su buharının donması) Neden bu sabah bu çimenler ıslak ıslak yağmur da yağmamış oysa? Ya da pencere buğulanmış, çünkü dışarısı daha soğuk.(yine havadaki su buharı) Aaa şimşek çaktı ama gürültüsü gelmedi. Hadi say bakalım ne kadar çok sayarsan şimşek o kadar uzağa düşmüş demektir.(ışık ve ses hızı)
-Akşamları memlekette yemek sonrası yürüyüşlerimizde gördüğümüz iskele babalarının gemileri bağlamak için olduğunu babamdan öğrendim:) Peki ya ağaçları neden yarıya kadar kireçle beyaza boyuyorlardı? Çünkü kirece karınca ve böcekler çıkmazdı. Peki doğada mantar topluyorsunuz diyelim, hangisi zehirli nasıl bileceksiniz? Kopardığınızda süt çıkıyorsa, o mantar zehirsizdir :)
-Muazzam tarih bilgisini de söylemeden geçemeyeceğim. Tarih konusunda bilmediği bir şey yoktu. Her bilgi tarihli, isimli, kaynaklı, birbiriyle bağlantılıydı.
-Spor hayatının vazgeçilmeziydi. Ankara' nın en soğuk kış günlerinde evde geçirdiği emeklilik günlerinde bile evin içinde kültür fizik hareketleri yapar bizlere de yaptırırdı.
-Yapabileceğim her şeyi kendi başıma yapmam konusundaki büyük desteği ayaklarım üzerinde durabilmem için büyük katkı sağladı. Kendi sorunlarımızı çözebilmemiz, dışarı işleri ile ilgili bize verdiği sorumluluklar ve verdiği güven oldukça yüksekti.
-Cuma akşamları bizlere hafta sonu programımızın neler olduğunu sorardı. Ayrıca önemli kararları almak için tam katılımlı aile toplantıları düzenlerdi. Bu toplantılar gayet ciddilik içerisinde yürütülür 'saati, gündemi, alınan kararları' hep belli olurdu.
-İleri görüşlü, yeniliklere açık, modern görüşlü ve altı kızını tamamen akıl ve bilimin ışığında yetiştirdiği ve her birimizi okutup, meslek sahibi yaptığı için kendisine ne kadar teşekkür etsem az. Bizlere cinsiyetimizden kaynaklanan bir engelleme ya da gerçekleştiremeyeceğim bir hedef olabileceğine dair bir mesaj asla vermedi. Umarım daha uzun sağlıklı, mutlu yıllarımız olur zira hayat bilgisi dersinde daha ondan öğrenecek öyle çok şeyim var ki...
Babacığına hürmetler. Birlikte.nice.harika seneleriniz olsun. Torunlarına da neler anlatıyordur kim bilir :)
YanıtlaSilAhh epeyce yaş aldı ama hala anlatıyor Handan' cım. Kaydediyorum artık anlattıklarını :)
SilNe kadar şanslısın, filmlerdeki gibi bir baban var, hakikaten gurur duymalısın, birlikte çok uzun ve sağlıklı yıllar diliyorum. :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ediyorum :)
SilÇOK GÜZEL, aklıma hemen iki yeşil susamuru romanındaki baba geldi, o da deneyler yapardı evde.
YanıtlaSilEvet, deney yapan babalara:) diyelim :)))
SilNice seneleriniz olsun, sağlıkla geçen :)
YanıtlaSilYüzümde bir gülümsemeyle okudum. Babacığının ellerinden öpüyorum saygıyla ♥
YanıtlaSilVe seni de tabi ki şanslı kız :)
Çok teşekkürler Şebocum :)
SilBabanızın ellerinden saygıyla öpüyorum. Özellikle çocuk yetiştirirken pozitif bilimleri hayat tarzı olarak seçmesi ve bunu çocuklarına aşılaması takdir edilesi bir davranış. Özellikle günümüzde bilimden hızla uzaklaştığımızı gördükçe içim acıyor. Selamlar, saygılar..
YanıtlaSilTeşekkür ediyorum :)
SilBu babadan her eve lazım :)
YanıtlaSilYaaa Syra Bey, teşekkür ederim. Ben seri üretim için firmalarla ön görüşme yaptım bile :)
Silay baksanaaa senin bütün yazılarını çok duygulu buluyom yaaa, bayıldım babanla yaptıklarınızaaa. sende bir duyarlı nostaljik mi ne desem bişi var :)
YanıtlaSilCanım benim çok teşekkür ediyorum ya, senin böyle yorumların da beni çok sevindiyor:)))
Sil