21 Ocak 2020

Kanlı Düğün

KANLI DÜĞÜN - İZMİR DT
Büyük Oyunu - 2 Perde - 2 saat 5 dakika
Yazan Federico Garcia Lorca - Çeviren A. Turan Oflazoğlu - Rejisör Bozkurt Kuruç
OYUNUN KONUSU: Kanlı Düğün, İspanyol şair ve yazar Federico García Lorca’ nın Köy Oyunları Üçlemesi' nin ilk oyunudur. Bu şiirsel tragedya, yasak bir aşk ilişkisini anlatır. Oyunda, feodal yapının kırsal kesimde yaşayan halk üzerinde nasıl baskı kurduğu ve bireylerin feodal düzen karşısındaki çaresizlikleri gözler önüne serilir. Simgesel anlatımı ve yazarın özgün şiir diliyle başyapıt özelliği kazanan oyun; yasak aşkı, tutkuyu ve toplum baskısını İspanyol kültürü üzerinden, evrensel ölçüler içinde aktarmaktadır. 
OYUNCULAR: Ana: Şebnem Doğruer - Güvey: M. Asım Tuncay Aynur - Gelin: Nagehan Yazıcı - Kaynana: Emine Sitare Tuna : Leonardo’nun Karısı: Hande Kılıç - Leonardo: Hakan Özgömeç - Gelinin Babası: Ümit Dikmen - Hizmetçi: Süreyya Kilimci - Komşu Kadın: Şenay Ü. Dikmen - Ölüm: Ayşin Kıran - Yardımcı Oyuncular: Deniz Yağcı, Ender Şeviker, Deniz Burak Mersinli, Derya Kara Erk, Gizem Cessur, Hüseyin Kayar, Tolga Erk, Selda Mikkola, Tuğçe Us, Meltem Başınhan, Hülya Yılmaz, Salih Köküz, İlke Can Fulya Gezici - Dansçılar: Yasemin Altınel, Ece Belkıran, Altan Kılıç, Kaan Güler
Devlet Tiyatrolarının 7.Ankara Buluşması Klasikler Haftası için tercih ettiğim üç oyundan sonuncusu Cüneyt Gökçer Sahnesinde gösterilen İzmir Devlet Tiyatrosu' nun Kanlı Düğün isimli oyunuydu.
Kanlı Düğün (Bodas de Sangre) Federico Garcia Lorca' nın bir tragedya oyunudur. Lorca' nın "Köy Trajedileri Üçlemesi" adlı üçlemesinin ilk oyunudur (Diğer iki oyun Yerma ve Bernarda Alba'nın Evi' dir.) Lorca, oyunu 1932'de yazmış ve ilk olarak 1933' te Madrid' te, aynı yıl Buenos Aires'te sahnelenmiştir.
Kanlı Düğün, üçlemenin diğer oyunları gibi 1930'lar Endülüsünde geçer ve geleneksel törelerin, insan doğasına uymadığı ve dolayısıyla özgürlük ve mutluluk getirmediğini anlatır. Oyunda aşk, ölüm gibi temel temalar, şiirsel bir dille ve bolca sembolizm kullanılarak aktarılmıştır. İspanyol edebiyatının kalemi güçlü şairi, oyun yazarı, ressam, piyanist ve aynı zamanda besteci olan Lorca, ardında sayısız güzel şiirler ve oyunlar bırakmıştır. İspanya iç savaşının başladığı Franco döneminde, milliyetçiler -Franco’nun adamları- tarafından 38 yaşında öldürülmüştür. 
İzmir Devlet Tiyatrosunun daha önce 'Yanık' isimli oyununu izleme şansı bulmuştum. Şebnem Doğruer' i ilk orada görmüş ve çok başarılı bulmuştum. Kanlı Düğün' de de oyunu ayakta tutan en sağlam dayanağın kendisi olduğunu düşünüyorum. Deneyimli oyuncu Şebnem Doğruer 'anne' rolünde; sesiyle, ruhuyla, bedeniyle oyuna gerçek anlamda inanan ve sahip çıkan, sahneleri sırtlayıp götüren, lokomotif diyebileceğimiz bir misyona sahipti diyebilirim.
İlk perdenin durağan olay örgüsü, ikinci perdede biraz daha hızlanarak İspanyol müziği ve Flamenko dansları ile hareketlendi. İzmir DOB sanatçılarının sahnede olduğu anlar hem müzikal hem de görsel açıdan oldukça doyurucu ve etkileyiciydi. 
Oyun kırk beşer dakikalık iki perdesi ile oldukça ideal bir süreye sahipti. Rejinin metnin orijinal haline sadık kaldığını söyleyebilirim. Oyunun konusu:
Leonardo' nun ailesi ve Damadın ailesi arasında eskiden beri süre gelen çekişmeden dolayı konusu çok fazla açılmayan bir kan davası vardır .Gelinin düğün günü eski nişanlısı (Leonardo) ile kaçması bu kan davasını dahada bir kuvvetlendirmeye neden olmuştur. Damadın annesi bu kan davası yüzünden kocasını kaybetmiş ve oğlunu 'da (damat) kaybetme korkusu yaşar, Gelin , Leonardo ile daha önce nişanlanmıştır, fakat nişan bozulduktan sonra Leonardo gelinin akrabası ile evlenir. Bu evlilik aralarında bir kıskançlık doğurması ile başlayarak gelin Leonardo' nun kan davalı olduğu ailenin oğlu ile nişanlanır. Bitip tükenmek bilmeyen gelin ve Leonardo arasındaki aşkın sonucu kana bürünmüştür.Damat bu olayı göz ardı edip gelini büyük bir aşkla sevmektedir. Gelinin evliliğini duyan Leonardo' nun çılgına dönmesi bu düğünün bozulmasına neden olarak aileler arasındaki iç savaşın tekrar gündeme gelmesine neden olmuştur.
Oyunun final repliği biraz havada kaldı ve izleyiciler olarak temsilin bittiğini tam olarak anlayamadık ama aslında bir durum özeti niteliğindeydi :) Töreler her ne kadar tersini söylese de bazen kabahatli yoktur:
GELİN : Sen olsan sen de giderdin. İçi dışı yarayla dolu, arzudan yanıp tutuşan bir kadındım ben; oğlun da, kendisinden çocuklar, toprak, sağlık umduğum bir avuç suydu; ama öteki, çalılıklarla tıkalı, karanlık bir ırmaktı, sazlarının fısıltısını, mırıltılı türküsünü getiriyordu bana. Soğuk sudan bir küçük çocuğa benzeyen oğluna uydum ben de; ötekiyse, yüzlerce kuş saldı üstüme, bu kuşlar yolumu tuttular, beyaz beyaz kırağı bıraktılar yaralarım üzerinde, zavallı, sararıp solmuş bir kadının, ateşle okşanmış bir kızın yaraları üzerinde. İstemezdim, unutma ki, ben de istemezdim! Oğlun benim yazgımdı, ona ihanet etmiş değilim; ama ötekinin kolu, denizin çekmesi, boğanın itmesi gibi sürüklüyordu beni, her zaman da sürükleyecekti, her zaman, her zaman; kocamış bir kadın olsam da, oğullarımın oğulları saçlarımdan tutsa da!
ANA : Kabahat onda değilmiş: bende de değil! Kimde öyleyse?
Diğer oyunculuklar açısından öne çıkan ve akılda kalıcı bir performans göremesem de sadece Şebnem Doğruer, Flamenko dansları, Lorca metni, İspanyol müziği için izlenebilecek bir temsildi.
Teşekkürler İzmir, yine bekleriz :)

5 yorum:

  1. Bizim eski Türk filmi ismi gibi. Korkutucu, üzücü :( Keyifli seyirler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet... Konu da isimle paralel biraz... Teşekkürler...

      Sil
  2. İnsanların yaşamlarına değinen eserleri çok seviyorum teşekkürler. Bu arada uzun zamandır ziyaretinize gelemedim, iyi çalışmalar.

    YanıtlaSil

haydi söyle :)