6 Ekim 2022

Sefiller

SEFİLLER - ANKARA DT Büyük Oyunu/2 Perde - 2 saat 40 dakika
Yazan Victor Hugo
Çeviren Volkan Yalçıntoklu
Rejisör İpek Atagün Gezener
OYUNCULAR:
Jean Valjean/ Durukan Ordu
Piskopos/ Mehmet Akay
Javert/ Caner Kadir Gezener
Fantine/ Aslı Artuk
Mösyö Thenardier/ Şevki Çepa
Cosette/ Eda Aydınlı
Marius / Jandarma Kadir Anıl Adıgüzel
Kadın / Madam Magloire / Ustabaşı / Kahya Naime Sinem Lökbaş
Madam Thenardier / Kız Kardeş Övgü Yılmaz
I. Yüzbaşı / II. Yüzbaşı Ümit Atalay
Eponine/ Yasemin Bilgin
OYUNUN KONUSU
Victor Hugo’nun çağlar ve coğrafyalar aşan eseri, Sefiller.18. yüzyıl Fransa’sından, insanın evrensel hikayesine uzanan; adaletin ve sevginin, acının ve umudun, dünün ve bugünün hikayesi.
Victor Marie Hugo (1802-1885) Romantik akıma bağlı Fransız şair, romancı ve oyun yazarı. Fransız edebiyatının en önemli romanlarından biri olan Sefiller, romantik akımın etkilerini taşıyan bir eserdir. Bir suçlunun yaşam öyküsünü konu edinen bu eser, birçok dile çevrilmiş, sevilerek okunmuştur. Araştırmacılar, Hugo’nun bu roman üstünde on yedi yıl çalıştığını belirtirler.
Piskopos/ Mehmet Akay
Sezon açılışında Ankara Devlet Tiyatrosunun yeni oyunlarından birini Cüneyt Gökçer Sahnesinde izledim ve oldukça yüksek tatminli bir açılış yapmış oldum bu sene :)

Sefiller, pek çok kez sinema ve tiyatroya uyarlanan dünyaca ünlü yazar Victor Hugo’nun klasik romanı. Ondokuzuncu yüzyıl Fransasında Jean Valjean' ın ablasının yedi küçük çocuğunu doyurabilmek için çaldığı ekmek nedeni ile beş yıl kürek mahkumu olarak ceza alması ve kaçmaya teşebbüsten cezasının ondokuz yıla çıkmasını anlatıyor. On dokuz yıl boyunca kürek mahkumu olan Jean Valjean cezası bitip de özgür kaldığında 2-4-6-0-1 nolu eski mahkum olarak onu neler beklemektedir. Jean Valjean, hapisten çıktığı zaman hiç kimse ona yiyecek ve yatacak yer vermez, soğuktan donmak üzereyken bir piskoposun evine sığınır ve orada karnını doyurur ancak evden gümüşleri çalarak kaçar. Oyunu izlerken Piskopozun sözlerinin her birini büyük büyük her yere yazmayı hatta çerçeveletip asmayı istedim. Bu yazıya ekleyeceğim:) Victor Hugo, karakterlerin üzerinden eserinde iyilik, kötülük, vicdan, adalet, ahlak felsefesi, siyaset, din, aşk gibi konuları çok ustaca işlemiş.

Polis Şefi: Javert/ Caner Kadir Gezener
''Cahillere elinizden geldiğince çok şey öğretin; toplum ücretsiz eğitim vermediği için suçludur, kendi karanlığını kendi yaratıyor. Günah karanlık ruhlarda işini daha kolayca görür. Suçlu günahı işleyen değil, karanlığı yaratandır.''
Cosette/ Eda Aydınlı ve Marius/ Kadir Anıl Adıgüzel
''Mümkün olduğunca az günah işlemek insanın yasasıdır. Hiç günah işlememek meleğin düşüdür. Dünyevi olan her şey günaha boyun eğer. Günah yer çekimine benzer. ''
Jean Valjean/ Durukan Ordu
''Terazinin bir kefesi ağır basacaksa bu ağırlık uzun zamandır çile çeken halktan yana olmalıdır. ''

''Bir ermiş olmak istisnadır, dürüst bir insan olmak kuraldır. Yanılın, gücünüzü kaybedin, günah işleyin, ama dürüst olun.''

Biraz da tiyatromuzdan bahsedelim. Baştan sona her detayı ile çok çalışılmış, üzerine düşünülmüş, emek verilmiş bir oyun olduğu ilk andan itibaren hissediliyor. İzleyici koltuklarına oturmuş sahneyi beklerken görünürde hiç dekorun olmaması beni çok meraklandırmıştı. Sadece kare şeklinde dönen büyük bir platform, oyuncuların uzun yürüyüşlerinin aktarımında ve pek çok sahnede oldukça işlevsel kullanıldı. Sahnenin her iki yanında görülen perdeye paralel üç, dört platform, alanları bölmek için kullanıldı. Hareketli bir kaç dekor gerçekten etkileyiciydi. Paris' in kanalizasyonları, Cosetta ve Jean Valjean' in Paris' te kaldıkları ev, bu şekilde tekerleklerle sahneye taşınan dekorlardı. Oyuncular mikrofon kullandılar. Baştan yadırgasam da akış içerisinde bir süre sonra bu detay tamamen aklımdan çıktı ve benim için rahatsız edici olmadı. Kostümler, danslar ve müzik çok başarılıydı. Müzik ve diyaloglarda ara sıra gerilim ve endişe unsuru ön plana çıktı. Bazı sahnelerde korku filmi izliyor hissine kapıldım bunun daha çok gerilimli müzikten kaynaklandığını düşünüyorum. Eserin müzikli ve danslı bir yorumunu izledik ancak yine de bazı dans sahnelerinin uzadığını düşündüğüm oldu. Oyunculuklar olağanüstüydü. Çok yetenekli çok istekli ve çok profesyonel bir kadro ile harika bir işin kotarılmış olduğunu söylemek istiyorum. Durukan Ordu pek çok kez sahnede izlediğim çok yetenekli bir oyuncu Jean Valjean (Madeleine-Fauchelevent) rolü ile sahnede çok iyi duruyordu ancak oyunculuklar içerisinde en çok Mösyö Thenardier canlandırması ile Şevki Çepa' yı beğendiğimi söyleyebilirim.


Hele ki sıra alkışa gelince, o oyuncuların her birinin gözlerindeki ışıltılı mutluluğa şahit olmak, izleyicilerin dakikalarca ayakta alkışlaması, o etkileşim işin her iki taraf için de en gurur verici ve en iyi hisettiren tarafı sanırım...

Tiyatro en sevdiğim...


Eserin kısa özeti:
Jean Valjean ekmek çaldığı için beş yıl kürek cezasına çarptırılmış, birkaç kez kaçmaya kalkıştığı için cezası ağırlaşmış, on dokuz yıl hapiste kalmıştır. Çok kuvvetli bir insan olan Jean Valjean, hapiste iyi duygularını kaybetmiş gibidir. Hapisten çıkınca, mahkûm olduğunu gösteren belge yüzünden herkes ona kötü davranır. Bir piskopos onu evine alır, o ise evden gümüş takımları çalar, fakat yakalanır. Piskopos, şikayetçi olmaz, üstelik ona iki de gümüş şamdan hediye eder; onlardan elde edeceği parayı namuslu adam olma yolunda harcamasını ister. Son olay, Jean Valjean’ın yaşamında bir dönüm noktası olur. Madeleine adıyla iş hayatına atılır, zengin olur, belediye başkanı seçilir. Fantine adında düşmüş, fakat ruhça temiz bir kadını polis şefi Javert’in elinden kurtarır. Javert, birdenbire ortaya çıkan ve kısa sürede zengin olan ve herkesin “Baba” dediği Madeleine’in kim olduğunu merak eder. Madeleine, aranmakta olan Jean Valjean diye başka birisinin yakalandığını öğrenince, kendi yerine suçsuz birinin küreğe mahkûm edilmesine gönlü razı olmaz, polis şefi Javert’e teslim olur. Jean Valjean, zindana atılır fakat yine kaçar. Bu kez Fantine’in kızı Cossette’i büyütüp yetiştirmek ister. Javert, yine peşindedir. Jean Valjean bir manastıra saklanır, Fauchelevent adı ile yaşar. Cossette büyümüştür. Üniversite öğrencisi Marius ile aralarında bir aşk doğar. Jean Valjean, başta Marius’tan hoşlanmaz fakat onu daima korur. İhtilal başlamış, Marius, Cumhuriyetçilerin safında yer almıştır. Cumhuriyetçilerce daha önce esir alınan Javert idam edilecektir. Bu işi Jean Valjean alır ve Javert’i serbest bırakarak kaçmasına göz yumar. Marius çatışmada yaralanır. Ona Jean Valjean yardım eder ve onu savaş alanından alıp lağımdaki labirentlerde gizlenerek evine götürmek üzere uzun süre sırtında taşır. Bu sırada Javert tarafından yakalanır. Marius'u Javert nezaretinde evine götürerek ailesine teslim eder. Valjean son kez evine uğramak ricasıyla Javert'a teslim olur. Javert, Jean Valjean’ı evin bahçesinde bekleyeceğini söyler fakat Jean Valjean geri döndüğünde Javert’i bulamaz. Javert, minnettarlık duygusuyla onu tutuklamaz ve görevini yapmadığı için Seine nehrine atlayarak kendi kendisini cezalandırarak intihar eder. Marius ile Cosette evlenirler. Çok yaşlanmış olan Jean Valjean ölür; başucunda piskoposun kendisine hediye ettiği şamdanlar yanmaktadır.

4 yorum:

  1. valjan la javert iyi oynamışlar yani pekiii :)

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel bir tiyatro sezon açılışı olmuş bence de, ne iyi yapmışsınız.
    Ankara'da yaşayan biri olarak umarım ben de en kısa zamanda izlemeye gidebilirim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Giderseniz izlenimlerinizi beklerim :)) Çok teşekkür ediyorum...

      Sil

haydi söyle :)