Şanslı sayıyorum kendimi çocukluğumdan ötürü... Her ne kadar kışları büyük şehirde bir apartman çocuğu olarak geçirsem de, yazları koca kışın intikamını alırcasına olabildiğince özgürdüm Karadeniz' in hoyrat doğasında. Anımsamıyorum ne zaman öğrendim yüzmeyi, iki metrelik dev dalgalarda nasıl yüzerdik, nasıl açılır dönerdik, nasıl eğlenirdik hayatımızı hiçe sayarak. Kahvaltı sonrası evden çıkış, akşam ezanı eve dönüş vaktiydi. Tüm arkadaşlarımız komşu çocuğu, anne babaları tanıdıktı. Sokağımızdan tek tük araba geçerdi. Evimizin önü denize kadar genişçe bir toprak alan, oyun alanımızdı. Deniz kenarında küçük balıkçı tekneleri, hepsi kızaklarla karaya çekilir, güven olmaz çünkü Karadeniz' in sularına. Yazmak istiyorum aklımda kalanları. Çünkü hafızamın derinliklerinde tozlanarak unutulmalarından korkuyorum.
Sadece yazları ve Ankara' dan geldiğimiz için kardeşimle havamız pek yüksek olur, paylaşılamazdık arkadaş oyunlarında. Aldım-verdimlerde ilk tercihtik. Anlat derlerdi Ankara' yı nasıl bir yer, neler var, ne yenir ne içilir? Biraz da abartır, süsler püsler anlatırdık, popüler olmanın keyfini bir güzel çıkartarak.
Hatırımda akrabalarla gittiğimiz piknikler. Nasıl sığardık babamın o küçük teknesine? Belki 20 kişi olurduk. Limandan çıkınca dalgalar başlar, yaşlılar çocuklar korkar, inadına bir türkü tutturulurdu. Ya elimi ya ayağımı suya değdirmeden duramazdım tekne ilerlerken. Denize uçan bir top ya da bir şapkayı almak için daireler çizerdik, bazen denizanaları, bazen balıklar eğlence olur, eşlik ederlerdi yolculuğumuza. Kıyıya yanaşmak, demir atmak ciddi ve tehlikeli bir işti. Pancar motorun sesi kesilince, teknenin tabanı karaya sürtene dek, babam herkesten kayıtsız bir hareketsizlik bekler, babamın “serbest” demesiyle gençler atlar tekneden, çocuklar kucaklanıp indirilir, yaşlılara yardım edilirdi. Bahsetmeme gerek var mı dolmalardan, böreklerden, mangallardan, salıncaklardan? Ve yemekten sonra çay olana kadar babamla çıkılan keşif gezileri... Ağaçları tanır, bitkileri tanır babam ve mutlaka yenilebilecek biraz böğürtlen ya da otla dönerdik bu gezilerden.
sevgili Nihan,yeni okuyabildim hikayeni.Lütfen devam et.Birebir yaşıyor gibiyim o anları...
YanıtlaSilcanım... teşekkür ediyorum desteğine ve teşfiğine...
YanıtlaSilVe çocukluğumuz da, artık kaybolmuş oyun alanlarımız gibi yeşilde griye dönerken yine de hala güzeller anılarımızda..Güzel yazıydı.
YanıtlaSil"Serbest" bunu unutmuşum :) iyi ki yazıyorsun bunları, eline kalemine sağlık...
YanıtlaSil